Durumu:     Medine No :  17481   Üyelik T.:
21 Mart 2012   Arkadaşları:0 Cinsiyet:   Mesaj :
21 Konular:
2  Beğenildi:0 Beğendi:0  Takdirleri:10  Takdir Et: 
	   Konu Bu  
				Üyemize Aittir!      |       Cevap: Şefaati İnkar Edenler Bunu Nasıl Açıklayacaksınız ?         Alıntı:      Yitiksevda Üyemizden Alıntı
					     Mübarek kardeşim Şefaat kelime anlamı ile nedir bana açıklarmısınız Allah'ın el adl ismi ile olaya bakarmısınız Allah adildir ve kimseye zerre kadar haksızlık yapmaz bu hakikate binaen bu dünyada Cehennemi haketmiş olanları şefaat ismi altında kurtarma ne kadar Allah'ın el adl ismine uygun düşer yorumunuza göre size hadis ve Kur'an kaynaklı çalışmamı sunacam o zaman beraber devam ederiz selametle kalın...   |       sayın yönetici kardeşim,  bu konuda bahsettiğim şefâat Müslümanları bağlar, zaten inanmayanlara kimsenin şefâat etmeyeceği Kur'anla sabittir. Bu konudaki ayetler önceki mesajlarda verildi. benim bahsettiğim şefâat biz Müslümanların Resûlullaha (s.a.v.) verilecek olan şefâat yetkisinden ricada bulunmak.  
Bak imanla ölenlere (ALLAH (c.c.).  bizlerede imanla ölmeyi nasip eylesin, .AMİN.) şefâata dair bir yazı;  
kaynak; DinimizİSLAM    Alıntı:     Sual: Peygamber efendimizin şefaati nasıl olacak?  CEVAP  Kabirden  önce Resulullah efendimiz, üzerinde Cennet elbisesi ile kalkacak. Burak  üzerinde, elinde liva-ül-hamd isimli bayrakla mahşer yerine gidecek,  peygamberler ve bütün insanlar bu bayrağın altında duracak, hepsi,  beklemekten çok sıkılacak, önce peygamberlerden Hazret-i Âdem, sonra  Hazret-i Nuh, sonra Hazret-i İbrahim, Hazret-i Musa ve Hazret-i İsa’ya  gidip, hesaba başlanması için şefaat etmelerini dileyeceklerdir. Her  biri, birer özür bildirerek, Allahü teâlâdan utandıklarını  söyleyecekler, şefaat edemeyecekler, sonra Resulullah efendimize gelip  yalvaracaklardır.    
Önce, Onun ümmeti, Sırattan geçip Cennete girecektir. Sonra bütün peygamberler şefaat edecektir. (Buhari)    
Peygamber efendimizin şefaati şöyle olacak:   1- Makam-ı Mahmud şefaati ile, mahşerde beklemek azabından kurtaracaktır.  2- Çok kimseyi, sorgusuz, sualsiz Cennete sokacaktır.  3- Azap çekmesi gereken müminleri azaptan kurtaracaktır.  4- Günahı çok olan müminleri Cehennemden çıkaracaktır.  5- Sevapla günahı eşit olup, Araf’ta bekleyen kimselerin Cennete gitmelerine şefaat edecektir.  6- Cennete girmiş olanların derecelerinin yükselmesine şefaat edecektir.    
Şefaat  ile hesaptan kurtardığı yetmiş bin kimsenin her birinin şefaatleri ile  de, yetmişer bin kişi sorgusuz, sualsiz Cennete girecektir.   
İmam-ı Rabbani hazretleri buyurdu ki:  
(Peygamberlerin  sonuncusu gibi bir şefaatçi olmasaydı, bu ümmetin günahları kendilerini  helak ederdi. Bu ümmetin günahları çok ise de, Allahü teâlânın af ve  mağfireti de sonsuzdur. Allahü teâlâ, bu ümmete af ve mağfiretini o  kadar saçacak ki, geçmiş ümmetlere böyle merhamet ettiği bilinmiyor.  Doksandokuz rahmetini, sanki bu günahkâr ümmet için ayırmıştır.    
Allahü  teâlâ, af ve mağfiret etmeyi sever. Günahı çok olan bu ümmet kadar af  ve mağfirete uğrayacak hiçbir şey yoktur. Bunun için, bu ümmet,  ümmetlerin en hayırlısı oldu. Bunların şefaatçileri olan Peygamberleri,  peygamberlerin en üstünü oldu.     İmanlı ölen herkese şefaat  İmanını muhafaza ederek ölen herkes şefaate kavuşacaktır. Duha suresinin (Elbette Rabbin sana [şefaat hakkı ve pek çok nimet] verecek, sen de razı olacaksın) mealindeki beşinci âyet-i kerimenin tefsirinde Resulullah efendimiz (Ümmetimden bir kişi Cehennemde kalsa razı olmam) buyurdu. Şefaate kavuşabilmek için de imanlı ölmek şarttır. İmanlı ölenler de ebedi kurtuluşa kavuşmuş demektir.    
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:  (Kıyamette  şefaat edeceğim. Ya Rabbi, kalbinde hardal zerresi kadar iman olanları  Cennete koy diyeceğim. Bunlar Cennete girecekler. Sonra, kalbinde az bir  şey olanlara, Cennete girin diyeceğim.) [Buhari]    (Ahirette ilk şefaat eden ve şefaati kabul olan ben olacağım.) [İbni Mace]    (Ümmetimden, şirk üzere ölmeyen herkese Allah’ın izni ile şefaat edeceğim.) [Buhari, Müslim]     (Kıyamet günü en önce ben şefaat edeceğim.) [Müslim]    
(Her peygamberin, müstecab [kabul olan] bir duası vardır. Ben duamı, ümmetime şefaat etmek için ahirete sakladım.) [Buhari]    
(Benden önce hiçbir peygambere verilmeyen beş şeyden biri şefaattir. Şirk üzere ölmeyen [imanla ölen] herkese şefaat edeceğim.) [Bezzar]    
(Ümmetimden büyük günah işleyenlere şefaat edeceğim.) [İmam-ı Ahmed, Nesai]   
Peygamber  efendimiz, günahkârlara şefaat edeceğini bildirince, Hazret-i  Ebüdderda, (İmanı olan hırsız ve zâniler de şefaate kavuşacak mı) diye  sual etti, (Evet, onlara da şefaat edeceğim) buyurdu. (Hatib)    (Günahı çok olanlara şefaat edeceğim.) [Hatib]    (Nefslerine aldananlara şefaat edeceğim.) [Deylemi]    (Kıyamette, kum sayısından daha çok kimseye şefaat ederim.) [Taberani]   
(Kıyamette “Ya Rabbi, zerre kadar imanı olanı Cennete koy!” diyeceğim. Hepsi şefaatimle Cennete girecek.) [Buhari]   
(Şefaatime inanmayan kimse, ona kavuşamaz.) [Şir’a]    (Şefaatime en layık olan, bana en çok salevat okuyandır.) [Tirmizi]   
(Ümmetimden  geri kalan olur korkusu ile Cennete girdiğim halde tahtıma oturmam.  Allahü teâlâya, "Ya Rabbi ümmetim ümmetim" derim. Rabbim "Ümmetine ne  yapmamı istiyorsun?" buyurur. Ben de "Ya Rabbi onların hesaplarını çabuk  gör, sıkıntıdan kurtulsunlar" derim. Cehennemliklerin listesi bana  verilir. Onlara şefaat ederim. Hatta Cehennem hazini Malik "Ümmetinden  cezalanacak kimse bırakmadın" der.) [Beyheki, Taberani]   
(Rabbin sana [ahirette çeşitli nimetler, şefaat izni] verecek, sen de hoşnut, razı olacaksın) mealindeki Duha suresi beşinci âyet-i kerimesi inince, Resulullah efendimizin, (Ümmetimden bir kişi Cehennemde kalsa razı oldum demem) diye söylediği tefsirlerde bildirilmiştir. (Tibyan)  |        Alıntı:     Sual: Şefaatin hak olduğunu kabul etmeyen bir tek Ehl-i sünnet âlimi var mıdır?  CEVAP  Bütün Ehl-i sünnet âlimleri, ittifakla, hepsi şefaati kabul etmişlerdir. Sadece nakilden çok akla tâbi olan Mutezile denilen sapık bir fırka ve Vehhabiler şefaati inkâr etmiştir.    
Yeni  türedi bazı yazarlar da Peygamber efendimize düşmanlık ederek, “Kur'anı  getirmekle onun vazifesi bitmiştir. Kimseye faydası olmaz, şefaat  edemez” diyorlar. Onun, âlemlere rahmet olarak geldiğini kabul  etmiyorlar, Mutezileye, Vehhabilere inanıyorlar da, şefaatin hak  olduğunu bildiren âyet ve hadisleri inkâr ediyorlar.   
Halbuki Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:   (Resule itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur.) [Nisa 80]     (Allah ve Resulüne itaat eden, en büyük kurtuluşa ermiştir.) [Ahzab 71]    
(Peygamberin verdiğini alın, yasak ettiğinden sakının!) [Haşr 7]     (De ki; “Bana uyun ki, Allah da sizi sevsin!”) [Al-i İmran 31]    
{Bu  âyet-i kerime gelince, münafıklar, “Muhammed kendisine tapılmasını  istiyor” dediler. [Şimdiki mezhepsizler de, “Peygamber, Allah’tan üstün  tutuluyor” diyorlar.] Bunun üzerine aşağıdaki âyet-i kerime inmiştir. (Şifa-i şerif)}   (De ki; “Allah’a ve Peygambere itaat edin! [İtaat etmeyip] yüz çeviren [kâfir olur] Elbette Allahü teâlâ kâfirleri sevmez.) [Al-i İmran 32]    
Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:   (Allahü teâlâ, şefaat edene ve şefaat edilene izin vermedikçe, hiç kimse şefaat edemez. Kalblerindeki müthiş korku giderilince, [şefaat bekleyenler, şefaat edenlere] “Rabbiniz şefaat hakkında ne buyurdu?” diye soracaklar. Onlar [şefaat edenler] ise, “Hak olanı buyurdu [şefaate izin verdi]” diyecekler.) [Sebe 23]   (Allah’ı bırakıp da, taptığı putlar şefaat edemez. Ancak hak dine inanıp ona şahitlik eden kimseler şefaat eder.) [Zuhruf 86]    
(Onlar, Onun [Allah’ın] rızasına kavuşmuş olandan başkasına şefaat etmezler.) [Enbiya 28]    
(Sadece Allah’ın dilediği ve razı olduğu kimselere şefaat etmesi için izin verilen, göklerde nice melekler vardır.) [Necm 26]    
(Allah’ın izni olmadan kim şefaat edebilir?) [Bekara 255]     (Allah’ın izni olmadan hiç kimse şefaatçi olamaz.) [Yunus 3]     (Bütün şefaatler Allah’ın iznine bağlıdır.) [Zümer 44]    
Bu  âyet-i kerimelerde görüldüğü gibi, şefaat yetkisine sahip olanlar,  (Peygamberler, âlimler, şehidler gibi) ancak Allahü teâlânın izni ile  şefaat edeceklerdir.   
Yukarıdaki âyet-i kerimelerde, Allah’ın izni  olmadan kimsenin şefaat edemiyeceği açıkça bildirilmektedir. Ancak  Allah’ın izin verdiklerinin bundan müstesna oldukları, yani ancak  Allah’ın izni ile şefaat edecekleri bildirilmiştir.    
Kimler şefaate kavuşur?  Kâfirlere  şefaatçi olmadığını ve putların şefaat edemiyeceğini gösteren âyetleri  vehhabiler müslümanlara yüklemeye çalışıyorlar, Peygamberler de şefaat  edemez diyorlar. Şefaate sadece iman ehli kavuşacak, kâfirler şefaatten  mahrum kalacaklardır.  
Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:   (Artık şefaat edicilerin [Peygamberlerin, meleklerin, salihlerin, şehidlerin] şefaati, onlara [kâfirlere] fayda vermez.) [Müddesir 48]    
(O gün zalimler [kâfirler] için, müşfik bir dost, sözü dinlenecek şefaatçi de yoktur.) [Mümin 18]     (Kâfir için dost ve şefaatçi yok) demek, (Müminler için dost ve şefaatçi var) demektir.  Mesela Mümin suresinin 7, 8 ve 9.âyet-i kerimelerinde, meleklerin  müminler için dua ettiği bildirilmektedir. Meleklerin duası elbette  kabul olur.   
(Kitabın haber verdiği sonuçtan başka bir şey mi  bekliyorlar? Haber verilenler ortaya çıktığı gün, önce onu unutmuş  olanlar, “Rabbimizin Peygamberleri elbette bize gerçeği getirmişti,  şimdi bize şefaat etsin, yahut geriye çevrilsek [dünyaya tekrar gitsek]  de işlediklerimizin başka türlüsünü işlesek” derler. Doğrusu  kendilerini mahvetmişlerdir, uydurdukları şeyler [putlar] onları koyup  kaçmışlardır.) [Araf 53]    
(Orada putlarıyla çekişerek  derler ki: “Vallahi biz apaçık bir sapıklıkta idik; çünkü biz sizi  âlemlerin Rabbine eşit tutmuştuk; bizi saptıranlar ancak suçlulardır;  şimdi şefaatçimiz, yakın bir dostumuz yoktur; keşke geriye bir dönüşümüz  olsa da, inananlardan olsak.) [Şuara 96-102]   
(Allah'a koştukları) ortaklarından kendilerine hiçbir şefaatçi çıkmayacaktır. Zaten onlar, ortaklarını da inkâr edeceklerdir.) [Rum 13]   
(Ondan  başka ilahlar mı edineyim? O Rahman olan Allah, eğer bana bir zarar  dilerse putların şefaati bana hiçbir fayda vermez, beni kurtaramaz.) [Yasin 23]   
Yukarıdaki  âyetler, kâfirlere putların şefaat edemiyeceğini göstermektedir. Bu  âyetleri ileri sürerek, (Müslümanlara Peygamberler, melekler, âlimler,  evliya, şehidler, Kur’an-ı kerim şefaat edemez) diyerek cahilce iftira  ediyorlar.    
Kur’anı insanlara açıkla  Eşsiz mucize olan  Kur’an-ı kerime uyabilmek için, Kur’anın muhatabı olan Peygamber  efendimize uymak ve şerefli sözlerini [hadis-i şeriflerini] kabul etmek  lazımdır. Allahü teâlâ, Resulüne Kur’anın açıklamasını, hüküm koymasını  emredip, iman, itaat ve Kelime-i şehadette de Resulünü kendisiyle  birlikte bildiriyor:  (Kur’anı insanlara açıklayasın diye sana indirdik.) [Nahl 44]   
(İhtilaflı şeyleri insanlara açıklayasın ve iman eden bir kavme de hidayet ve rahmet olsun diye bu Kitabı sana indirdik.) [Nahl 64]    
(İhtilaflı bir işin hükmünü Allah’tan [Kur’andan] ve Resulünden [Sünnetten] anlayın!) [Nisa 59]    
(Aralarındaki anlaşmazlıkta seni hakem tayin edip, verdiğin hükmü tereddütsüz kabullenmedikçe, iman etmiş olmazlar.) [Nisa 65]   
(Allah ve Resulü, bir işte hüküm verince, artık inanmış kadın ve erkeğe, o işi kendi isteğine göre, tercih, seçme hakkı kalmaz.) [Ahzab 36]   
(Allah’a ve ümmi nebi olan Resulüne iman edin!) [Araf 158]    (Allah’a ve Resulüne itaat edin!) [Enfal 20]   
(Allah’a ve Resulüne inanmayan [kâfir olur] kâfirler için de çılgın bir ateş hazırladık.) [Feth 13]    (Size kitabı, hikmeti getiren ve bilmediklerinizi öğreten bir Resul gönderdik.) [Bekara 151] 
(Yalnız  Kur’an) diyenler kesinlikle Kur’an-ı kerime inanmıyorlar. İslamiyet’i  yıkmak için inanmış gibi görünüyorlar. Bunların, Kur’an ve Sünneti kabul  etmedikleri için kâfir olduklarını âyetlerle bildirdik. Bu konudaki  hadis-i şerifler de şöyledir:  (Cebrail aleyhisselam, Kur’an ile beraber açıklaması olan sünneti de getirmiştir.) [Darimi]    (Bana Kur’anın misli kadar daha hüküm verildi.) [İ. Ahmed]   
(Yalnız  Kur’andaki helal ve haramı kabul edin diyenler çıkar. İyi bilin,  Peygamberin haram kılması, Allah’ın haram kılması gibidir.) [Tirmizi, Darimi]   
(Bana uyan Cennete girer, bana isyan eden ise giremez.) [Buhari]    (Bir zaman gelir “Kur’andan başka şey tanımam” diyenler çıkar) [Ebu Davud]   
(Kur’ana ve sünnete uyan hiç sapıtmaz.) [Hakim]    (Sünnetimden yüz çeviren benden değildir.) [Müslim]   
(Bir  zaman gelir, beni yalanlayanlar çıkar. Bir hadis söylenince,  “Resulullah böyle şey söylemez. Bunu bırak, Kur’andan söyle” der.) [Ebu Ya’la]   
Yalnız  Kur’an diyenler, Kur’andaki İslam diyenler, utanmadan yalan  söylüyorlar. Sözlerinde zerre kadar samimiyet yoktur. Kur’ana  inanmalarında samimi olsalardı, âyetlere inanırlardı. Allahü teâlâ  yalnız Kur’an mı diyor? (Resulüme uyun, onun bildirdiği her şeyi  kabul edin, haram ettiklerinden sakının, Resule uyan bana uymuş olur.  Ona isyan eden bana isyan etmiş olur. Onun sözleri vahye dayanır. Onun  sözünü benim sözüme aykırı görenler ve Allah’ın yolu ile Peygamberin  yolunu birbirinden ayırmak isteyenler kâfirdir) buyurmuyor mu?    
İşte âyet-i kerime mealleri:  (Resulümün verdiğini alın, yasakladığından da sakının!) [Haşr 7]    (O, [Resulüm] vahiyden başkasını söylemez.) [Necm 3,4]   
(Resulüme uyun ki, doğru yolu bulun!) [Araf 158, Nur 54]    (Resule itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur.) [Nisa 80]     (Allah ve Resulüne itaat eden Cennete, isyan eden Cehenneme gider.) [Nisa 13,14]   
(Aralarında  hüküm verilmek üzere Allah’a ve Peygambere çağırıldıkları vakit:  “İşittik, itaat ettik” demek, ancak müminlerin sözüdür, işte kurtuluşa  erenler onlardır.) [Nur 51]   
(Allah’a ve Resulüne karşı gelen, bilsin ki, Allah’ın azabı çok şiddetlidir.) [Enfâl 13]   
(Allah’a ve Resulüne itaat edin! [uymayıp] yüz çeviren [kâfirdir] Allah da kâfirleri sevmez.) [A. İmran 32]   
(Allah ile resullerinin emirlerini birbirinden ayırıp ikisi arasında bir yol tutmak isteyen kâfirdir.) [Nisa 150,151]   
Kur’anda,  (yalnız Kur’ana uyun) denmiyor, (Allah’a ve resulüne uyun) deniyor.  Resulünü devreden çıkaran, Kur’anın açıklaması olan hadisleri delil  saymayan, Kur’anın ifadesi ile kâfir olur.   
Resulullah efendimiz açıklıyor  Allahü teâlâ, (Ey Resulüm, Kur’anı insanlara açıkla) buyuruyor. Resulü de açıklıyor:   (İsra suresinin (yakında Rabbin sana makamı mahmudu verecektir) [mealindeki] âyet-i kerimedeki "Makamı mahmud" bana verilecek şefaat hakkıdır.) [Tirmizi]    
(Ahirette ilk şefaat eden ve şefaati kabul olan ben olacağım.) [İbni Mace]    (Kıyamet günü en önce ben şefaat edeceğim.) [Müslim]     (İmanla ölen herkese şefaat edeceğim.) [Buhari, Müslim]   
(Her Peygamberin, müstecab [kabul olan] bir duası vardır. Ben duamı, ümmetime şefaat etmek için ahirete sakladım.) [Buhari]    
(Ümmetimin  yarısının Cennete girmesi ile şefaat etmem arasında serbest bırakıldım.  Şefaat etmeyi seçtim. Çünkü şefaatimle daha çok kimse Cennete girer.) [İbni Mace]    
(Benden önce hiçbir Peygambere verilmeyen beş şeyden biri şefaattir. Şirk üzere ölmeyen [imanla ölen] herkese şefaat edeceğim.) [Bezzar]    
(Ümmetimden büyük günah işleyenlere şefaat edeceğim.) [İmam-ı Ahmed, Nesai, Tirmizi, Ebu Davud]   
Peygamber  efendimiz, günahkârlara şefaat edeceğini bildirince, Hazret-i  Ebüdderda, (İmanı olan hırsız ve zâniler de şefaate kavuşacak mı?) diye  sual etti, (Evet, onlara da şefaat edeceğim) buyurdu. (Hatib)   
(Nefslerine aldananlara şefaat edeceğim.) [Deylemi]    (Kıyamette, kum sayısından daha çok kimseye şefaat ederim.) [Taberani]   
(Ehl-i beytimi sevenlere şefaat edeceğim.) [Hatib]    (Eshabımı kötüleyenden başka, herkese şefaat edeceğim.) [Buhari]   
(Kabrimi ziyaret edene şefaatim vacip oldu.) [İbni Huzeyme, Bezzar, Dare Kutni, Taberani]    (Kabrimi ziyaret edenin şefaatçisiyim.) [Taberani]   
(Sırf beni ziyaret için gelen, Allah’ın izniyle şefaatime kavuşur.) [Müslim]    (Medine’de ölenlere şefaat ederim.) [Tirmizi]   
(Medine’nin sıkıntılarına katlanana, şefaat ederim.) [Müslim]    (Sünnetimi [imanını] elinden kaçıran kimseye [kâfire] şefaatim haram oldu.) [Şir’a]   
(Şefaatime inanmayan kimse, ona kavuşamaz.) [Şir’a]    (Şefaatime kavuşmak isteyen kızını fâsıka vermesin!) [Şir’a]   
(Şefaatime en layık olan, bana en çok salevat okuyandır.) [Tirmizi]   
(Cuma günü ve gecesi çok salevat getirene şefaat ederim.) [Beyheki]   
(Ümmetimden  geri kalan olur korkusu ile Cennete girdiğim halde tahtıma oturmam.  Allahü teâlâya, "Ya Rabbi ümmetim ümmetim" derim. Rabbim "Ümmetine ne  yapmamı istiyorsun?" buyurur. Ben de "Ya Rabbi onların hesaplarını çabuk  gör, sıkıntıdan kurtulsunlar" derim. Cehennemliklerin listesi bana  verilir. Onlara şefaat ederim. Hatta Cehennem hazini Malik "Ümmetinden  cezalanacak kimse bırakmadın" der.) [Beyheki, Taberani]   
(Rabbin sana [ahirette çeşitli nimetler, şefaat izni] verecek, sen de hoşnut, razı olacaksın) mealindeki Duha suresi beşinci âyet-i kerimesi inince, Resulullah efendimizin, (Ümmetimden bir kişi Cehennemde kalsa razı oldum demem) diye söylediği tefsirlerde bildirilmiştir. (Tibyan)   
Lütfu ile daha fazla verir  Şuarâ suresinin 100. âyetinde, Cehennemdekilerin, (Bizim için şefaat edici [şefaat etmesine izin verilen] kimse yoktur) dedikleri bildirilmektedir. Şurâ suresinin 26. âyetinde ise, (İman edip salih amel işleyenlerin dualarına icabet eder. Lütfundan, fazlasını da verir) buyuruluyor. Fazlasını verir ifadesi, “Onlara şefaat edici arkadaşlar verir ve beraber Cennete girerler” diye tefsir edilmiştir. (İhya)   
Hadis-i şerifte de buyuruldu ki:  (Kıyamette Peygamberler, âlimler ve şehidler şefaat eder.) [İbni Mace]    
Bütün  müfessirler, muhaddisler ve fakihler gibi, dört mezhep imamı da  şefaatin hak olduğunu bildirmişlerdir. Bütün âlimlerin en büyüğü olan imam-ı a’zam hazretleri, (Peygamberler, âlimler ve salihler, günahkârlara şefaat edecektir) buyurdu. (Fıkh-ı ekber)   
Buraya  kadar, şefaatin hak olduğunu bildiren âyet-i kerime ve hadis-i şerifler  ile Ehl-i sünnet âlimlerinin yazılarından bazısını bildirdik. Kur’an-ı  kerimi açıklayan Peygamber efendimiz ve Eshabı ve Ehl-i sünnet  âlimlerinin tamamı şefaatin hak olduğunu bildirmiştir. Bir hadis-i  şerifin Kur’an-ı kerime aykırı olup olmadığını en iyi bilen muhaddisler  ve diğer Ehl-i sünnet âlimleridir. Bütün muhaddisler, şefaatle ilgili  hadis-i şerifleri bildirmişlerdir. Onlar, bir hadisin Kur’an-ı kerime  aykırı olup olmadıklarını bilemiyor da, Mısırlı, Suriyeli ve yerli  türedi mezhepsizler mi biliyor?   
Sen razı olana kadar   Putlarla ilgili âyet-i kerimeleri gösterip, (Resulullah müminlere şefaat edemez) demek, mezhepsizliğe has bir taktiktir.    
Duha suresinin, (Sen razı olana [yeter diyene] kadar, her dilediğini vereceğim)  mealindeki 5. âyeti, Allahü teâlânın, Peygamberine bütün ilimleri,  bütün üstünlükleri, ahkam-ı İslamiyeyi, düşmanlarına karşı yardım ve  ümmetine kıyamette her türlü şefaat ve tecelliler ihsan edeceğini vaad  etmektedir. Bu âyet-i kerime gelince, Cebrail aleyhisselama bakıp, (Cehennemde bir müminin kalmasına razı olmam) buyurdu.    
Yine buyurdu ki:   (O kadar çok kimseye şefaat ederim ki, Rabbim Allahü teâlâ, bana, “Razı oldun mu?” diye sorunca, “Evet razı oldum” derim.) [Beyheki, Bezzar, Taberani]    
(Kıyamette  Sırat köprüsünün başında durur, ümmetimin geçmesini beklerim. Allahü  teâlâ, "Dilediğini iste, istediklerine şefaat et, şefaatin kabul  olunacaktır" buyurur. Ümmetime şefaatten sonra, yalvarmaya devam ederim.  Rabbim bana "Ümmetinden ihlasla bir defa "La ilahe illallah" diyen ve  imanla ölen herkesi Cennete koy" buyuruncaya kadar yerimden kalkmam.) [İ. Ahmed]   
(Allahü  teâlâ bana, "Ümmetinin üçte ikisini sorgusuz sualsiz Cennete koymamı mı  istersin, yoksa şefaat izni mi istersin?" buyurdu. Ben de şefaat hakkı  vermesini istedim. Şefaatim elbette bütün müslümanlaradır.) [Taberani]   
(Şirk üzere ölmeyen [imanla ölen] herkese şefaat edeceğim.) [İbni Hibban]   
Resulullahı vesile edenlerin, onun şefaati ile tevbelerinin kabul olunacağını şu âyet-i kerime de göstermektedir:   (Nefslerine  zulmedenler, sana gelip, Allah’tan af diler ve Resulüm olarak sen de,  onlar için af dilersen, Allahü teâlâyı, tevbeleri kabul edici ve  merhamet edici bulurlar.) [Nisa 64]   
Resulullah gibi şefaatçi olmasaydı  Kabirden,  önce Resulullah efendimiz, üzerinde Cennet elbisesi ile kalkacak. Burak  üzerinde, elinde liva-ül-hamd isimli bayrakla mahşer yerine gidecek,  Peygamberler ve bütün insanlar bu bayrağın altında duracak, hepsi,  beklemekten çok sıkılacak, önce Peygamberlerden Hazret-i Âdem, sonra  Hazret-i Nuh, sonra Hazret-i İbrahim, Hazret-i Musa ve Hazret-i İsa’ya  gidip, hesaba başlanması için şefaat etmelerini dileyeceklerdir. Her  biri, birer özür bildirerek, Allahü teâlâdan utandıklarını  söyleyecekler, şefaat edemiyecekler, sonra Resulullaha gelip  yalvaracaklardır.    
Önce, Onun ümmeti, Sırattan geçip Cennete girecektir. Sonra bütün Peygamberler şefaat edecektir. (Buhari)    
Peygamber efendimizin şefaati şöyle olacak:   1- Makam-ı Mahmud şefaati ile, mahşerde beklemek azabından kurtaracaktır.  2- Çok kimseyi, sorgusuz, sualsiz Cennete sokacaktır.  3- Azap çekmesi gereken müminleri azaptan kurtaracaktır.  4- Günahı çok olan müminleri Cehennemden çıkaracaktır.  5- Sevapla günahı eşit olup, Araf’ta bekleyen kimselerin Cennete gitmelerine şefaat edecektir.  6- Cennete girmiş olanların derecelerinin yükselmesine şefaat edecektir.    
Şefaat  ile hesaptan kurtardığı yetmiş bin kimsenin her birinin şefaatleri ile  de, yetmişer bin kişi sorgusuz, sualsiz Cennete girecektir.   
İmam-ı Rabbani hazretleri buyurdu ki:  
(Peygamberlerin  sonuncusu gibi bir şefaatçi olmasaydı, bu ümmetin günahları kendilerini  helak ederdi. Bu ümmetin günahları çok ise de, Allahü teâlânın af ve  mağfireti de sonsuzdur. Allahü teâlâ, bu ümmete af ve mağfiretini o  kadar saçacak ki, geçmiş ümmetlere böyle merhamet ettiği bilinmiyor.  Doksandokuz rahmetini, sanki bu günahkâr ümmet için ayırmıştır.    
Allahü  teâlâ, af ve mağfiret etmeyi sever. Günahı çok olan bu ümmet kadar af  ve mağfirete uğrayacak hiçbir şey yoktur. Bunun için, bu ümmet,  ümmetlerin en hayırlısı oldu. Bunların şefaatçileri olan Peygamberleri,  Peygamberlerin en üstünü oldu.    
Furkan suresi, 70. âyet-i kerimesinde mealen, (Allahü teâlânın, günahlarını iyiliklerle değiştireceği kimseler, onlardır. Onun mağfireti, merhameti sonsuzdur) buyuruldu.) [C.2, m.3]     İmanlı ölen herkese şefaat  İmanını  muhafaza ederek ölen herkes şefaate kavuşacaktır. Şefaate kavuşabilmek  için imanlı ölmek şarttır. İmanlı ölenler de ebedi kurtuluşa kavuşmuş  demektir.    
Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:  (O gün Allah, Peygamberlerini ve iman edip onunla beraber olanları rüsvay etmez.) [Tahrim 8]   
Peygamber efendimiz, (Ya Rabbi, ümmetimin kusurlarını başkalarının duymaması için onların hesaplarını bana ver!) deyince, Allahü teâlâ, (Onlar  senin ümmetin ise, benim de kullarımdır. Ben onlara senden daha  merhametliyim. Ne sen, ne başkaları onların kusurlarını bilemez,  hesaplarını gizli görürüm) buyurdu. (İ. Gazali)   
(Kıyamette “Ya Rabbi, zerre kadar imanı olanı Cennete koy!” diyeceğim. Hepsi şefaatimle Cennete girecek.) [Buhari] 
Hazret-i Ebu Hüreyre anlatır:  
Resulullah efendimizden, kıyamette şefaatine kavuşacak en mutlu kişinin kim olduğunu sordum. (Senin  hadislerime olan sevginin çokluğunu bildiğim için, böyle bir soruyu  senden önce hiç kimsenin sormayacağını tahmin etmiştim. O mesud kişi, La  ilahe illallah Muhammedün Resulullah diyerek imanla ölen kişidir) buyurdu. (Buhari)
			
		 |        Alıntı:     Sual: Ünlü sapıklardan biri, (Şefaat ya Resulallah demek şirktir,  çünkü hiçbir peygamber şefaat edemez. Allah’ın izin verdiği meleklerden  başkası şefaat edemez) diyor. Hâlbuki Vehhabiler bile artık şefaati  inkâr etmiyorlar. Melekler şefaat eder de, onlardan daha üstün olan  peygamberler niye şefaat etmesin ki?  CEVAP 
Şefaat hakkında  birçok âyet-i kerime vardır. Niye Allahü teâlâ bu kadar çok âyet  bildirmiştir? (Sadece melekler şefaat eder, başkası şefaat edemez)  diyemez miydi? Önce şefaat hakkındaki âyet-i kerime meallerine bakalım:  (O gün, kimse şefaat edemez. Ancak Rahman olan Allah’ın izin verdiği ve sözünden hoşlandığı kimse şefaat eder.) [Taha 109] 
(Bu  âyette, Allahü teâlânın izin verdikleri şefaat edecek, başkaları edemez  diye açıkça yazıyor. Burada sadece melekler şefaat edecek denmiyor.)    (Rahman olan Allah’ın nezdinde söz ve izin alanlardan başkası şefaat edemez.) [Meryem 87] 
(Bu  âyette de aynı şeyler bildiriliyor. Meleklerden başkası şefaat edemez  denmiyor. Eğer başkaları şefaat edemeseydi, hâşâ Allah bunu bildirmez  miydi?)    (Allah’ı bırakıp da, taptıkları putlar şefaat edemez. Ancak hak dine inanıp ona şahitlik eden kimseler şefaat eder.) [Zuhruf 86] 
(Putlar şefaat edemez deniyor. Ama hak yoldakilerin şefaat edeceği bu âyette de açıkça bildiriliyor. Sadece melekler denmiyor.)    (Allah,  şefaat edene ve şefaat edilene izin vermedikçe, hiç kimse şefaat  edemez, şefaati fayda vermez. Kalblerindeki müthiş korku giderilince, [şefaat bekleyenler, şefaat edenlere] “Rabbiniz şefaat hakkında ne buyurdu?” diye soracaklar. Onlar [şefaat edenler] ise, “Hak olanı buyurdu [şefaate izin verdi]” diyecekler.) [Sebe 23] 
(Allah’ın izin verdikleri şefaat eder deniyor. Sadece melekler denmiyor.)    (Onlar, Onun [Allah’ın] rızasına kavuşmuş olandan başkasına şefaat etmezler.)  [Enbiya 28] (Şefaat yetkisine sahip olanlar bile, ancak Allah’ın hoşnut  olduğu kimselere şefaat edebilirler. Sadece melekler denmiyor.)    (Allah’ın dilediği ve razı olduğu kimselere şefaat etmesi için izin verilen, göklerde nice melekler vardır.) [Necm 26] 
(Görüldüğü  gibi melekler de ancak, Allah’ın hoşnut olduğu kimselere şefaat  edebiliyor, Allahü teâlâ kâfirlerden hoşnut olmadığı için onlara şefaat  yoktur.)    (Allah’ın izni olmadan kim şefaat edebilir?) [Bekara 255] 
(Bu âyet de Allah’ın izni ile şefaat edileceğini gösteriyor. Sadece melekler denmiyor.)    (Allah’ın izni olmadan hiç kimse şefaatçi olamaz.) [Yunus 3] 
(Burada da şefaat hakkı ancak Allah’ın iznine bağlıdır. Sadece melekler denmiyor.)    (Bütün şefaatler Allah’ın iznine bağlıdır.) [Zümer  44] (Demek ki, Peygamberler, âlimler ve şehitler gibi çok şefaat edecek  kimseler vardır ki, hepsinin şefaat etmeleri de Allahü teâlânın iznine  bağlıdır.)   
Kâfirlere şefaatçi olmadığını ve putların şefaat  edemeyeceğini gösteren âyetleri ehl-i bid’at, Müslümanlara yüklemeye  çalışıyorlar, (Peygamberler de şefaat edemez) diyorlar. Şefaate sadece  iman ehli kavuşacak, kâfirler şefaatten mahrum kalacaklardır. İki âyet-i  kerime meali de şöyledir:  (Artık şefaat edicilerin [peygamberlerin, meleklerin, salihlerin, şehidlerin ve diğer şefaat edeceklerin] şefaati, onlara [kâfirlere] fayda vermez.) [Müddesir 48]    (O gün zalimler [kâfirler] için, ne müşfik bir dost, ne de sözü dinlenecek şefaatçi vardır.) [Mümin 18] 
(Âyette  zalimlere yani kâfirlere şefaat yok deniliyor, müminlere denmiyor ki.  Müminler için de yoktur demek, Kur’anı değiştirmeye kalkmak demektir.)    (Kâfir için dost ve şefaatçi yok) demek, (Müminler için dost ve şefaatçi var) demektir.   
Kur'anı kerimi en iyi anlayan Peygamber efendimizdir. Şefaat hakkında birçok hadis-i şerifi vardır. Bazıları şöyledir:  (Kıyamette ilk şefaat eden ben olacağım.) [Müslim]    (Bütün peygamberler şefaat edecektir.) [Buhari]    (Kıyamette peygamberler, sonra âlimler ve şehidler şefaat eder.) [İbni Mace, Deylemi]    (Kıyamette Âdem aleyhisselam bir milyar insana şefaat eder.) [Taberani]    (Akraba, emanete riayet eden, Peygamberiniz ve din kardeşleriniz şefaat eder.) [Deylemi]    (Yemin ederim ki, Osman, 70 bin kişiye şefaat edip, Cehenneme gitmekten kurtarır.) [İ. Asakir]    (Kıyamette abid Cennete girer, âlim ise halka şefaat için bekler.) [İ. Maverdi]    (İmamlarınız şefaatçilerinizdir.) [Darekutni]    (Hacı, yakınlarından 400 kişiye şefaat eder.) [Ramuz]    (Allah indinde Kur’andan daha üstün şefaatçi yoktur. Ne peygamber, ne melek, ne de başkası.) [Taberani]    (Kur'an okuyun! Çünkü kıyamette şefaat eder.) [Müslim]    (Kur’an, okuyanlarına, ya şefaat edecek veya düşman olacaktır.) [Müslim]    (Kıyamette Allahü teâlâ, “Melekler, peygamberler ve salihler şefaatlerini yaptılar. Bundan sonra benim büyük rahmetim kaldı” buyurur.) [Buhari]   
Görüldüğü  gibi peygamberler de şefaat edecektir. Ancak şefaatler farklıdır.  Akrabamızın veya bir hacının şefaati peygamberlerinki gibi şümullü  olmaz. Peygamberlerin şefaati de Peygamber efendimizin şefaati gibi  olmaz. Hepsi derece derecedir.   
Bütün müfessirler, muhaddisler ve  fakihler gibi, dört mezhebin imamları da şefaatin hak olduğunu  bildirmişlerdir. Bütün âlimlerin en büyüğü olan İmam-ı a’zam hazretleri, (Peygamberler, âlimler ve salihler, günahkârlara şefaat edecektir)buyurdu. (Fıkh-ı ekber)   
Başta  Peygamber efendimiz olmak üzere bütün âlimler, (Şefaat vardır, şefaat  haktır, Peygamberler ve âlimler, şahitler şefaat edecektir) buyururken,  şefaati inkâr eden sapıklara inanmak ahmaklık olur.
			
		 |             |