www.medineweb.net, yükleniyor... 'den beri Kesintisiz Yayında.... |
|
Konu Kimliği: Konu Sahibi Belgin,Açılış Tarihi: 06 Eylül 2008 (13:21), Konuya Son Cevap : Dün (09:13). Konuya 1 Mesaj yazıldı |
![]() ![]() |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
![]() | Mesaj No:1 |
Durumu: ![]() Medine No : 7 Üyelik T.:
14Haziran 2007 | ![]() Şefaat Haktır Şefaat, birisinin işi için aracı olmak, hatır ve yetkisini kullanarak darda kalan kimseyi sıkıntıdan kurturmaktır. Ahirette şefaat haktır. Allahu Teala, bütün nimet, yetki ve şereflerin sahibidir. Hüküm ve karar sahibi O‘dur. Cennet ve Cehennem O‘nun emrindedir. Ancak O [c.c] bazı kullarının şeref, itibar ve derecesini artırmak, katındaki yakınlık ve dostluğunu göstermek için kendilerine bazı yetkiler verir; görevler yükler, şeref bahşeder, işte şefaat da böyledir. Şefaat Allahu Teala‘nın işine karışmak değildir. Şefaat izni ve yetkisi verilen bir kimseden şefaat istemek Allah‘a şirk koşmak değildir. Şefaat, Allahu Teala‘nın sevdiklerine bahşettiği bir şeref ve yetkidir. Şefaat, sevenlerin sevdikleri için aracı olup; naz makamında niyaz etmeleri, dostları adına göz yaşı dökmeleridir. Şefaat sevginin meyvesi, rahmetin esintisidir. Şefaat, Allahu Teala‘nın kullarına bir hediyesidir. Meşhur hadiste belirtildiği gibi, mahşerde bütün insanlık sıkıntı içinde kıvranırken dertlerini ilahi huzurda dile getirecek, kendileri için Allah‘ın rahmetini isteyecek bir kimse ararlar. Önce, bütün insanlığın babası Hz. Adem Efendimize giderler. O bu büyük işi üstlenmez, başka bir peygambere gönderir. Hiçbir peygamber insanların adına söz söylemeye kendilerini layık görmezler, sonunda halkı Allah‘ın Habibi, yaratılmışların en faziletlisi Hz.Muhammed (s.a.v) Efendimize gönderirler. Halk gelir, kendisinden rica ederler, ağlayıp dertlerini dile getirirler ve : “Şu sıkıntıdan bizi kurtarması için Yüce Allah‘a sen yalvar!“ derler. O zaman Allah‘ın Habibi (s.a.v) Efendimiz alemlerin Rabbinin huzuruna çıkıp secdeye kapanır. Sonsuz azamet ve rahmet sahibi Yüce Mevla‘mız kendisine: “Ey Muhammmed! Kaldır başını; ne diyorsan söyle, sözün dinlenecek; şefaat et, şefaatin kabul edilecek; iste istediğin verilecek“ diye hitap buyurur.(Buhari, No:4476; 6565; Müslim, No:193, Ahmed, Müsned, III, 116, 244.) İşte bu “Makam-ı Muhmud“tur; en büyük şefaat yetkisidir. Hz. Rasulullah (s.a.v) Efendimiz, diğer peygamberlere verilmeyen beş şeyden birisinin de kendisine verilen umumi şefaat yetkisi olduğunu beyan etmiştir.( Buhari, Saiat, 56. Bkz: Müslim, No: 521; Ahmed, Müsned, II, 411; ibnu Mace, No: 567; ibnu Hıbban, Sahih, No: 2313.) Ayrıca her peygamber, kabul edilecek duasını dünyada kullanmış iken; Hz. Rasulullah (s.a.v) Efendimiz, bu hakkı ahirette müminlere şefaat için saklamış ve Allah‘a şirk koşmadan ölen herkesin bu şefaata ulaşacağını müjdelemiştir.( Tirmizi, No:2441; Ahmed, Müsned, VI, 23, 27; Hakim, Müsterdek, l, 67.) Bu yetki ile umumi bir şefaat eder. Büyük günah sahipleri dahil, zerre kadar imanı olan herkes bu nimetten istifade eder. Çünkü Efendimiz (s.a.v): “Benim şefaatim ümmetimin büyük günah sahipleri için olacaktır.“( Ebu Davud, No: 4739; Tirmizi, No: 2435; Ahmed, III, 213; Hakim, Müstedrek, l, 69, 160; ibnu Hıbban, No:2596.) buyurmuştur. Ondan sonra sırasıyla Allah‘ın şefaat izni verdiği peygamberler, melekler, alimler, salihler, şehidler ve izin verilen diğer kimseler mü‘minlere şefaat ederler; Cehennemi haketmiş mü‘minlerin affı için Allah‘a yalvarır, kurtuluşu için aracı olurlar. Allahu Teala da onların şefaatim kabul buyurur, şefaat edilen günahkarları affeder.( Bu konuda geniş bilgi için bkz: Acurri, eş-Şeriatu, 340-362.) Şefaat sadece kafirler ve küfrü yayan zalimler için yoktur. Onlara dünyadaki amellerinin bir faydası olmadığı gibi, yakın dostlarının da bir faydası olmayacaktır.( A‘raf, 53; Ğafir, 18.) Ehli Sünnet İnancı (Akaid) Dilaver Selvi
__________________ Her insan hata eder. Hata işleyenlerin en hayırlıları tevbe edenlerdir. Tirmizî, Kıyâme, 49; İbn Mâce, Zühd, 30. |
![]() |
![]() | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
![]() | Hz.Muhammed(s.a.v) | Belgin | 0 | 2567 | 29 Eylül 2009 09:25 |
![]() | Soru Cevap Arşivi | Kara Kartal | 21 | 11825 | 24 Eylül 2009 09:38 |
![]() | Soru Cevap Arşivi | KuM TaNeSi | 1 | 2801 | 17 Eylül 2009 15:06 |
![]() | Zekat-İnfak | dua dilencisi | 1 | 2385 | 17 Eylül 2009 09:56 |
![]() | Tesettür Konuları | Belgin | 0 | 2834 | 07 Eylül 2009 08:26 |
![]() | Mesaj No:2 |
Medineweb Baş Editörü Durumu: ![]() Medine No : 14593 Üyelik T.:
15 Kasım 2011 | ![]()
Soyut olana inanmanın zorluğuna katlanamayan âdemoğlu, somut varlıklar peşine düşerek, gayb olan Allah'a da O'na gordükleriyle sadece mukayese ederek değil, çoğu zaman birebir özdeşleştirerek inanmaya başlamıştır. Antropomorfist anlayış olarak tarih sahnesinde yerini alan bu yaklaşım tarzını Kur'ân, “Onların çoğu şirk koşmadan Allah'a inanmazlar” şeklinde değerlendirmektedir. Buna göre Allah bir kraldır. Kral, ne düzeyde güçlü olursa olsun, her halükarda yardımcıya, aracıya, bilgilendirilmeye ihtiyaç duyacaktır. Sorun sadece Allah açısından değil, O'nunla ilişki ve irtibat kuracak kişi açısından daha büyük oranda söz konusudur. Bu sebeple kralın nezdinde sözü geçerli olabilecek itibarlı kişilerle yakınlık kurmak suretiyle, onun iyilik ve ihsanına nail olmak, öfkesinden de emin olmak takip edilecek yegâne yol olarak karşımıza çıkmaktadır. Gerçekte şefaat düşüncesi bu türden bir anlayışın ürünü olarak doğmuş ve gelişmesi de büyük oranda bu bağlamda gerçekleşmiştir. Kur'ân, kendi elleriyle yaptıkları melekleri ve zihinlerinde oluşturdukları farklı yüce ruhları temsil eden sembollere ibadet eden, bu ibadetleri vesilesiyle Allah'a yakınlaşabilecegini ve bu varlıkların Allah katında kendileri için şefaatçi olacağını açıkça söyleyen bir toplumda, Tevhid inancını gönüllere nakşetmek için nazil olmuş bir kitaptır. Kur'ân’ın, Tevhid inancını anlatım tarzının, tedricî, hitap ettiği toplumun temel değer yargılarını, örf ve adetlerini dikkate alan, böylece bağcı dövmek değil, üzüm yeme yolunu tercih eden bir üslup takip ederek, kırıp dökmeden, ilahi rehberliği bütün boyutlarıyla ortaya koymak olduğu görülmektedir. Kur'ân, asla hitap ettiği kavmin mantığına mahkûm olmamış, bilakis bu mantığı değiştirmeye gelmiş bir kitaptır. Ancak onun gerçekleştirdiği değişim, tepeden, baskıcı bir yöntemle ve muhatap kitleyi ve onların anlayış ve davranışlarını yok sayarak değil, bilakis onların arasına girerek, bir bakıma onlarla birlikte yaşayarak, onların dilini ve dile dayalı tüm argümanlarını kullanarak gerçekleşmiştir. Şefaat konusu da Kur'ân’ın, muhatap toplumda son derece köklü ve o derece belirleyici bir nitelikte bulduğu ve kendi temel ilkeleriyle çatıştığı için değiştirilmesi kaçınılmaz olarak gördüğü bir inanç tarzıdır. İfade etmek gerekir ki, Kur'ân'ın, emanet olarak isimlendirdiği sorumluluk bilincinin yok olduğu tüm toplumlarda, bu türden inançların olması kaçınılmazdır. Temel mesajlarından birisi olarak; Allah hiç kimseye taşıyabileceğinden daha fazlasını yüklemez, kişinin yaptığı her iyilik kendi lehinedir, her kötülük de kendi aleyhine diyen bir kitabın ise, bu türden bir inancı ilkesel anlamda bağrına basması mümkün değildir. Ne var ki, bu inancın tashihini kendine mahsus bir üslupla yapmıştır. Yaşar Düzenli |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 2 Kişi okuyor. (0 Üye ve 2 Misafir) | |
Seçenekler | |
Konuyu değerlendir | |
![]() | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
KURAN VE SüNNET IŞIĞINDA ŞEFAAT | bilinmez | Tevhid Ve Şirk Konuları | 2 | 08Haziran 2018 09:18 |
Tarikatlarda Şefaat İnancı | YaŞuHa | Tasavvuf-Tarikat | 0 | 13 Aralık 2011 12:39 |
Şefaat hak mıdır? | Belgin | Soru Cevap Arşivi | 0 | 14 Nisan 2009 09:01 |
Şefaat Hakkında | Belgin | Hadis-i Şerif | 0 | 24 Kasım 2008 08:38 |
ŞEFAAT | CaferTayar | Hz.Muhammed(s.a.v) | 1 | 08 Ekim 2007 04:13 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|