Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.MEDİNEWEB FORUM DİNİ KONULAR.::. > Muhtelif Dini Konular > Tevhid Ve Şirk Konuları

Konu Kimliği: Konu Sahibi bilinmez,Açılış Tarihi:  16 Aralık 2012 (13:52), Konuya Son Cevap : 31 Ocak 2014 (01:06). Konuya 91 Mesaj yazıldı

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 10 Ocak 2014, 21:49   Mesaj No:41
Medineweb Sadık Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:ali70 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 36490
Üyelik T.: 14 Aralık 2013
Arkadaşları:17
Cinsiyet:
Memleket:karaman
Mesaj: 812
Konular: 38
Beğenildi:236
Beğendi:586
Takdirleri:449
Takdir Et:
Standart Cevap: TÜRKİYEDEKİ TARiKATLAR VE KENDİ ANLATIMLARINDAKİ ŞİRKLER..

Alıntı:
bilinmez Üyemizden Alıntı Mesajı göster
Şah-ı Nağşibend Hazretleri’nin bir müridi vardı. Hızır aleyhisselam ona göründü. O da hiç onun tarafına bakmadı. Ve benim hızırım orada dedi. İkinci kez tekrar göründü, yine tarafına bakmadı, üçüncü defa pazarda göründü ve Hızır (aleyhisselam) onu kucakladı ve bazı kelimeler söyledi.

Mürid, Şah-ı Nağşibend Hazretleri’nin yanına geldiği zaman ona dedi ki ’’ Pazarda görüştünüz ’’ Evliyaullah ile bacak atılır mı ? Onlarla müsabakaya girilirmi ?
Şah-ı Nağşibend Hazretleri, onların karşılaşıp konuştuklarını nasıl bildi ? Evliyaullah ile başa çıkılırmı ? Onlar büyük adam. Bizim bilemeyeceğimiz kadar büyük Şah-ı Nağşibend Hazretleri.
Bütün dünya bana tırnağım üstü gibidir. Buyurmuştur.
Dünya onlara tırnak gibi olunca o dünyada bir şey olur da onlara görünmez mi ? Ya Rabbi ! Onları bizden, bizi onlardan hepimizi Sen’den ve Habib’inden ayırma . Mahmud usta osmanoğlu, İrşadü’l Müridin sayfa 167 Yasin yayınları
Bu olayın neresinde şirk var anlamadım... Mürid demiş ki, sen istersen Hızır ol... Benim Hızırım(yani öğretmenim Şahı Nakşibend) Rağbet etmemiş yani... Sen olsan hemen hocanı satar Hızıra mı rağbet edersin.

Şahı Nakşibendin pazar yerindeki olayı görmesi midir kafana yatmayan... Bu olaya tayyi mekan, tayyi zaman derler... Hz. Ömer de halifeliği zamanında Medine oturduğu yerden ordusuna kumandanlık etmiştir...

Bu olayın hiç bir yerinde şirk göremedim...

Bugün senin inanmadığın tırnağından dünyayı izlemeyi kafirlerde yapıyor... Beden ve ruhunu terbiye eden her Allahın kulu olağanüstü yeteneklere sahip oluyor haberiniz yok...
Diyeceksin ki, Müslümanlar ölüyor niye müdahale etmiyorlar...
E be Allahın güzel kulu, bilmez misin ki; Allah dilemediyse bütün kainat bir araya gelse bir yaprak bile kıpırdatamaz... Onları ne diye suçlarsınız...
__________________
Hay'dan gelir, Hu'ya gideriz.
Alıntı ile Cevapla
Alt 10 Ocak 2014, 22:02   Mesaj No:42
Medineweb Sadık Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:ali70 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 36490
Üyelik T.: 14 Aralık 2013
Arkadaşları:17
Cinsiyet:
Memleket:karaman
Mesaj: 812
Konular: 38
Beğenildi:236
Beğendi:586
Takdirleri:449
Takdir Et:
Standart Cevap: TÜRKİYEDEKİ TARiKATLAR VE KENDİ ANLATIMLARINDAKİ ŞİRKLER..

Alıntı:
bilinmez Üyemizden Alıntı Mesajı göster

Bütün insanlar ve canlıların görmesi tamamen belirli bir sınır cercevesinde dir. İnsanın görmesi ile Allahın görmesini kıyas etmek mümkün değil. Bizim görmemiz bir sınır çecevesinde dir.ama Allah ın görmesi sınırsızdır. Bütün dünya benim tırnak üstüm gibidir sözü şunu gösteriyor. Şahı Nakşibendi bütün dünyadaki olup biten her şeyi çok rahat bir şekilde göre bilir. Bu inanç bunu gösteriyor evliya diye nitelenen insanlar baş parmaklarını nasıl net bir şekilde göre biliyorlarsa aynı netlikle bütün dünyada olup biten her şeyi göre biliyorlar. Böyle bir inancı ortaya koyduğunuz vakit allah’ın görme sıfatını Allah tan başkasına vermiş olursunuz. Bütün kainata olup biten her şeyi sınırsızca sadece Allah cc görür.
Bütün insanlar belirli bir çerçevede görür demişsin. İnsanların görmesi ile Allahın görmesini kıyas etmek mümkün değil demişsin. Külliyen yalan... İşte bu şirktir... Allah ile kulu nasıl kıyaslayabilirsin... Kıyaslanmaz derken bile kıyas yapıyorsun... Sen belirli ve sınırlı bir çerçevede gördüğünü sanıyorsun ama aldanıyorsun... Çünkü gören sen değilsin bunu sakın unutma... Sadece gördüğünü sanıyorsun... Aslında Allah'tan başka gören yok... Anlayacağın şekilde yazayım... Allah yaratmasa sen göremezsin...

Biraz daha açayım:
Senin gördüğünü sandığın her şey LAAA'dır...
Allahın sınırsız görüşü de İLLA'dır...

Sen bu LAA'nın neresindesin?

Hal böyle olunca Allahın görme sıfatını kime vermişiz ki... Bütün görmeler Allahındır... Hiç bir görmede kula bir nasip ve pay yoktur...
__________________
Hay'dan gelir, Hu'ya gideriz.
Alıntı ile Cevapla
Alt 10 Ocak 2014, 22:15   Mesaj No:43
Medineweb Sadık Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:ali70 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 36490
Üyelik T.: 14 Aralık 2013
Arkadaşları:17
Cinsiyet:
Memleket:karaman
Mesaj: 812
Konular: 38
Beğenildi:236
Beğendi:586
Takdirleri:449
Takdir Et:
Standart Cevap: TÜRKİYEDEKİ TARiKATLAR VE KENDİ ANLATIMLARINDAKİ ŞİRKLER..

Alıntı:
bilinmez Üyemizden Alıntı Mesajı göster
ÖLÜLERDEN YARDIM İSTEMESİ

“İşlerinizde ne yapacağınızı şaşırdığınızda kabir ehlinden yardım isteyiniz.” (Mahmut USTAOSMANOĞLU başkanlığında bir heyet, Ruhu’l-Furkan Tefsiri, İstanbul 1992, c. II, 82.)

“Bir veli ölünce ruhu, kınından çıkmış kılınç gibi olur.” (Ruhu’l-Furkan, c. II, s. 67)

CEVAP:

Ölmüş insanlardan yardım istenileceğini söyleyen Mahmut efendi açıkça bu söylemiyle insanları küfre şirke davet etmektedir. Allah cc dururken Allahın öldürdüğü insanlardan yardım istemeyi meşru gören bir insanın Kur’anla sorgulanması gerekir. Neden Allah tan yardım isteyin ibaresi yokta Allahın öldürdüğü insanlardan yardım isteniliyor. Yani Allah cc bunu caiz görseydi neden Kur’anda açık bir şekilde bunu bildirmemiştir.
İşlerinizde kabir ehlinden yardım istemek, Allah'ı bırakıp da başkalarına meyletmek değildir...

Eğer öyle olsaydı, sorarım sana, birisinden (annen, eşin veya başka birisi) su, çay veya yemek istediğinde, Allah'ı bırakıp ta onlardan bir şeyler istemiş olmuyor musun?
Niye karnını doyurması için Allahtan istemiyorsun da, eşine yemek yap ta yiyelim diyorsun. Bu şirk değil mi?

Ruh beden içinde hapistir... Ölünce özgür kalır... Kınından çıkmış kılıç gibidir... Bedenle ilişkisi kesilmeden önce, ruha yüklenen(sevap diyelim) enerji ne kadar güçlüyse, o kadar etkilidir... Hem Kuran'da da demiyor mu: '' Onlara ölü demeyin, onlar diridirler'' diye... Hemen diyeceksin ki onlar şehitler için... İyi ya işte onlar da şehit... Allah için yola çıkan kişi yatağında ölse de şehit değil midir?

Çanakkale'de, (başka örneklerle uğraşmayağıcım) anlatılanları duymadın mı hiç?

Günümüzde yardım edilmiyorsa, demek ki Allah tarafından izin verilmiyor... Herkesin bir planı var, Allahın da bir planı var... Sabır hacım sabır... Vaktinden önce çiçek açmaz...
__________________
Hay'dan gelir, Hu'ya gideriz.
Alıntı ile Cevapla
Alt 10 Ocak 2014, 22:21   Mesaj No:44
Medineweb Sadık Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:ali70 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 36490
Üyelik T.: 14 Aralık 2013
Arkadaşları:17
Cinsiyet:
Memleket:karaman
Mesaj: 812
Konular: 38
Beğenildi:236
Beğendi:586
Takdirleri:449
Takdir Et:
Standart Cevap: TÜRKİYEDEKİ TARiKATLAR VE KENDİ ANLATIMLARINDAKİ ŞİRKLER..

Alıntı:
bilinmez Üyemizden Alıntı Mesajı göster
BÜYÜK ŞİRKLERDEN BİR TANE DAHA


Necmeddin-i Kübra ise şeyhin selam vermesini beklemeye koyuldu. Ayaktayken ona bir hal geldi. Gördü ki ,kıyamet kopmuş, orada cehennem orada cehennem, insanları tutup tutup ateşe atıyorlar. O ateşin etrafında bir tepe var . Bir şahıs da o tepenin üzerinde oturmuş . Her kim o şahsı göstererek . Ben bu zata bağlıyım derse onu bırakıyorlar. Cehenneme atmıyorlar .
Derken birden Necmeddin-i Kübra’yı (kuddise sirruh) da tutup çekiyorlar . O ’’ Ben de o zata bağlıyım ’’ diyor. Bunun üzerine onu bırakıyorlar . Necmeddin –i Kübra o tepenin üzerine çıkıyor, bakıyorki o zat Şeyh Ruzbehan’dır. Huzuruna gidip, ayaklarına kapanıyor.
Şeyh efendi : Bir daha hakikat ehlini inkar etmeyesin diyor ve onun ensesine kuvvetli bir sille vuruyor. Necmeddin’i Kübra yere düşüyor, yere düşünce gözlerini acıyor bakıyorki şeyh Efendi namazını tamamlamış selam vermiş, Necmeddin-i küra , şeyh efendiye yaklaştı, O’na hürmet etti, Şeyh efendi manada olduğu gibi açıktan da ensesine bir sille attı ve daha önce söylediği sözü tekrarladı. Necmeddin Kübra kendini büyük görme ! o an, maneviyat ulularını beğenmeme hastalığı Necmeddin’i Kübranın içinden çıkıp gitti.

Şeyh Efendi ona : Geri dön ! Şeyh Ammar’ın hizmetine gir dedi. Şeyh Ammar’a verilmek üzere bir mektup yazdı, Necmeddin-i Kübra ile gönderdi.

Mektup da şunlar yazılı idi. ’’ Her ne kadar bakırın varsa, bana gönder, onları halis altın edeyim, yine sana yollayım.’’ Mahmud usta osmanoğlu, İrşadü’l Müridin sayfa 183 Yasin yayınları

Ne var bunda? Sen hiç rüya görmüyor musun?

Hem hadisi şerif var: Kişi sevdiği ile beraberdir...

Şeyhi de rüyasını yorumlamış...
__________________
Hay'dan gelir, Hu'ya gideriz.
Alıntı ile Cevapla
Alt 10 Ocak 2014, 22:38   Mesaj No:45
Medineweb Sadık Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:ali70 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 36490
Üyelik T.: 14 Aralık 2013
Arkadaşları:17
Cinsiyet:
Memleket:karaman
Mesaj: 812
Konular: 38
Beğenildi:236
Beğendi:586
Takdirleri:449
Takdir Et:
Standart Cevap: TÜRKİYEDEKİ TARiKATLAR VE KENDİ ANLATIMLARINDAKİ ŞİRKLER..

Alıntı:
bilinmez Üyemizden Alıntı Mesajı göster

RABITA NEDİR ?

Rabıta,bir müridin, mürşid-i kamilinin ruhaniyetiyle beraber, suretini kalp gözünün önüne getirerek hayal etmesi ve kalbiyle ondan yardım istemesinden ibarettir. Çünkü mürşit,yetiştirme ,yardım etme,feyiz verme,kemale erdirme ve tebliğ duyurma da Efendiz in vekilidir. İşte bu mana Allah,için ve Allah uğrunda şeyhe karşı olan tam bir muhabbetten ibarettir. Zira Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Selem) bizimle Allah’u Teala arasında vasıta olduğu gibi,mürşit de bizimle efendimiz ( Sallallahu Aleyhi ve Selem) arasında vesiledir. Ve o bizi hak yola ve Allah-u Tealanın zikrine irşat edendir. Ona karşı olan bu sevgi vacip olan bir iştir. Çünkü ’’ Allah yolunda sevmek ve Allah yolunda buğzetmek vaciptir.’’ (Ruhu’l-Furkan, c. II, s. 64)


İkinci edep rabıta edebidir. Bunun kemale (en üstün derecesi) iki gözün arasında olan hayal hazinesi ile mürşidin ruhaniyetinin yüzüne hatta gözünün arasına bakmaktır. Zira orası feyiz kaynağıdır. Ondan sonra mürşide karşı kendini alçaltarak,son derece tevazu ilFe yalvarmak ve onu Mevla ile kendi arana vesile kılmak üzere ,mürşidinin ruhaniyetinin hayal hazinesine girip oradan kalbine ve derinliklerine yavaş yavaş indiğini düşünüp seninde peşinde yavaş yavaş oraya oraya aktığını ve indiğini hayal ederek ,şeyhini kendi nefsinden geçinceye kadar hayal gözünden kaybetmeyesin.
Zira kalbin derinliğine son yoktur ve seyr-i ilallah (Arşın üstüne kadar olan manevi yürüyüş) kalp den hasıl olur.. Eğer cemi vukuf (kalbin bütün yönelişleri) bu rabıtayla olsa , kalbin derinliklerine inmek daha süratli olur. (Ruhu’l-Furkan, c. II, s. 79)

“Rabıta bir müridin, mürşid-i kâmilinin ruhâniyetiyle beraber, suretini kalp gözünün önüne getirerek hayal etmesi ve kalbiyle ondan yardım istemesinden ibarettir. (Ruhu’l-furkan, c,II, s.64.)
İnabeden, rabıtadan gayrisi zelillik sayıldı. Kulu Allah’ın rızasına kavuşturmaya inabe, rabıta en büyük sebeptir. Başka sebepler aramak zelilliktir, gereksizdir, boşunadır. Mamud Ustaosmanoğlu Sohbetler Sayfa 336-Siraç Kitabevi, İstanbul-1995

MÜRŞİDİN ALLAHIN SIFATLARIYLA
SIFATLANMASI ŞİRKİ (ACIK BİR ŞİRK)

Üçüncü yol Müşahede (Allah Hazretlerini görür gibi olma) Makamına ulaşmış ve sıfatı zatla tahakkuk.( Allahu teala Hazretlerinin öz zatına ait sıfatların mahzarı,tecelli ettiği,parladığı bir yer haline gelmiş) olan bir şeyhe rabıta etmektir.Çünkü onu görmek Allahı hatırlamaktır. . (Ruhu’l-furkan, c,II, s.67.)
MAHMUT EFENDİNİN ŞEYHİNİ İLAHLAŞTIRMASI

Benim şeyhim ismi Abdullahdır.O bu alemde gavsı azam makamındadır. Ben bu cihanda ondan başkasını bilmem varımı cismimi,canımı ( her şeyimi ) ona feda ettim.sende her şeyini feda etki Hakka gidelim Cemali Ba kemale erelim. (Ruhu’l-furkan, c,II, s.86.)

Bak sana rabıtayı anlatayım. Rabıta kısaca düşünmek demektir. Bağ kurmak demektir.
Rabıta ile şeyhine bağlanıyorsun... Kalben... Şeyhinin kalbi kendi şeyhine... Onunki kendi şeyhine... Bu Resulullaha kadar gidiyor... Şeyhine rabıta yaptığın anda, Resulullaha kadar uzanan bir bağ ile bağlanıyorsun... Aslında Resulullaha biat etmiş oluyorsun... Hudeybiyede de Peygamber efendimiz, Hz. Osmanın yerine kendi mübarek ellerini tutarak biat etmişti... Onların ellerinin üzerinde de Allahın eli vardı... Yani biat Allaha yapılmıştı...

Veysel Karani Medineye kadar gelip, peygamberimizi göremeden geri dönüp gidince, Peygamber efendimiz(sav) eve geldiğinde şunu demişti: ''Ya Ayşe... Veysel Karani mi geldi?
Evet cevabını alınca da, Ayşe annemizin gözlerinin içine bakarak, Veysel Karaniyi gören gözleri göreyim demişti...

Şeyhini düşünen birisi, onu(öğretmenini) düşünerek hal ve hareketlerinde ona benzemeye çalışan birisi(dolayısıyla o da Peygamber efendimize benzemeye çalıştığından), peygamberimizin izinden gitmiş olmuyor mu?

O şeyhiyle bu şekilde rabıta kurarken Allaha şirk koşmuş oluyor da; Ramazan da iftarda ne yiyeceğini düşünen, sevgilisini hayal eden, çocuğunu düşünen birisi şirkten kurtulmuş mu oluyor?
__________________
Hay'dan gelir, Hu'ya gideriz.
Alıntı ile Cevapla
Alt 10 Ocak 2014, 22:48   Mesaj No:46
Medineweb Sadık Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:ali70 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 36490
Üyelik T.: 14 Aralık 2013
Arkadaşları:17
Cinsiyet:
Memleket:karaman
Mesaj: 812
Konular: 38
Beğenildi:236
Beğendi:586
Takdirleri:449
Takdir Et:
Standart Cevap: TÜRKİYEDEKİ TARiKATLAR VE KENDİ ANLATIMLARINDAKİ ŞİRKLER..

Alıntı:
bilinmez Üyemizden Alıntı Mesajı göster

MÜRŞİDİN ALLAHIN SIFATLARIYLA
SIFATLANMASI ŞİRKİ (ACIK BİR ŞİRK)

Üçüncü yol Müşahede (Allah Hazretlerini görür gibi olma) Makamına ulaşmış ve sıfatı zatla tahakkuk.( Allahu teala Hazretlerinin öz zatına ait sıfatların mahzarı,tecelli ettiği,parladığı bir yer haline gelmiş) olan bir şeyhe rabıta etmektir.Çünkü onu görmek Allahı hatırlamaktır. . (Ruhu’l-furkan, c,II, s.67.)
MAHMUT EFENDİNİN ŞEYHİNİ İLAHLAŞTIRMASI

Benim şeyhim ismi Abdullahdır.O bu alemde gavsı azam makamındadır. Ben bu cihanda ondan başkasını bilmem varımı cismimi,canımı ( her şeyimi ) ona feda ettim.sende her şeyini feda etki Hakka gidelim Cemali Ba kemale erelim. (Ruhu’l-furkan, c,II, s.86.)

Valla ne yalan söyleyim, gafil gafil gezerim. Namazda bile. Ama böyle birini görünce, hemen Allahı hatırlarım... Dikkatini çekiyorum, Allahı görüyorum demiyorum, Allahı hatırlıyorum...
Kulun kendi sandığı sıfatları da kendinin değil zaten... O sıfatları yaratana aittir...
Haliyle sadece onların değil, senin sıfatlarında Allahındır...

Hiç kimse şeyhini ilahlaştırmaz... Lafı yanlış anlamışsınız... Şöyle düşünün:
Bir gemiye bindiniz... Bir yere gideceksiniz... Denizin ortasında, başka bir gemiye atlayarak gemi değiştirmek ne kadar akıllıca olur...
Haliyle kendinize bir mürşit(öğretmen) edinmişsiniz. Onun söylediklerini yapmayacaksanız, siz ondan daha alimsiniz demektir. Ne diye gelip okula kayıt yaptırırsınız...
__________________
Hay'dan gelir, Hu'ya gideriz.
Alıntı ile Cevapla
Alt 10 Ocak 2014, 22:58   Mesaj No:47
Medineweb Sadık Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:ali70 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 36490
Üyelik T.: 14 Aralık 2013
Arkadaşları:17
Cinsiyet:
Memleket:karaman
Mesaj: 812
Konular: 38
Beğenildi:236
Beğendi:586
Takdirleri:449
Takdir Et:
Standart Cevap: TÜRKİYEDEKİ TARiKATLAR VE KENDİ ANLATIMLARINDAKİ ŞİRKLER..

Alıntı:
bilinmez Üyemizden Alıntı Mesajı göster

ŞEYHE BAĞLANMADAN ALLAH’A ULAŞILMAYACAĞI İFTİRASI

Eğer sen , bir şeyhe bağlanmadan bin sene kendi başına Allah’a kavuşmak için inleyip dursan, böylece O Mevla Tealayı bulman mümkün değildir. Sen , o padişahlar padişahı olan Mevla Tealayı, onun aynası mesabesinde olan kamil insandan gözet. O kamil insanın gönlüne girerek, Mevlaya varan yolu bul. Hemen onlara gönül bağlayıp ( rabıta edip) Hakka gidelim. (Ruhu’l-furkan, c,II, s.81.)
Hz. Ali'nin bir sözü: Görmediğim Allah'a ibadet etmem...
Allah'ı nerede gördün diye sormuşlar...
Olmadığı yeri söyleyin demiş...

Kısaca şöyle anlatayım: Allah'a giden bir yol yoktur...
O sana şah damarından yakınım derken, bir de yol mu arayacaksın...
Bu bir ilimdir...
Tarikat ise okuldur...
Bu ilmi öğrenmek için o okula kayıt yaptıracaksın...
Başka yol yok...
Yok ben o ilmi kendim bulurum diyorsan, sen bilirsin... Senin düşmanın demiyor mu, onların önlerinden, arkalarından, yanlarından geleceğim, dosdoğru yolun üzerine oturacağım diye...
Şeytanın hilelerini tek başına bulup Allaha ulaşabilirsen senin alnından öperim...
İşte şeyhlerin görevi burada başlıyor: İnsan şeytanın hilelerine dalıp, farklı yollara saparsa uyarması için...
__________________
Hay'dan gelir, Hu'ya gideriz.
Alıntı ile Cevapla
Alt 10 Ocak 2014, 23:01   Mesaj No:48
Medineweb Sadık Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:ali70 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 36490
Üyelik T.: 14 Aralık 2013
Arkadaşları:17
Cinsiyet:
Memleket:karaman
Mesaj: 812
Konular: 38
Beğenildi:236
Beğendi:586
Takdirleri:449
Takdir Et:
Standart Cevap: TÜRKİYEDEKİ TARiKATLAR VE KENDİ ANLATIMLARINDAKİ ŞİRKLER..

Alıntı:
bilinmez Üyemizden Alıntı Mesajı göster

VELİLERİN LEVHİ MAHFUZU GÖRMELERİ

Diğer bir tasavvufî tevile göre: Levh-i Mahfuz’a, ruhaniyeti (manevi ta¬rafı) nefsanî kirlerden temizlenmiş olanlardan başkası vakıf (haberdar) olamaz. Ona ancak melekler ve melekânî (meleklere ait) sıfatları takınan büyük veliler muttalî olabilir. Ruh’ul-Furkan Tefsiri cilt 1 – Mahmud Ustaosmanoğlu, sayfa 18 sirac Kitabevi, İstanbul-1991

Levhi Mahfuzu göklerde arama... Bakacağın yeri bilirsen sen de görebilirsin...
__________________
Hay'dan gelir, Hu'ya gideriz.
Alıntı ile Cevapla
Alt 10 Ocak 2014, 23:07   Mesaj No:49
Medineweb Sadık Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:ali70 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 36490
Üyelik T.: 14 Aralık 2013
Arkadaşları:17
Cinsiyet:
Memleket:karaman
Mesaj: 812
Konular: 38
Beğenildi:236
Beğendi:586
Takdirleri:449
Takdir Et:
Standart Cevap: TÜRKİYEDEKİ TARiKATLAR VE KENDİ ANLATIMLARINDAKİ ŞİRKLER..

Alıntı:
bilinmez Üyemizden Alıntı Mesajı göster

ALLAH’A ULAŞMA YOLU ANCAK ŞEYHLERE KÖLELİK YAPMAKLA MÜMKÜNDÜR.

Bir mürid mürşidi için niye emrediyor, niçin yasaklıyor ? derse mürid olamaz. Çünkü inat ediyor, inatla bu iş olmaz. Mahmud usta osmanoğlu, İrşadü’l Müridin sayfa 171 Yasin yayınları



Nitekim İsmail Hakkı Bursevi (kuddise sirruh) buyurduki:

Talebe akıl ve şeriat ölçüsüne göre, hacasından hoş olmayan bir hal görse bile, işlerine sözlerine , hal ve hareketine asla itiraz etmemelidir. Onda gördüğü o daranışı kerih görüp hocasının bu konuda cahil olduğu , hata ettiği gibi su-, zanlarda bulunmamalıdır. Akside hatayı kendi göz ve idrakinde aramalıdır. Mahmud usta osmanoğlu, İrşadü’l Müridin sayfa 173 Yasin yayınları


Yedinci kat semadan yerin altına düşmek, kalp erbabının mürşitlerin kalplerinden düşmekten hayırlıdır. Ve bu şöyle izah edilir: Çünkü ehlullahın nazarından düşmek, Hakk’ın nazarından düşmeye sebep olduğundan batın ashabının kalbinden düşmek, helak olmanın başıdır. Mahmud usta osmanoğlu, İrşadü’l Müridin sayfa 173Yasin yayınları


Bu kölelik değildir...
Şöyle izah edeyim:

Bilmediğin bir yere, bilmediğin bir yolda gözün kapalı gidiyorsun... Attığın adımı bilmiyorsun, nereye bastığını bilmiyorsun...
Elinden de birisi tutmuş, seni götürüyor...
Soru 1: Elini tutan kişiye muhalefet etmek ne kadar mantıklı olur...
Soru 2: Bastığın yerler tehlikelerle dolu... İnatlaşır elini tutan eli bırakırsan neler olur...

En iyisi sen bu yola hiç girme...
__________________
Hay'dan gelir, Hu'ya gideriz.
Alıntı ile Cevapla
Alt 10 Ocak 2014, 23:11   Mesaj No:50
Medineweb Sadık Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:ali70 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 36490
Üyelik T.: 14 Aralık 2013
Arkadaşları:17
Cinsiyet:
Memleket:karaman
Mesaj: 812
Konular: 38
Beğenildi:236
Beğendi:586
Takdirleri:449
Takdir Et:
Standart Cevap: TÜRKİYEDEKİ TARiKATLAR VE KENDİ ANLATIMLARINDAKİ ŞİRKLER..

Alıntı:
bilinmez Üyemizden Alıntı Mesajı göster

70 BİN KELİME’İ TEVHİD LE CENNETİ GARANTİ ALTINA ALMAK
(ÖLÜYE CENNETE GİRME SİGORTASI)

Bir rivayete şöyle gelir: ’’ Bir insan ölse, arkasında 70 bin kelime-i tevhid okunulup ruhuna bağışlanılsa, cehennemde bile olsa tevhidin hürmetine çıkarılır. ’’
Meşayıhtan bir zat bunu duyunca, acaba sağlam kaynaklı mı dır diye tereddüt etti. 70 bin kere kelime-i tevhid dedi, kimsenin ruhuna bağışlamadı.

Bir gün davetli olarak gitmiş olduğu yemek ziyafetinde idi. Davetliler arasında bir çocuk da vardı. Herkes yemeğe başladı çocuk daha yiyecekti ki aniden kaşığını bıraktı ağlamaya başladı. O zat sordu ? ’’ Oğlum ne oldu ? ‘’ Çocuk : ’’ Efendim kısa bir süre önce annem vefat etmişti bir an onun yeri gösterildi bana, cehennemde idi alevler içersinde yanıyordu. Buna üzüldüm ’’ dedi. Bunun üzerine şeyh efendi bundan evel okuduğu yetmiş bin kelime-i tevhidi çocuğun annesinin ruhuna hediye etti. Bir süre sonra çocuk sevinçle tebessüm etmeye başladı. Şeyh efendi yine sordu ’’ Oğlum şimdi ne oldu ? Çocuk Efendim meleklerin annemi cehennemden çıkarıp cennete koyduklarını müşahede ettim. Dedi. Böylece şeyh efendinin de rivayetinin sıhatli olup olmadığı hakkındaki tereddüdü zail oldu. Mahmud usta osmanoğlu, İrşadü’l Müridin sayfa 97-98 Yasin yayınları

Kelimei Tevhidin önemine binaen söylenmiş bir rivayet...
Tevhidden milleti soğutmayın... Bırakın istedikleri kadar çeksinler...
Biz bu dünyaya tevhid için geldik...
__________________
Hay'dan gelir, Hu'ya gideriz.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 5 Kişi okuyor. (0 Üye ve 5 Misafir)
 

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
Seküler Cemaat-Tarikatlar ve Modern Kölelik Mevlüt HÖNÜL Makale ve Köşe Yazıları 47 05 Ekim 2016 17:34

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.