![]() |
Cevap: "Dini Konular Hakkında Sorular/Cevaplar" Bir soru sormak istiyorum izninizle ... Bazı alimlerin karşı cins deydiğinde abdestin bozulduğu görüşleri neye dayanıyor bunu hangi hadise veya varsa hangi ayete dayandırarak söylüyorlar ?? |
Cevap: "Dini Konular Hakkında Sorular/Cevaplar" Alıntı:
dediğiniz düşünce şafii mezhebine aittir kardeşim..nisa suresinde '' yahut kadınlara dokunduysan'' Ey iman edenler! Sarhoş iken ne söylediğinizi bilinceye kadar namaza yaklaşmayın. Cünüb iken de yolcu olanlar müstesna gusül edinceye kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hasta olur, veya yolculukta bulunursanız veyahut biriniz abdest bozmaktan gelince veya cinsî münasebette bulunup, su da bulamazsanız o zaman tertemiz bir toprak ile teyemmüm edin. Niyetle yüzlerinize ve ellerinize sürün. Şüphesiz ki Allah çok affedicidir, çok bağışlayıcıdır.elmalılı tefsiri cinsi münasebette bulunmayı kadınlara dokunmak olarak alıyo imam şafii ve bazı hadislerde de hz. Muhammed in eşlerine eli değdiği zaman namaz kılmadan önce abdest tazelediğini söylüyor..bunun için abdestin bozulduğunu söylüyor |
Cevap: "Dini Konular Hakkında Sorular/Cevaplar" Kuran'ı daha iyi anlayabilmemiz için ne tavsiye edersinis hocam? basen takıldıgımıs yerler olabiliyo malum takıldıgımıs esnada hangi kaynaga başvurmalıyız? teşekkür ederim Yaşuha adlı üyeden alıntı Sayın YAŞUHA üyemiz sormuş olduğunuz soruya kısa ve öz cevap verecek olursak. Kuran-ı okumak ve doğru anlamak için öncelikle Allah’tan samimi bir şekilde yardın istemek lazımdır. Günümüzde kuran konusunda prof. olmuş nice insanlar kuranı yorumlarken mevcut olan rejimlerin yada otoritelerin varlığını tehdit etmeyen manalar vermektedirler. Halbuki kuran kendi varlığı dışındaki tüm sistemlere şiddetle savaş açar onları kökünden red eetmektedir. Allaha imanı kurana aykırı olan şeriatlerin reddine bağlayarak ancak tam bir teslimiyet göstermedikçe KURAN insana hazinelerini açmaz. İnsan kuranı okur ama ondan tevhidin aslını bir türlü çıkaramaz. Böylece batıl ile hak arası bir yol tutar yada batıl ile hakkı birbirlerine sentezleyerek yeni karmaşık bir din meydana çıkarmış olur. Kuran okuyucunun kimisinin küffarını artırırken kimininde imanını artırır ve o imanı sağlamlaştırır. Bu kaide diğer semavi kitaplar içinde geçerlidir. Gerek yahudiler ve gerek hırisitiyanlar kendi kitaplarını okudular hatta o semavi kitaplardaki Allah’ın şeriatlerini uygulamaya çalıştılar. Fakat yaptıkları faicalardan biride kitabı kendi toplumlarına göre yorumlamaya çalışmış olmalarıdır. Yani semavi kitapları ile oynamaya başladılar hükümlerini tevil etmeye tahrif etmeye çalıştılar. Günümüzde de durum aynıdır. Günümüzdeki mevcut şeriat sahipleri hem Allah’ın yeryüzündeki şeriatini devre dışı bırakmışlardır,bir yandanda diyanet işleri başkanlığı ve ilahiyat kurumlarını işleterek buralarda yetiştirlen kuran profları ve din görevlileri mevcut olan tağuti rejimlerin suyuna sabununa dokunmayacak bir din anlayışı geliştirmeye çalışmaktadırlar bundanda büyük oranda başarılı olmaktalar malesef. Yetiştirdikleri din görevlileri sabahleyin “kahr olsun şeriat” diye nara atan şeytanın dostlarını akşam ölünce cenaze namazlarını sabah sövdükleri Allahın şeriatine uygun kılmaya çalışmaktadırlar buna biz İstanbulda canlı şahit olduk. İşte bu çok yaman bir çelişkidir. Konuya dönecek olursak kuran okumak ve ondan hüküm çıkarmak öncelikle islam devletenin ana görevlerindendir. Fakat günümüzde böyle bri devlet mevcut olamdığından dolayı her ferd kendisi kuranı okuyacak ondan hüküm çıkaracak ona göre hayatına aktaracaktır. Kuran da anlamada zorlandığım konular yada ayetler görüdüğümde önceklikle o ayeti fizilal-il kurana bakarım daha sonra ibn-i kesirin muhtasarına bakarım sonra taberi tefsirine bakarım yada tevhümül kurana bakarım yani kısacası tefisirinden müslümanlığından emin olduğum müslüman alimlerin o ayetleri nasıl anladdıklarına ve nasıl yorumladıklarına bakarım. BU ARADA size yararlanabileciğiniz bazı kaynakları şöyle sıaralamaya çalışayım Kurtub-i tefsiri Fizilal-il kuran Tevhümül kuran Taberi tefsiri Muhtasar -ibn- kesir Davetçinin tefisiri - hak yaınları Müşkil ayetlerin tefsir ibn-i teymiyye Tefsirül kuaran - imam leys SEMERKANDİ Yardımcı kaynaklar İşte tevhid - Ziyaddin el kutsi Tevhid - Muhammed bin abdulavahab Yoldaki işaretler -Seyyid kutub Dört terim – Mevdudi İşte müslüman –hak yaınları Siyer Tarih boyunca tevhid mücadelesi – Mevdudi Zadül mead - İbn-i kayyım Fıkhı sünne - Seyyid sabı Tarih’il-islam - imama Zehebi Şimdilik tafsiye edecebilceiğim aklıma gelen kaynaklar bunlar |
Cevap: "Dini Konular Hakkında Sorular/Cevaplar" yemin kefareti ödemem gerekiyo ama etrafımda kefaret ödeyebileceğim emin olduğum bir yer yok..bu kefaret parasını yeğenime birşey alarak ödesem olurmu? |
Cevap: "Dini Konular Hakkında Sorular/Cevaplar" Alıntı:
|
Cevap: "Dini Konular Hakkında Sorular/Cevaplar" Ben her mezheptenim :) tek bi mezhepe bağlı kalıp diğerlerini uygulamayan biri değilim.siz bildiğiniz her mezhepi yazın.yemin bozmadım çok zor bi anda zorunluluktan yalan söylemek zorunda kaldım ve onun için kendi içimde bi miktar yardımda bulunacağımı niyet ettim.çok büyük bi miktar olmadığı için başkalarına soramadım yardıma ihtiyacı olan tanıdığınız varmı diye.yeğenim var durumları öyle çokda iyi değil okul masraflarına yardım etmeyi düşündüm o miktarda..yerine geçermi niyetimin? |
Cevap: "Dini Konular Hakkında Sorular/Cevaplar" her mezheptenim derken ........ |
Cevap: "Dini Konular Hakkında Sorular/Cevaplar" Cevabımda yazmıştım zaten tek bi mezhebe bağlı kalıp diğerlerini uygulamayan biri değilim..hepsini araştırırım aklıma yatanı uygularım..irfan hoca ve muhsin hoca okurlarsa yanıt verirlerse çok memnun olurum |
Cevap: "Dini Konular Hakkında Sorular/Cevaplar" cevap bekliyorum |
Cevap: "Dini Konular Hakkında Sorular/Cevaplar" Alıntı:
Güzel kardeşim.Cevabını öğrenmek istediğin kardeşlerimiz size gereken bilgileri bahşeder.Vesselam. |
Cevap: "Dini Konular Hakkında Sorular/Cevaplar" Alıntı:
Etrafınızda keffaret ödeyebileyeciğiniz gerçek anlamda ihtiyaç sahibi kimse yoksa, keffaret parasını güvenebileceğiniz bir yardım kuruluşu ( mesala İHH ) aracılıyla ya Çeçenistan ya Filistin ya da Somali'ye göndermenizi tavsiye ederim. Yeğenize verdiğinizde içinizde keffaretin gerçek anlamda yerine ulaşıp ulaşmadığı konusundaki tereddütünüz hiç bir zaman kaybolmaz sanırım. Yeğenize yine de yardım yapabilir, kırtasiye malzemeleri alabilirsiniz ama bunu keffaret parası olarak değil de hayır ve infak maksadıyla yapabilirsiniz. Kalbinizde şüphe / ikilem uyandıracak hayır yapmak yerine, kalbinizin mütmain olduğu hayırları yapmak daha güzeldir. Bu yüzden ister Çeçenistan, ister Filistin, isterseniz Somali'ye keffaret parasını gönderebilirsiniz. İnş. sorunuza cevap verebilmişimdir. |
Cevap: "Dini Konular Hakkında Sorular/Cevaplar" abi dediğiniz yerleri düşündüm bende ama oraya ulaşıp ulaşmayacağına dair bi güvencem yokki mesaj atıp yardımda bulunun diyolar mesela ama ben o yardımın gerçekten ihtiyaç sahiplerine ulaşacağına nasıl emin olabilirim görmüyorum elimle vermiyorum ve açıkçası güvenmiyorumda |
Cevap: "Dini Konular Hakkında Sorular/Cevaplar" Yardımı mesaj şeklinde değil de direkt hesap numaralarına yatırabilirsin. Yardım konusunda İHH'nın güvenilir bir kurum olduğuna inanıyorum şimdilik. İleri zamanlarda nasıl olur bilmem. Biz yardımlarımız bu kanaldan yapmaya çalışıyoruz. |
Cevap: "Dini Konular Hakkında Sorular/Cevaplar" Selamun aleykum.çok acil bi konuda cevaba ihtiyacım var muhsin hocam ve diğer değerli hocalardan rica ediyorum okuyunca yanıtlayın..şimdi konu çok hassas onun için kendim gibi misal vererek anlatayım.mesela birinden borç para alıyorum bir sene doluyor ama ben parayı geri ödemiş değilim ve para elimde duruyo ben bu paranın zekatını ödemelimiyim yoksa sadece alacaklı olanmi ödeyecek |
Cevap: "Dini Konular Hakkında Sorular/Cevaplar" aleyküm selam Borç alan kişi kişi, aldığı paradan dolayı zekat vermez. Paranın gerçek sahibi zekatı verir. Anlatılan borç alıp verme olayında şu hassas durumu göz önüne almak gerekir: Borç alan kişi , aldığı parayı ihtiyacı , borcu için kullanmalıdır. Yukarda borcu alan kişi, başkasından borç para almış ama parayı kullanmamış,elinde bekletmiş. Ama parayı isterken ihtiyacı için istemiştir. Veren kişi de bir kardeşinin ihtiyacını gidermek için Allah rızası için karzı hasen yapmıştır. Karzı hasen sevabı alır. Ama alan kişi parayı bekletmiş ki bu uygun bir davranış olmamıştır. Ya o parayı ihtiyaçları için harcaması lazımdı ya da parayı aldıktan bir müddet sonra arkadaşına ( veren şahısa ) teşekkür ve hayır dua ederek parasını iade etmesi gerekirdi. İslam para gibi malların atıl vaziyette beklemesi istemez. Yastık altında bekletilmesini değil de ticaret içerinde kullanılmasını istiyor. |
Cevap: "Dini Konular Hakkında Sorular/Cevaplar" Nikap adlı üyemiz başımdaki bir takım sıkıntılardan dolayı siteye gerekli ilgiyi gösteremedim. Sizin birinci sorunuza gelince Evet bende aynen sizin gibi düşünüyorum Bu yardım kuruluşlarının birçoğunun merkezi istanbuldadır. Ben şahsen bu yardım kuruluşlarında yöneticilik yapan insanların özel hayatlarını bilirim. Bu yardım kuruluşlarının sağlıklı çalıştıkları hususunda zerre kadar güvenim yoktur. En güzeli kendi akraba çevresine ve doğu yada güney doğuya yapılacak olan yardımlardır. Çünkü buralarda hatta karadeniz bölgesinde dahi çok yardıma muhtaç insanlar vardır. Bazı yardımlar vardırki gizli yapılır bazı yardımlarda vardırki aleni yapılır yani müminler hem gizli hem açık birbirleri ile hayırda yarış içerisinde olmalıdırlar. Günümüzde para sadece belirli bir kesimin elinde dönüp durmaktadır.Oysaki islam dini sosyal yardımlaşmaya çok önem vermektedir. Bizler islamı gereği gibi yaşayabilirsek içimizdeki ihtiyaç sahipleri o kadar azalmış olur. Size bir örnek vereyim Karun kadar zengin birini bilirim. Bu zat tevhid akidesine sahip olmasına rağmen kendi oturmuş olduğu apartmanda 40 gün boyunca sadace patetesle beslenen aile olmasına rağmen bu zat bir toplantıda 5 bin lira gazzeye yardım ettiğine tanık oldum. İşte ben böyle yardımlara karşıyım Ben şunu demek istemiyorum gazzeye yada başka bir bölgede yaşayan insanlara yardım edilmesin demiyorum. Burunlarının dibini göremeyenler kalkıp dünyanın öbür ucuna sözüm yardım ettiklerini iddia ediyorlarsa ben bunda kasıt ararım. ve gösterişten başka birşey olmadığına yorarım. ikinci sorunuza gelince aynen irfan hocam gibi düşünüyorum |
Cevap: "Dini Konular Hakkında Sorular/Cevaplar" kanıt isteniliyo yalnız..ayet hadis yada fetva verilmiş bi misal varmı? |
Cevap: "Dini Konular Hakkında Sorular/Cevaplar" Hocam çok teşekkür ederim bende borç alan kişinin zekat ödemesini mantıklı bulmuyorum çünkü adam zekat ödeyecek durumda olsa borç almaz ama para bekliyo olduğu için mehmet keskin ilmihalınde 343.sayfada şöyle bi yazı var 'borç olarak da alınmış olsa bir kişinin yanımda bir sene müddetle duran para veya mal o kişinin tam mülki gibi olur ve zekat vermesi gerekir' bunun tersi bi delil sunarmısınız bana.çünkü delil istiyorlar |
Cevap: "Dini Konular Hakkında Sorular/Cevaplar" kamer abi katılıyorum size şükürler olsun gerekli yere ilettim vermem gereken miktarı ama verdiğim kişinin verdiğimdende ne parası olduğundanda haberi yok Allah biliyo yeter..gizli olması hem benim açımdan hemde o insan açısından daha iyi utanıp sıkılmasını istemem inş. kabul eder Rabbim |
Cevap: "Dini Konular Hakkında Sorular/Cevaplar" Esas o kişinin o delilini ortaya koyması lazım. Borçlu kişinin zekat vermesi nasıl olacak?. Şöyle bir durum olsa bile yine o paradan dolayı zekat vermez. Bir kişi arkadaşından 1.000 tl yi 1 yıllığına ödünç aldı. Bu kişi bu burayı ticaretinde kullanmak için aldı. Bu paradan para kazanmaya başladı. Yıl sonunda hesap yaptığında alacaklar hanesini bir kenara toplar, borçlar hanesini bir kenara toplar, sonra nisap miktarından fazla reel malı ortaya çıkmışsa o zaman o reel malın zekatını verir. Ayrıca arkadaşından ödünç aldığı paranın zekatını vermez. Çünkü zekatı hesaplarken o 1,000 tl'yi borçlar hanesine yazmıştır. Ticaret yapan kimseler zekatı hesaplarken artılarını ve eksilerinin farklarını çıkarır. Ortada reel bir kazanç varsa o paranın zekatını verir. |
Cevap: "Dini Konular Hakkında Sorular/Cevaplar" Alıntı:
mehmet keskin ilmihalinde şafii mezhebinin görüşünü delil gösteriyolar ama tek mezheple fetva verilmeyeceğine inandıramıyorum :) neyse abi gerekli bilgileri aldım çok teşekkür ederim irfan hocam tam zamanında girmişsiniz siteye..Allah razı olsun |
Cevap: "Dini Konular Hakkında Sorular/Cevaplar" değerli hocalarım imam şafii nin görüşüne göre yadaşafii mezhebine göre bir adam ileride çocuklarını evlendirmek amacıyla altın alıp saklarsa sakladığı altına zekat düşermi? hanefiye göre cevap vermeyin lütfen sadece şafi nin görüşü lazım..zinet eşyasına zekat düşmez diyo şafii ama bu saklanılıyo tam bi ibare lazım bana |
Cevap: Cuma namazından önce neden önce sela verilir.? selamun aleykum... Şüphesiz sözlerin en güzeli Allah'ın Kelam'ı, yolların en hayırlısı Muhammed Sallallahu aleyhi ve sellem’in yoludur. İşlerin en kötüsü sonradan çıkarılanlarıdır. Her sonradan çıkarılan şey bidattir ve her bidat sapıklıktır. Her sapıklık ta ateştedir.(buhari) ALLAH teala buyuruyorki: "Helak olan delil üzere helak olsun yaşayan da delil üzere yaşasın."(ENFAL 42) "Benden öncekiler içinde hiçbir peygamber yoktur ki ümetlerine bildikleri bütün hayırları ve bildikleri bütün şerleri öğretmiş olmasınlar...(MÜSLİM) Yani diyecegım odur ki peygamber s.a.v bizlere hiçbir şeyi eksik bırakmadan anlatıpta öyle gitti biz onun dınınde olmayan seylerı dın dıye yasarsak ona ve dınımıze ihanet etmiş oluruz .son diyecegım sela vb. gibi bidatleri hayatımızdan çıkarıp saf ve temiz olan kuarn ve sünnete sarılmamız lazım NOT :selanın çıkış tarihini bilen varsa yazsın yakın tarih.... |
Cevap: "Dini Konular Hakkında Sorular/Cevaplar" İddia: Nisa suresi 60.ayette geçen tağuta muhakeme olma meselesini tevil ederek hz. Yusufun Necaşinin durumu karşılaştırıp bu devirde bu ayetin hükmünün pratiğe aktarılamaycağını söylemektedirler. Ayrıca bu ayetin siyakından ve sibakından anlaşıldığı üzere bu ayet münafıklar hakkında nazil olmuştur. Münafıklar medinede islam devleti olmasına rağmen yahudilere muhakeme olmayı arzulamış bundan dolayı kafir olmuşlardır. Oysaki günümüzde islam devleti yok dolayısıyla islam muhakemeleride yok, bizim hakkımızı arayabileceğimiz başka bir merci olmadığından dolayı tağuta muhakemeyi olmayı kabul ediyoruz, ayrıca caiz görüyoruz. Cevap: öncelikle şunu belirmtekte fayda vardır . Hiçbir peygamber Allah’ın hükümlerinin dışında herhangi bir tağutun hükmü ile hüküm vermemiştir. Bunu peygamberlere isnad etmek düpedüz iftiradır. Cenabbi Allah gelecekte ve geçmişte olacakların yani gaybın anahtarının yegane sahibi olduğuna göre bu iddialara nisa 60. Ayet şöyle olması gerekmezmiydi. Ey müminler sizler islam devleti yani alternatif olmayan yerlerde tağuta muhakeme olabilirsiniz.Fakat böyle bir açıklama ne kuranda nede sünnette asla mevcut değildir. Domuz etinin haram olduğunu beyan eden ayetlerde şöyle bir açıklama daha eklenmiştir. Ancak darda kalmanız ve haddi aşmamanız şartı ile yani tıkabasa yememek şartı ile ondan yiyebilirsniz. Fakat nisa 60. Ayette böyle birşey yok. Cenabbi Allah imanın şartını tağutun reddine bağladığını nahl/36 bakara /256 ayetlerde açıkça beyan etmiştir. Konuya girecek olursak akli anlamda bir açıklama yapmak gerekirse,diyelimki herhangi biri bizim hakkımız olan bir parayı, malı, mülkü yemiş olsun sonrada bu kişi yada kurum bize siz ancak benim için namaz kılarsanız ben bu hakkınızı verebilirim derse bizim tepkimiz ne olur. Elbetteki hayır olur. İşte tağuta muhakeme olmakta bu şekildedir. Tağuta muhakeme olmak ona ibadet etmek anlamına gelir buda dinin aslını oluşturan meselelerden olduğu için kişiyi islam dairesinden çıkarır. Hz. Yusufun bu konuyla ilişkilendirilmesi af edilir bir hata değildir. Yusuf suresini dikkatilice okuduğumuzda hz. Yusufun kralının müslüman olduğunu yani tebliği kabul ettiğini görebilmekteyiz. Hz.yusufa hitaben sen dilediğin gibi özgürsün demesi hz.Yusufun kralın dinine değil kralın hz.Yusufun dinine teslim olduğunun açık kanıtıdır. Necaşi meselesi şuna kanıttır. Bugün bile yeryüzünde despot hükümdarlar olduğu gibi halkına ve insanlara iyi davranan hükümdarlar da vardır. Örneğin: Her ne kadar İran islam devleti olmasada orası bir müslüman için yaşanabilir emin bir belededir. İrana ziyaretimde kendimi orada Türkiyede’kinden daha güvenilir daha rahat hisettim. İşte neceşinin durumu bu. Yoksa Necaşinin islam olmayan şeriatine hiçbir müslüman ne tabi oldu nede onu kabul etmiştir. Allah’ın hükümlerinin üstüne hüküm koyanlar,sonrada bu hükümlerle insanlara hak, hukuk, adalet, mutluluk dağıttıklarını iddia edenler kendilerini ve meclislerini kanun koyucu görmek suretiyle tağut hükmündedirler. Bunlar “lailahe” nin birinci şartını oluştururlar. Yani bunlara “lailahe” demedikçe “illallah dememiz boş bir iddiadan öteye geçmez. Peki bu tağutların red edilmesi nasıl olur. 1- Düşüncede red: Kişi tağut hükmünde olan her ne varasa çünkü tağut kavramı geniş bir kavramdır öncelikle düşüncede onu bilip tekfir etmesi gerekir. Mekkede 13 yıl boyunca inen ayetleri incelediğimizde öncelikle insanların düşüncede müslüman olmaları gerektiği vurgulanmaktadır. Yani mekki ayetlerde islam şeritanın fıkhını oluşturan meseleler pek gündeme alınmamıştır. Bunun hikmeti şudur. Kişi düşüncede (ideolojisinde) islam dinini tam anlamıyla bilip kabul etmedikçe islam dışı ne varsa din adına red etmedikçe namaz kılmış, oruç tutmuş, zekat vermiş, bunların hiç bir öenmi yoktur. 2-Amelde red: Sağlam bir düşünceden sonra sağlam bir amel ancak imanı tamamlar. Günümüzde bazı arkadaşlarımız kendileri rey kullanmazlar, rey kullanmanın şirk olduğunu söylerler, fakat rey kullananlarada müslüman derler. Bu acayip bir çelişkidir. Müslüman velevki dünyalık malını kaybetme pahasınada olsa asla tağuta muhakeme olmamalı tağutu asla kabul etmemelidir. Ancak ölüm yada ebedi hüküm giyebilme ihtimali olan meseleler hariç bunlarda ikrah hükmünde kabul edilmektdirler 3-Tağuti rejimlerden yararlanmak: İşte bütün mesele burdan kaynaklanmaktdır. Bazı peygamberlerin ve bazı sahabilerin tağuti rejimlerin bazı kanunlarından faydalanmaları bazı arkadaşlarımızda yanlış anlaşılmalara sebep olmuş ve bu konun içerisinden çıkmaz bir duruma düşmüşlerdir. Örneğin şuanda genel sağlık sigortası adı altında tüm hastahaneler ücretsiz duruma gelmektedir. Bu durumdan bir müslümanın faydalanması islama aykırı olmamakla birlikte bizatihi bu tarz uygulamalar islam dinine uygun uygulamalardır. Kuran indiği dönemde arap müşriklerinin birçok örf adetlerini düzenleyerek olduğu gibi bırakmıştır. Örenğin çok evlilik islamın getirmiş olduğu bir hüküm dedğildir. Bu zaten vardı fakat kişi dilediği kadar bayanla evlenebiliyor istediği zamanda onları boşayıp yerine bir daha evleniyordu. İşte İslam dini bunu düzenledi işi dahada zorlaştırdı 4 le sınırladı ve tek evliliği tafsiye ettti. Cariyelik sistemi islamın getirmiş olduğu uygulama değildir. Fakat bu uygulamayı İslam dini düzenlemiş ve benimsemiştir. Sonuç: İslam devleti olduğu beldelerde devletin anayasasını kuran oluşturur. Fakat yol su, elektrik, sağlık, belediye hizmetleri gibi birçok alanda hükümleri yani düzenlemeleri insanlar tarafından konulacaktır. Fakat günümüzdeki tağuti sistemleri islam şeriatı ile kıyasladığımız takdirde şunları görmekteyiz. Cenabbi Allah kuranda miras, evlilik, boşanma, hırsızlık, kısacası sosyal ve siyasal koymuş olduğu tüm hükümleri rafa kaldırılmış, red edilmiş ,yerine beşer aklına dayalı hükümler getirilmiştir. Bunların reddi imanın ilk şartıdır. Bunları red etmeyen toplumların yada grupların islam dairesi içerisinde değerlendirilmeleri söz konusu değildir. Selametle kalınız. Not bu konu talebe binaen yazılmıştır. Bu konuyla ilgili hak yayınlarından şu kitaplardan daha detaylı bilgi edinebilirsiniz....... AKİDE SERİSİ [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Ziyaeddin El-Kudsi [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Ziyaeddin El-Kudsi [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Ziyaeddin El-Kudsi [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Şeyh Dr. Seyfuddin El-Muvahhid [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Abdülhak El-Heytemi [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] İbn Receb El-Hanbeli [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] İbn Hacer El-Askalani [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] İmam Suyuti [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Abdurrahman Abdülhak [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Ziyaeddin El-Kudsi [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Ziyaeddin El-Kudsi [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Ziyaeddin El-Kudsi [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Şeyh Dr. Seyfuddin El-Muvahhid [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Ziyaeddin El-Kudsi TEFSİR SERİSİ [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Şeyh Seyfuddin El-Muvahhid [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Şeyh Seyfuddin El-Muvahhid [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Şeyh Seyfuddin El-Muvahhid [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Şeyh Seyfuddin El-Muvahhid [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Şeyh Seyfuddin El-Muvahhid [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Şeyh Seyfuddin El-Muvahhid [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Şeyh Seyfuddin El-Muvahhid [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Şeyh Seyfuddin El-Muvahhid |
Cevap: "Dini Konular Hakkında Sorular/Cevaplar" İddia: Mahkemede kişinin sorulara cevap vermesi (savunma yapması) necasi olayinda sahabeler onun önünde kendilerini savunup onun sorularina cevap vermediler mi, ve necasi onlar icin "onlari yanima cağırin" demesi onlari muhakemeye cagirmasini göstermez mi? ve yusuf: 25-28 ayetlerini nasil anlamamiz gerekir? Cevap) Necaşi olayı davalı, davacı olayı değildir. Zira Necaşi sahabeleri mahkeme yapmamış, bir hükümdar olarak onlar hakkındaki bir iddiayı dinleyerek onların, ülkesine neden sığınmacı olarak geldiklerini anlamaya çalışmıştır. Yine onların inançları hakkında ortaya atılan iddiaları dinleyerek onların nasıl bir inanca sahip olduklarını da anlamaya çalışmıştır. Yusuf: 25-28 ayetlerinde ise bir muhakeme olayı söz konusu değildir. Bu ayetlerde Yusuf (a.s)’ın yaşadığı sıcak bir olay anlatılmakta ve bu olayın mahkemeye intikali diye bir şey söz konusu değildir. Zira anlık olan olayda kadının Yusuf (a.s)’a iftirası ve bu iftiradan ortaya çıkan maduriyeti söz konudur. Bu sebeple de maruz kaldığı iftiradan dolayı ortaya çıkan maduriyetini dile getirmiştir. Yusuf (a.s) ile ilgili kıssa şöyledir: Yusuf (a.s) mahkeme yapılmadan o anki hakimin (kralın) emriyle hapise atılmıştır. Ve o zaman, şu an zamanımızda olduğu gibi hapise atılan kimsenin ne kadar hapiste kalacağına dair çoğu zaman bir müddet tayin edilmezdi. Bu sebeble mahkum olan kimsenin hapisten çıkması ancak hakimin (kralın) yetkisi dahilinde olan bir durumdur. Yusuf (a.s) hapiste iken, onu hapse atan kral ölmüş, yerine yeni bir kral gelmiştir. Bu yeni kralın hapiste olan kimselerden haberi yoktu. Yusuf (a.s) bunu bildiği için, hapiste olanlardan biri olduğu haberini yeni krala iletmek istedi. Gönderdiği haber; kendisinin zulmen hapse atılmış, rüyaların tevilini bilen, hakkı ve tevhidi anlatan birisi olduğu mahiyettedir. Zira Yusuf (a.s)’un düşüncesi; belirtilen vasıflarda bir kişinin hapiste olduğunu kralın bilmesi, böylece hatırlanarak, eğer kurtulacak olursa tevhidi başka kişilere uştırması şeklindeydi… Yusuf (a.s)’ın kıssası ve bu kıssayla ilgili tefsirler dikkatle okunursa bunun böyle olduğu görülür. Yusuf (a.s)’ın burada bir kimseden yardım istediği için zelle denen hatayı işlemiş ve bundan dolayı hapiste bir müddet daha kalmıştır. Bu ameli normal bir kimse yapmış olsaydı hata sayılmazdı. Fakat bir rasulün böyle bir durumda Allah’a tevekkül etmesi gerekirdi. Bu sebeble yaptığı amel hata (zelle) olarak vasıflandırılmıştır. Onun zelle denen bu hatayı işlemesi sebebiyle Allah (c.c), hapisten kurtulan kimseye Yusuf (a.s)’un ona söylemiş olduğu sözü unutturmuş ve bir müddet kadar daha hapiste kalmasına sebebiyet vermiştir. Ve onun hapiste kalması ta ki kralın rüyası vuku buluncaya kadar sürdü. Bu ise, Allah (c.c)’ın bir hikmetidir. Yusuf (a.s)’un, kralın kendisinden haberinin olmasını istemesi, ne o kimseyi avukat olarak tayin etmesi ne kraldan hüküm istemesi, ne ona muhakeme olması ne de onun hüküm yetkisini kabul etmesidir. Bunun örneği şudur: Bir kimse, bir kimseyi yakalamış ve hapse atmış, sonra bu yakalayan kimse ölmüştür. O kimsenin yerine yeni birisi gelmiş ve bu gelen kimsenin hapse atılan kimseden haberi yoktur. Hapiste olan kimse gelen yeni kişiye, bir başka kimse vesilesiyle ya da bizzat kendisi seslenerek: “Ben burdayım, benden haberin olsun” diye haykırıyor. Bu ise ondan hüküm istemek demek değil, ona orada olduğunu haber vermektir. İşte Yusuf (a.s)’ın; “efendinin yanında beni an” demesi de böyledir. Yine bir bir kimseyi bağlayan bir başka kimseye o kimsenin ya kendisi ya da birisi vesilesiyle: “Beni çözmen gerekir, zira ben bir şey yapmadım” demesi gibidir. Yusuf (a.s) hadisesi hiç bir zaman; küfür mahkemesine muhakeme olmak için kendini savunmaya delil olamaz. |
SAAT: 15:07 |
vBulletin® Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
User Alert System provided by
Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) -
vBulletin Mods & Addons Copyright © 2025 DragonByte Technologies Ltd.