|
Konu Kimliği: Konu Sahibi kamer34,Açılış Tarihi: 31 Mart 2011 (05:53), Konuya Son Cevap : 06 Nisan 2011 (14:47). Konuya 34 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
04 Nisan 2011, 19:48 | Mesaj No:11 |
Cevap: "Haluk GE-TE-A'nın İtirafları" Eğer bu söylediklerinizi kanıtlamazsanız, Rabbin huzurunda hakkımı size helal etmem. ( siz laikliğin bir din olduğunu ) ben hangi yazımda laikliğin din olduğunu söyledim? Bunu söylemek aptallıktan öte geri zekalılıktır. Lütfen biraz saygılı olalım. Laik yönetim anlayışı, tüm dinlere özgürce inançlarını yaşamalarını sağlar dedim. Bunun dinle ne alakası var. İşte art niyet bu olsa gerek. Söylemediğim bir sözü bana isnat ediyorsanız, sizinle diğer konuları konuşmanında bir anlamı yoktur. | |
04 Nisan 2011, 19:55 | Mesaj No:12 |
Cevap: "Haluk GE-TE-A'nın İtirafları" Bence de iyi olur. Konuşup da bu güzel konuları dağıtmanın iyi bir şey olduğunu zannetmiyorum. Sizinle aynı fikri paylaşmak zorunda değiliz. Ne demek söylediklerimize katılmazsanız hakkımı helâl etmem? Mecburmuyuz sizi sapık düşüncelerinize katılmaya? Bize hakkı geçenler Peygamberin sünnetine düşmalık eden değil aksine bizi sünnete yönlendirenlerdir... Bu durumda sizi ciddiye bile almıyorum.... Bakalım sizin hakaret ettiğniz kişiler size hakkını helâl ediyormu .. Bence sizde düşünün kimlerin hakkına girdiğinizi... Sizin saygısızlığınız yanında hiçbir tavır saygısızlık olamaz.
__________________ Hafız olmak mesele değil Hafız ölmek mesele... | |
04 Nisan 2011, 20:47 | Mesaj No:14 |
Durumu: Medine No : 13038 Üyelik T.:
14 Aralık 2010 | Cevap: "Haluk GE-TE-A'nın İtirafları" Laik yönetim şeklinin günümüzde Avrupa ve Amerika gibi ülkelerden aldığımız çok doğrudur. Fakat siz isterseniz Avrupa ve benzerleri ülkelerin geçmişlerini bir inceleyin ya da hatırlayınız, acaba sizin çocukların anlayacağı şekliyle izah ettiğiniz gibi, Allah ım sen yukarda otur bize karışma, düşüncesinde bir yönetimlerimi olmuştur, yoksa dinin ağırlık bastığı, kilisenin sözünün geçtiği, hatta kendi inançlarından olmayanlara karşı haçlı seferleri bile düzenleyen bir zihniyet midir o zaman daha iyi anlarsınız. Haluk gümüştabak adlı üyeden alıntı Bakın ben size kitap okuyan anne ve çocuğun misalini verdim beğenmediniz.tartıştığınız konu laiklik karşı görüş size lakilkik rejimi dini referans kullanmadığını bu yüzden sistem olarak dinsizlik olduğunu ispatlamaya çalışyorken sizin ona verdiğiniz cevap bu cümleler. laikliğin hiçte dinsizlik olmadığını tam tersi kilisleride işin içine katarsak dini referans aldığını kanıtlamaya çalşıyorsunuz buda yetmemiş gibi birde bu batı kökenli dinlerin ve rejimlerin semavi dinlerin temantı olduğunu iddia ediyorusunuz buyrun sizin sözleriniz Ülke yönetiminin dinsel kanunlara dayanmamasından bahsetmişsiniz. Bakın yanıldığınız çok önemli bir bölümü size hatırlatmak isterim. Kanunların dinsiz olduğunu söylemişsiniz. Toplumu yöneten kanunları Avrupa da ya da Ülkemizde inceleyiniz lütfen. Hiçbirisinde hiçbir inanca ters düşen tek bir kanun bulamazsınız. buyrun bu iddianızı ispat edin
__________________ Kimin Ne Dediği Değil / Allah'ın Ne Dediği Önemli. |
04 Nisan 2011, 21:15 | Mesaj No:15 |
Cevap: "Haluk GE-TE-A'nın İtirafları" Sağolun ... Haluk Bey ! Katılma ile ilgili bölüm için özür dilerim.... Yanlış okumuşum...
__________________ Hafız olmak mesele değil Hafız ölmek mesele... | |
04 Nisan 2011, 21:44 | Mesaj No:16 |
Cevap: "Haluk GE-TE-A'nın İtirafları" Benim sözlerimden alıntı yapmışsınız. Bu sözlerden LAİKLİK DİNDİR diye bir sonuca mı varmışım, yoksa onu siz mi söylüyorsunuz. Gelin şimdide söylediklerimi tekrar anlatmaya çalışayım. Önce ilk alıntınızdan bir bölüm alalım. (…….yoksa dinin ağırlık bastığı, kilisenin sözünün geçtiği, hatta kendi inançlarından olmayanlara karşı haçlı seferleri bile düzenleyen bir zihniyet midir o zaman daha iyi anlarsınız.) Yukarıdaki sözleri neden söylemişim önce düşünelim. Avrupa laik yönetim şekline geçmeden önce, aşırı din ağırlıklı, kilise baskısıyla oluşan yönetimler tarafından yönetiliyordu. Onun içindir kendi inançlarından başka hiçbir inanca saygıları yoktu diyorum. Haclı seferlerinin nedeni de budur. Dikkat edin bunların yapıldığında Avrupa da laik devlet yönetimi yoktu. Hemen sizin cevabınızdan alıntı yapalım. (lakilkik rejimi dini referans kullanmadığını bu yüzden sistem olarak dinsizlik olduğunu ispatlamaya çalışyorken….) İşte yaptığınız başka bir hata, tek bir dini referans kullanmaz, tüm dinlerin, inançlarına göre sistemi oluşturur. Örneğin ben Müslüman’ım başımı çalışırken örtmek istiyorum, benim inancım böyle diyorsa, laik yönetim inancına saygı gösterir ve ona izin verir. Bir başka inanç ben Cuma günü Cuma namazına gitmek istiyorum benim inancım bunu emrediyor diyorsa, ona çalışma hayatında kolaylık sağlar. Hıristiyan olan benim dini bayramım var, ben üç gün tatil yapıp ibadet etmek istiyorum diyorsa, ona izin verir. İşte tam burada düşünelim, peki madem biz laik bir yönetimle yönetiliyoruz neden çalışanlar cumaya gidemiyor, izin verilmiyor? İşte bizim laik yönetimimizin adı var, kendisinin içi boşaltılmış. Daha açıkçası laik yönetim, şunu söyler. Vatandaş olarak sen inancını özgürce yaşa. Ben sana kolaylıklar sağlayayım işine karışmayayım der. Gelelim bizi yönetenleri seçmeye. İşte burada yine kur’an a ses vermeliyiz. Rabbim ne diyordu? Ehil insanları yönetici olarak seç, işte demokrasi, cumhuriyet yönetimi. İşte bu ehil insanlar da, çıkaracağı kanunları yine toplumun refahını sağlayacak onların istediği şekilde, genel çoğunluğun doğrultusunda yönlendirecektir, ama hiçbir inanca sınırlama getirmeden, engel olmadan. Kanunları çıkartırken elbette referans bizler için kur’an olmalıdır, çünkü laik yönetim sergileyen Avrupa nın da kanunları dinlerinden referans alınmıştır, bunda hiçbir şüphe olamaz. Örneğin Allah kısasa kısas yapın diyorsa, bu toplumun çıkarınadır. Örneğin fuhuşun, cinsel sapıklığın önlenmesi gerektiği söyleniyorsa, mutlaka önlemler alınmalıdır kanunlarla. Bakın bunlar hangi dine inanca tabi olursa olsun, tüm insanların ortak paydasıdır, rabbin önerileridir. Tüm Dünyada ki Laik yönetim şekli bunların hiçbirisine karşı çıkmaz. Bu kanunlar sürekli ihtiyaçlara göre zaten değişkendir, bunu laik yönetim şekliyle karıştırmamak gerekir. Örneğin İran da laik yönetim yoktur ve derki bütün kadınlar başını örtmelidir. Ama ben başın örtülmesini dinin bir gereği görmediğim halde bana zorla bunu yaptırıyorsa, bu Allah ile benim arama girmek, yani benim imtihanıma müdahaledir. Devletler, yönetimler buna asla karışamaz, kur’an buna müsaade etmez. İman, Allah ile kul arasındadır. Laik devlet yönetimindeki kanunlar, dine müdahale etmez, özgür bırakır. Ama tüm inançların yaşanması için önlemler alır. Bakın Avrupa ya ve Amerika ya bizim din kardeşlerimiz nasılda özgürce dinlerini yaşıyorlar. Onların içinde de laik yönetime karşı olanlar var. Hatta Müslümanlara verilen bu hakkın kısıtlanmasını istiyorlar. Kilisenin yine eskisi gibi yönetime müdahale etmesinin gerektiğinden bahsediliyor, ama elbette bunlar azınlıkta olanlar. Tüm bu sözlerim acaba laik yönetim şeklinin din olduğunu mu anlatıyor? Yoksa siz benim asla söylemediğim bir düşünceyi, bana isnat mı ediyorsunuz? Laiklik bir din dedikten sonra, onu da benim savunmam, benim dinden çıkmam demektir. Bunu yapmaktan Rabbim beni korusun. Çünkü bu sapıklıktır. Bakın o kadar çok kur’an dan konuşmamız gereken konular varken, laik yönetim şeklini tartışıyoruz. Bizlere bazı şeyleri öyle anlatmışlar ki, artık ne söylerseniz söyleyin kabul ettirmek çok zor. Ben hiç kimseye bu konuyu kabul etmesi konusunda ısrar etmedim, etmemde zaten. Geriye dönüp araştırın. Hiçbir yerde bu konuyu özellikle ben açıp konuşmamışımdır. Bir konu geçmiştir, ya da açılmıştır orada düşüncemi yazmışımdır. Bakın ben sizin benim gibi düşünmediğiniz için, size herhangi bir ısrar da bulunmuyorum. Bunu kabul etmek zorunda da değilsiniz zaten, yeter ki benim düşünceme saygısızca yaklaşmayın. Saygılarımla Halukgta | |
04 Nisan 2011, 21:44 | Mesaj No:17 |
Cevap: "Haluk GE-TE-A'nın İtirafları" Numan Bey ben sizin yanlış anladığınızı fark ettiğim için, size cevap yazmadım. En güzel günler dileklerimle. | |
04 Nisan 2011, 22:33 | Mesaj No:18 |
Durumu: Medine No : 13038 Üyelik T.:
14 Aralık 2010 | Cevap: "Haluk GE-TE-A'nın İtirafları" İşte konu tam olarak açılmış olan başlığın mecrasına girmiştir. bu söyledikleriniz sizn güya kurandan edindiklerinizdir. kurndaki din kavramını nasıl katl edildiğinin güzel bir örneğidir.din allah ile kula arasında tamamen vicdani bir meseledir bizim kanunlar yasalr koymamıza referans olamaz.din ayrı devlet işleri ayrdır mantığını çok güzel izah etmişiniz. Bende tam olarak sizin bu düşüncelerinize reddiye yazmıştım.Bu düşünce firavunun düşüncesi nemrutun düşüncesi cahillerin babası ebu cehillerin düşüncesiydi. Kuran okuduğumuzu iddia ediyoruz daha kuranın din tanımını yapamıyoruz ,kuran okuyoruz daha peygamberin kurandaki tanımını yapamıyoruz. laikliği bir din gibi sunuyoruz sonrada kalkıp laikliğin dinin teminatı olduğunu savunuyoruz.İşte batıl dinler ve ideolojiler böyledir hep çelişkilerle doludurlar.İnsanlar bu düşüncelere sahip olunca her konuştukça çelişkileri daha çok ortaya çıkmakatdır. Devletler, yönetimler buna asla karışamaz, kur’an buna müsaade etmez. İman, Allah ile kul arasındadır. Laik devlet yönetimindeki kanunlar, dine müdahale etmez, özgür bırakır. Bu cümleler kuran okuyan islama inanan islam dinin bir hayat tarzı olduğuna inanan biri kullanbilirmi? Daha islam devletinin hukukunu nasıl işlev gördüğünü bilmeyen bir mantık sadece gözünü tağutların koymuş olduğu ülkelerdeki rejimlere dikmiş biri tabiki bu cümleleri kullanması normaldir. İslam devleti hukukunda zımmi olan halklar ve zımmı olmayan halkalar diye sınıflandırma vardır. İslam dini kendi kendi varlığını uluhiyet ve rububiyet tevhide üzerine bina eder. Yani sosyal siyasal ekonomik kısacası tüm düşünce ve hayata dair HER NE VARSA sistemini vahy istikametinde inşa eder. Batıl dinler sosyal siyasal ekonomik ceza hukuklarını insan kaynaklı inşa eder.Din olarak sadece Allah ile kul arasındadır der. Allah bizim yeryüzndeki işlerimize müdahle edemez der. O rızık veren yeri göğü yaratan gökten yağmur yağdıran bizi yaradandır der. onun bizim baş örtümüzle ticaretimizle sokata nasıl giyibip ne nasıl konuşacağımıza karışamaz der. Biz kimi istersek düşman kimi istersek müttefik olarak seçeriz Allah buna karışamaz der. Bizim devlet işlerimiz ayrı din işlerimiz ayrı der. İşte bu düşünce tam olarak mekke putperestlerinin düşüncesiydi. Buna geniş olarak ayetlerle delillendireceğim inşallah. Haluk bey siz bu arada Hz.Musa ve firavunun davası neydi onu okuyun ben yazımı hazırlayana kadar.
__________________ Kimin Ne Dediği Değil / Allah'ın Ne Dediği Önemli. |
04 Nisan 2011, 23:44 | Mesaj No:19 |
Durumu: Medine No : 13038 Üyelik T.:
14 Aralık 2010 | Cevap: "Haluk GE-TE-A'nın İtirafları" "Bismillahirrahmanirrahim" “İbrâhim de bunu kendi oğullarına vasiyet etti. Ya’kub da, ‘oğullarım! Allah sizin için o dini (İslâm’ı) seçti. O halde sadece müslümanlar olarak ölünüz’ (dedi).” Bakara/132 Din; Anlam ve Mahiyeti Geleneksel islam anlayışlarında din sadece yahudilik,hıristiyanlık ve islam olarak beyinlerde daha çok yer almıştır.Her ne kadar budizm , Pentakostalist,dini,jainizm, hinduizm ve daha bir çok din varsada bu dinler fazlaca bilinmediğinden konumuzun dışındadır. DİN: “”Yalın manasıyla millet vera ve vasiyet :Birşeye zorlamak :Aziz veya zelil olmak :İtaat etmek: Asil olmak: iyi ya da kötü bir şeyi alışkanlık haline getirmek anlamına gelmektedir. Kaynak:(el-firuzabadi, el-kamusu’l muhit,beyrut 1407-1987 sayfa 1546ebu’l-hasen ibn side,el muhasas beyrut sayfa 155-156,ebul beka el-külliyat,ebu’l –Ala ,el – mevdudi kurana göre 4 bölüm konu din bahsi) Arapça bir kelime olarak “dal” "ye" “nün” harflerinden meydana gelen din kelimesi dilimizede aynı kelime olarak geçmiştir. Üstünlük, egemenlik, itaat, zorlamak, itaatkar olarak kendini bir güce teslim etmek, borçlanmak, boyun eğmek, hakkını almak, ödünç almak, boyun eğdirmek, egemenlik, idare etmek anlamlarına gelir.Birinin emrine girmek, onun emrine amade olmak, onun hâkimiyet ve otoritesi altında boyun eğmeyi kabul etmek, şeriat, kanun, yol, millet, âdet, taklit, hesaba çekmek, ceza veya mükâfat vermek de din kelimesinin anlamlarındandır. İsim olarak ‘din’ kelimesi şu mânâları kapsamaktadır: İyi ya da kötü karşılık; âdet ve alışkanlık; itaat, zillet, bağlılık, üstünlük sağlamak, galip gelmek; hâkimiyet, mülk ve hüküm; bir şeye zorlamak; itaat etmek, ya da tersi olarak isyan etmek; bir şeyi alışkanlık haline getirmek; şeriat ve millet, yani tevhid inancı Aynı kökten gelen ve yüce Allah’ın sıfatı olan “ed-Deyyan”(yapılan işlerin karşılığını veren, kahreden ,yani istediğine zorlayan,egemen ,hikmetle yöneten ,hesaba çeken ,hiç bir ameli karşılıksız bırakmayıp hayrada ,şerrede karşılık veren demektir.) "Din" kelimesi kuran ve sünnette bir çok manada kullanılmıştır.Özetle din insanın tüm beyin olgusunun algıladığı ,algıladıklarını bir inanç haline getirdiği ve insan bedeninde bu inancı bir yaşam biçimi haline getirmesidir. Örneğin:İnsanın ideolojisi, sevinci ,vuslatı, hüznü ,dostları ,düşmanları ,ibadetleri,kullukları , örfleri, gelenekleri, yasaları, kanunları kısacası hayatının “A” dan ,”Z”’ye her alanını kapsayan bir inanç sistemidir.Mesela insanın günlük yaşadığı yaşantısı ve inançları diyerek özetleyebiliriz. Şimdi bazı çevreler din kelimesinden sadece inanç sistemi olarak ele almaktalar ,bu çok yanlış bir anlayıştır.Halbuki, bizim anayasalarımız ve babayasalarımız dinkapsamı içerisine girerler. İnsan ancak ve ancak tevhidi bir iman esasına dayalı bir inanç sistemi doğrultusunda bir yaşam tarzı kendisine şiar edinmedikçe ve bu şiarı dil ile ikrar,kalp ile tasdik,amel ile gerçekleştirmedikçe islam diniüzerine sayılmaz. Kişi islam din sistemini gerçekleştirirken elbetteki,bazı aksaklıklar yaşacaktır.Fakat bu aksaklıklar itikadi bir sapmaya yol açmamlıdır.Aksi takdirde kişinin islam dini üzere olduğunun iddiası boş bir iddadan öteye geçmez. Terim olarak din :Akıl baliğ insanların kendi irade ve arzularıyla iyiye güzelliğe yönlendirir.islam dini akıl üstü bir dindir fakat akla aykırı değildir.islam dini insanın ahirete dair düşüncelerini dünya hayatını düzenleyen ilahi bri sistemdir.İslam dini Hz.Ademden Hz.Muhammede kadar olan tüm peygamber silsilesi içerisnde gelmiştir.Bu peygamberlerin her ne kadar şeriatlerinde farklılıklar olmuşsada inanç noktasında temel aynıdır. “İbrâhim de bunu kendi oğullarına vasiyet etti. Ya’kub da, ‘oğullarım! Allah sizin için o dini (İslâm’ı) seçti. O halde sadece müslümanlar olarak ölünüz’ (dedi).” Bakara/132 İslam terimlerini güncel bir şekilde değerlendiremediğimiz müdetce ancak tozlu kitapların içerisinde yazılı kalmaktan öteye geçmez,yada sadece tarihte yaşanmış birer hikaye olarak anlaşılmaktan kurtulamaz. Beşeri sistemlerin ortaya koyduğu yasalar birer dindir,fakat hak din değillerdir.Her inanç ve yaşayış biçimi bir dindir. Her inanç ve sistemin bir dünya görüşü ve ahiret görüşü vardır. “De ki: 'Allah’a dininizi siz mi öğreteceksiniz?' Oysa Allah, göklerde ve yerde olanlarıbilir. Allah her şeyi bilendir.” (49/Hucurât, 16). Bu ayette bu istismarcı politik düşüncelere kendi Allah dininin sahibi olduğunu hatırlatıyor hemde Allah'ın razı olacağı dinin ancak Allah'ın koyduğu din olduğunu hatırlatmaktadır. “De ki: ‘Ben, Allah’a dini hâlis kılarak, ibâdet etmekle emrolundum. Bana Allah’a teslim olan müslümanların ilki olmam emredildi.” (39/Zümer, 11-12) Ayette din ve ibadet birlikte zikir edilmiş inanç ve eylem aynı anda olduğunda islam dini üzere olduğu beyan edilmiştir. “Göklerde ve yerde ne varsa O’nundur, din de (itaat ve kulluk da) sürekli olarak O’nundur. Böyleyken Allah’tan başkasından mı ittika ediyorsunuz (korkup çekiniyorsunuz)?” (16/Nahl, 52; ayrıca bkz. 3/Âl-i İmrân, 83; 40/Mü’min, 64, 65; 39/Zümer, 2-3; 98/Beyyine, 5 vd.). Bu ayetlere dikkatle baktığımızda din yüksek bir makama bir otoriteye boyun eğmek olarak tanımlanmıştır,bu yüksek makama ve otoriteye itaat etme ve kul olma emir edilmiştir.Yani dini sadace Allah'a has kılmak otoriteyi kanun koyma yetkisini ibadetleri kullukları din gününün sahibi tekelinde olma gerçeğine iman etmektir.Otoriteyi beşere tanımak dini has kılmak anlamı ile tabana tabana zıtlık arz eder.Kulluğu itaati beşere tanıma anlamına gelir. “Zina eden erkek ve zina eden kadının her birisine yüzer değnek vurun. Eğer Allah’a ve âhiret gününe iman ediyorsanız, onlara Allah’ın dinini (hükmünü, şeriatini uygulama) konusunda sizi bir acıma tutmasın…” (24/Nûr, 2; ayrıca bkz. 12/Yûsuf, 76; 40/Mü’min, 26; 42/Şûrâ, 13, 21 .) Bazı insanlar islam dinini tarif ederken,yada ayetleri tefsir ederken,çok yuvarlak kelimeler kullanarak anlaşılması zor yorumlar yapmaktalar,aynı haluk arkadaşımız gibi,oysaki bu ayetleri nekadar sadde bir üslüp ile ve güncelleyerek anlatabilirsek o kadar faydalı olacağı kanısındayım.Şimdi bu ayete baktığmızda islam şeriatinin (dininin) bir ceza uygulamasını görmekteyiz.Zina eden erkek ve zina eden kadına her birine ayrı ayrı yüzer değnek vurun diyor,bu uygulama esnasında siz 99-101 değnek vuralım derseniz yeni bir din icat etmiş olması bakımından,kafirliğinizi tescillemiş olursunuz. Şöyle bir soru akla gelebilir peki Allah'ın dini bu kadar katı bir dinmidir,evet helal ve haram koyma konusunda,ceza hukuku belirleme konusunda,insanların manevi düşünceleri konusunda son derece katıdır,ne başka bir makam nede başka bir otorite kabul etmez. 'Allah hüküm koyar, onun hükmüne hiçbir değiştirici yoktur.'' (Ra'd/41) ''O, hükmüne hiç kimseyi ortak etmez.'' (Kehf/26 turkce Yukarıdaki ayette Allah'ın dininin zina edenler için koymuş olduğu ceza bu,peki bugün muhatıbımız olan resmi ideolojiler zina eden erkeğe ve kadına nasıl bir ceza uygulamaktadır ona bakmak gerekir,eğer bu resmi din Allah'ın bu ayetine göre hüküm veriyorsa bu din islam dini demektir,yok eğer bu ayete göre değilde,insanların heva ve heveslerinde uydurdukları başka bir ceza uyguluyorlarsa o halde onların dini batıldır. Kim batıl olan bir dine göre zina eden erkeğe zina eden kadına ceza verir ise bu Allah'ın hükümlerini uygularken sizi bir acıma tutmasın kapsamına girer.Yani siz kendinizi ya Allah'tan daha cezalandırcı,yada Allah'tan daha merhametli görme durumuna koymuş olursunuz,bunun da adı şirktir. Her iki durumda insanı islam dininden çıkarır,tabi eğer islam dini üzerine ise.Kur’an’da ‘din’ en çok bu anlamda kullanılmaktadır ki, bu mana içerisinde hem Allah’ın hakimiyeti, otoritesi, hükmünün üstünlüğü, hem bu üstünlüğe kulların boyun eğip itaat etmeleri, hem de Allah’tan gelen hüküm, kanun ve şeriat konuları yer almaktadır. Din terimi araplarda çok dağınık bir anlamda kullanılırda,fakat vahiy kuranı bu terimi ıslah ederek mükkemmel manalar yüklemiştir,din insanın dünya hayat görüşünü yansıttıığı gibi aynı zaman ahiret görüşünüde tanımlamıştır. 12/Yûsuf sûresi 76. ayetinde geçen kralın (melikin ) dini, kralın uyguladığı veya uyduğu hüküm, yargı demektir. (Ayrıca bkz. 24/Nûr, 2) Burası çok önemli.Allah melikin dini ifadesini kullanırken ayetin içerikliğine baktığmızda bir vaka ile karşılaşmaktayız.Bir hırsızlık vakası ve bu vakaya verilen bir cezayi hükmü Allah melikin dininde diye ifade etmektedir.O halde biz günümüzde hırsızlık,zina,miras evlilik,boşanma,kısacası helal haram ve ceza hukuku her ne varsa bir dindir. Eğer bu din Alah'ın hükümleri ile icra ediliyorsa bu islamdır,yok beşeri cezalar uygulanıyorsa bu din batıldır.Ne bir peygamber,nede hiç bir müslüman zina eden birine bu ayetin dışında hüküm veremez.Fakat günümüz de verenler var o halde bu hükümleri verenlere Allah ne buyuryor bakalım “Onlar Allah’ın dininden başka din mi arıyorlar. Oysa göklerde ve yerde her ne varsa, istese de istemese de, O’na teslim olmuştur ve O’na döndürülmektedir.” Al-i İmra/19 İşte batıl dinlerin sonu bu,fani yasaları ve bu yasalarla insanlara helal haram ve ceza uygulayanların dini ahirette kabul görmeyecektir.Allah bu fani yasaların savunucuları ile savaşmamızı ve taki onlar Allah'ın helal dediklerine helal,haram dediklerine haram deyinceye kadar devaam edecektir. Fakat bazı çevreler bu fani yasalarla hüküm vermenin caizliğine inanmakla yetinmeyip hadlerini dahada aşarak müslümanlarında bu fani yasalarla,yani Allah'ın dininin dışında ki helal haramlarla hüküm edenlere itaati ayetlerin kapsamına alarak,aksinin Allah katında sorumlu tutalacağını idda etmektedirler.Peki bu batıl dinler Allah'ın helal dediklerine haram,haram dediklerine helal demiyorlarmı? bugün bunun aksini idda edebilen varmı,o halde Allah'ın ayetlerine kulak verelim. Kendilerine Kitap verilenlerden Allah’a ve âhiret gününe inanmayan, Allah ve Rasûlünün haram kıldığını haram saymayan ve hak dîni (kendine) din edinmeyen kimselerle, küçülerek elleriyle cizye verinceye kadar savaşın.” (9/Tevbe, 29) Şimdi bu ayet bize değil ehl-i kitaba hitap etmiştir demekten başka çaremiz kalmamıştır.Başka türlü bu ayeti tevil etmemiz adeta imkansızdır,şu ifadelere bakarmısınız,Allah ve Rasulü'nün haram kıldığını haram saymayan kim? Bu Allah ve Rasulü'nün haram saydığnı haram saymayan kim? Eğer biz değilsek o halde ayetin devamındaki cümlesine bakalım,müthiş bir ifade,kendi elleriyle cizye (vergi) verinceye kadar onlarla savaşın. Haluk bey bakın bu ayetleri iyi okuyun onlar cizye verinceye kadar onlarla savaşın.Kuran nasıl İslam devletinin hukukunu belirlemektedir. O (Allah), müşrikler hoşlanmasalar da (kendi) dinini bütün dinlere üstün kılmak için Rasûlünü hidâyet ve Hak Din ile gönderendir.” Tevbe/33 "Sen yüzünü hanîf/Allah’ı birleyen olarak dine, yani, Allah insanları hangi fıtrat üzere yaratmış ise o fıtrata çevir..." Rum/30 Peygamber Hz.Muhammed (sav) şöyle buyurmuştur “Akıllı kişi, nefsine boyun eğdiren (dâne) ve onu (Allah’a) ibâdet ettirendir.” (Tirmizî, Kıyâme 25; İbn Mâce, Zühd 31). Bu hadiste geçen “dane” kelimesi, boyun eğdirip itaat ettirmek anlamına gelir. Aynı zamanda “hesaba çeken” manasına geldiği de söylenmiştir. “Kureyş’ten, söyledikleri takdirde bütün Arapların kendilerine boyun eğecekleri (dâne) bir tek söz söylemelerini istiyorum.” (Tirmizî, Tefsir sûre 38, bâb 1; Ahmed bin Hanbel, 1/237) Nebinin buyurduğu bu ravyette de din (dane) kelimesi aynı anlamda kullanılmıştır. "Peygamberler, anaları ayrı, babaları bir kardeştirler; dinleri birdir." (Buhârî, Enbiyâ, 113) "Kitab ve Sünnet'ten başka uyulması gerekli üçüncü bir yol yoktur. Sözlerin en güzeli Allah'ın kelâmı ve yolların en güzeli, Muhammed'in yolu, sîrettir. Dikkat! (Sonradan) dinde ihdas edilmek istenen şeylerden sakının. Çünkü şer işlerden birisi de, ihdas edilen şeylerdir. (Dinde) icat edilen her şey bid'attir. Bid'atler dalâlettir." (İbn Mâce, Mukaddime, 46) Peygamberimiz (sav) ne güzel buyurmuş yolların en güzeli Muhammed'in yoludur,üzerinde bulunulan yol dindir en güzel din Muhammed'in (sav)dinidir.Fakat bazı çevreler peygamberi devre dışı bırakmak çabası içerisndeler.Kendi kendilerine bir uydurma din ortaya çıkarmışlar onada gereği gibi iman etmemişler,kendi dinlerinin yalancısı olmuşlar. Allah ve Rasulü'nün arasını ayırarak güya yeni bir yol (din) tayin etmek suretiyle kendilerini islama nispet etmek hiçte doğru bir yaklaşım değildir.Peygamberin yolunu yol kabul etmeyip,sözde demokrasi laiklik onların dinlerine tabi olup takkiye adı altında Allah'ın helal saydıklarını haram,haram saydıklarını da helal sayan,resmi bir ideolojiye her hususta tam bir teslimiyet ve kulluk sunanlar,Allah'ın peygamberini yalanlamışlardır. Müslümanlar batıl dinlere mensup insanların cenaze namazını kılmazlar,kızları ile evlenmezler,kestikleri hayvanların etlerinden yemezler,onlara Allah razı olsun demezler,onlar için Allah'tan mağfiret dilemezler,ki peygamber bile onlar için mağfiret dilemekten men edilmiştir,onlarla dostluk kurmazlar,onlarla özel sırlarını paylaşmazlar,onlarla her zaman Allah'ın kavli gereği sözlü fiili savaş halinde olduklarını unutmazlar,velevki onlar müslümanların anneleri babaları evlatları olsun. şimdi haluk bu tanımların tamamı kuranda islam dininin hukukunu oluşturur.İslam devleti tüm bu Allah'ın emirleri doğrultusunda yapısını inşa eder. islam dini fuhuşu fuhuşa gidebilcek tüm yolları kökünden kaldırır. İSLAM dinininde devlet yapısı içerisinde ister zımmi ( anlaşmalı) olsun ister müslüman olsun kendi kafasına göre yaşayamaz. İran örneğini vermişsiniz İRAN dveleti anayasası "şi-i" devleti olmasına rağmen Kur'an-ı sizden daha iyi anlamış. Bakın ben islam devletinde yaşayorum İstersem namaz kıların istersem zekat veririm istersen oruç tutarım diyerek kendi kafanıza göre yaşayamzsınız.çünkü sizin mantığınıza göre din kul ile Allah arasındadır ibadetleri isteyen yapar isteyen yapmaz. Bu düşünce müşrikçe bir düşüncedir.Hz. Ebubekir döneminde bir kabilenin zekat vermediği haberi gelir hz.ebubekir halife derhal orduya haber vererek savaşa hazırlık yapmasını emir eder.Bu durumu savaş sebebi olarak kabul eder. BENCE siz biraz islam hukunu okuyun peygamber dönemindeki devlet yapısını inceleyin belki o zaman biraz dolu dolu konuşursunuz.matığa bak bayan her yerini açacak sokaklarda ahlaksızca gezecek islam dini buna müsade edecek ne biçim mantık bu. Mü'min kadınlara de ki; gözlerini harama bakmaktan sakındırsınlar, mahrem yerlerini korusunlar. Kendiliğinden görünenleri dışındaki süslerini teşhir etmesinler. Baş örtülerinin uçlarını yaka altlarına kadar sarkıtsınlar. Süslerini ve cazibelerini kocalarından, babalarından, kayınbabalarından, öz oğullarından, üvey oğullarından, erkek kardeşlerinden, erkek kardeşlerinin oğullarından, kız kardeşlerinin oğullarından, müslüman kadınlardan, elleri altındaki kölelerden, cinsel arzuları sönmüş erkek hizmetçilerden, kadınların avret yerlerinin henüz farkında olmayan erkek çocuklarından başka hiç kimseye göstermesinler. Yabancı bakışlardan gizledikleri süsleri ve cazibeleri belli olsun diye ses çıkaracak adımlarla yürümesinler. Ey mü'minler, hepiniz tövbe ederek Allah'a yöneliniz ki, kurtuluşa eresiniz. Haluk bey bizim kitabımız bunları emir ediyor sokağa çıkarken öyle kendi kafana göre çıkamazsın kendi kafana göre yaşayamazsın. Bunlar islam dininin hukuku peki laiklik demokrasi dininin bu konularla ilgili görüşü nedir onu DA siz anlatın. Benim dinimin temelinde şöyle bir kaide vardır."Dinde zorlama yoktur" bakara/256
__________________ Kimin Ne Dediği Değil / Allah'ın Ne Dediği Önemli. |
05 Nisan 2011, 04:08 | Mesaj No:20 |
Durumu: Medine No : 13038 Üyelik T.:
14 Aralık 2010 | Cevap: "Haluk GE-TE-A'nın İtirafları" Rububiyyet Tevhidi Yüce Allah'ın rab olması, yaratması, yetiştirmesi ve imkan vermesi bakımından tekliğidir. Rasulullah (s.a.v) dönemindeki müşrikler tevhidin bu türünü kabul ediyorlar, bunu inkara kalkışmıyorlardı. Fakat tevhidin bu çeşidini kabul etmeleri, onların İslam'a girmeleri için yeterli değildi. İşte bu yüzden Rasulullah (s.a.v), döneminin müşrikleriyle savaşmış, onların canlarını ve mallarını helal kabul etmiştir. Müşriklerin mal ve can güvenlikleri söz konusu olmadığından mü'minler, bu durumdaki müşriklerin malı ve canı konusunda bu ölçüler çerçevesinde hareket edebilirler.Bu islam devletinin hukukudur.Tevhidin bu türü, Allah'ı fiillerinde birlemektir. Bunun delili yüce Allah'ın şu ayetleridir: "De ki: "Size gökten ve yerden rızık veren kimdir? Ya da kulak ve gözlere sahip bulunan kimdir? Ölüden diriyi çıkaran ve diriden ölüyü çıkaran, her türlü işi düzene koyan kimdir? "Allah'tır" diyecekler. "Öyle ise (ona karşı gelmekten) sakınmaz mısınız?" de." (Yunus: 10/31) "(Ey Muhammedi) De ki: "Eğer biliyorsanız söyleyin bakalım yeryüzü ve onda bulunanlar kimindir? "Allah'ındır" diyecekler. "Öyleyse hiç düşünmez misiniz?" de. "Yedi kat göklerin Rabbi ve yüce Arş'ın Rabbi kimdir?" diye sor. "Allah'tır", diyecekler. "Şu halde siz Allah'tan korkmaz mısınız?" de. "Eğer biliyorsanız söyleyin, her şeyin mülkiyet ve yönetimi elinde olan, her şeyi koruyup kollayan, fakat kendisi korunmayan (buna muhtaç olmayan) kimdir?" diye sor. "Bunların hepsi Allah'ındır", diye cevap verecekler. "Öyleyse nasıl aldanıyorsunuz?" de.(Müminun: 23/84-89) Kur'an'ı Kerim'de, bu konuya ilişkin ayetler sayılamayacak kadar çoktur. Bunların tümünü hatırlatmaya bile gerek yoktur. İşte bu ayeteler mekke müşriklerinin Allahı "Rab" olarak kabul ettiklerinin bir kanıtıdır.Peki onlar neden müşrik olarak kabul edildiler ona bakalım. Uluhiyyet Tevhidi Bu Tevhid, kulların yaptıkları fiillerde yüce Allah'ı tek olarak tanıma, bilme ve inanmaları anlamındaki tevhiddir. Allah'ı ibadete layık yegane ilah olarak tanırken, başkasını asla ona ortak koşmamaktır. Yani sadece ve sadece Allah'a dua edip, yalnızca O'na yalvarmak, yalnızca O'nun için adak adamak, O'nun adına kurban kesmek, O'ndan umutvar olup beklemek, O'ndan korkmak, hep O'na tevekkülle dayanıp güvenmek, rağbette, korkuda ve yönelmede yalnız Allah'ı tanımak kanun koyma yetkisi ona vermek vb. amellerdir. İbadetinın aslı Yaptığını sırf Allah için, ihlas, samimiyet ve içtenlikle yapmak, başkalarını aradan çıkarmaktır. Yalnızca Rasulullah'a tabi olup (ona tabi olmak Allaha tabi olmak demektir) rasullahın getirdiği din üzere hüküm verenlere tabi olmak başka da kimselere tabi olmayı reddetmektir.Allah (c.c) şöyle buyuruyor: "Şüphesiz mescidler yalnız Allah'ındır. O halde Allah ile birlikte hiçbir kimseye dua (ibadet) etmeyin." (Cin: 72/18) "Senden önce hiçbir rasül göndermedik ki ona "Benden başka ibadete layık ilah yoktur; şu halde yalnız bana kulluk edin" diye vahyetmiş olmayalım." (Enbiya: 21/25) "Keza, hak yalnız Allah'tır. O'nun dışında tapmakta olduklarıysa batıldır. Doğrusu Allah, yücedir, büyüktür." (Hac: 22/62 "Rasul size neyi verdiyse onu alın, neyi de yasak ettiyse ondan da sakının."(Haşr: 59/7) "De ki: 'Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah muhakkak ki Gafur'dur, Rahim'dir." (Al-i İmran: 3/31) Allah (c.c) şöyle buyuruyor: "(Yahudiler) Allah'ı bırakıp bilginlerini (hahamlarını; hırıstiyanlar da) rahiplerini ve Meryemoğlu Mesihi (İsa'yı) rabler edindiler. Oysa tek ilahtan başkasına ibadet etmemekle emrolunmuşlardı. O'ndan başka ibadete layık ilah yoktur. O, bunların ortak koştukları şeylerden münezzehtir."(Tevbe: 9/31) Kişi her ne kadar bilginlerine ibadet etmese de, Allah'a isyan olabilecek şeylerde onlara itaat etmek suretiyle, bir bakıma onlara ibadet etmiş oluyorlar. Adiyy b. Hatem bunu, bilginlerine ibadet etme olarak anlayıp, şöyle demişti: "Biz onlara (bilginlere) ibadet etmiyoruz ki." İşte bu noktada Rasulullah (s.a.v) konuya açıklık getirerek, burada söz konusu ibadetin, Allah'ın emrine zıt olan konularda, bu kimselere itaat edilmesi olduğunu bildirmiştir Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurdu: "Elbette öyle. Ancak bunlar Allah'ın helal kıldığını haram ve haram kıldığını da helal kılıyorlar, onlar da bunlara tabi oluyorlardı. İşte bu, onların onlara ibadetidir." Bütün bu delillerden sonra din Allah ile kul arasında bir mevzudur denilebilirmi? Yani Allah bizim yeryüzündeki işlerimize karışmaz o göklerin rabbidir. Yukarıdaki ayetlerin bakıyoruz mekke putperestlerin düşüncelerinin aynısı. Din (Allah) bizim sokaktaki halimize karışamaz istersek başı açıkta gezereiz istersek zil takıp oynarız mantığı kuranın red (tekfri) ettiği bir mantıktır. Bizim din işlerimiz ayrı devlet işlerimiz ayrı yada demokrasi ner neyse anlayışını kim anlayışını Kur'an-ın hangi ayetlerinden çıkarıyor sormak lazım. Allah hem "ilah" hemde "Rab'dır" mekke müşrikleri gibi biz Allah-ı "Rab" olarak ediyoruz fakat dediğimizde "ilah" sıfatını inkar etmiş oluruz.
__________________ Kimin Ne Dediği Değil / Allah'ın Ne Dediği Önemli. |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Ey "İnsanlıktan" istifa eden "İnsanlık! "/Muhsin Arslan | Muhsin Arslan | Muhsin Arslan | 23 | 21 Eylül 2023 08:37 |
"Ecir" olmakla " esir" olmak arasında sıkışan insan | suhtem | Makale ve Köşe Yazıları | 10 | 03 Ekim 2021 16:14 |
EŞİNİ "EV"E BAĞLAYAN ve Evi "Mutluluk Yuvası" Yapmayı Başaran Kadınlar | KuM TaNeSi | Evlilik-Nikah Konuları | 17 | 28 Ocak 2020 15:05 |
""Müşrikleri Tekfir Etmemek/Onların Kafir Olduklarından Şüphe Etmek"" | kamer34 | Tevhid Ve Şirk Konuları | 9 | 14 Mart 2014 00:27 |
"Gerçek Mümin" ile "Çakma Müslüman" | MERVE DEMİR | Makale ve Köşe Yazıları | 1 | 24 Mayıs 2011 19:16 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|