![]() |
"Cami " toplanmaya yeri demektir. Kadınlar neden camiden erkekler kadar yararlanamaz? USA da bulunduğum dönemde pek çok şeyi gözlemledim. Oradaki kiliselerin çalışma şekilleri de bunun içerisindeydi. Arkadaşım (o da müslüman) bir gün yanıma gelip kilisede bir kadınlar klübü kurulduğundan bahsetti. Önce biraz tedirgin oldum. Benim kilisede ne işim olabilir? dedim. Sonra önce kendi gözünle gör, bir kez kiliseye gitmekle meraklanma hristiyan olmazssın dedi. Gittik. Dua edilen salon farklı idi ve o salona girmedik. Kilise çok amaçlı bir eğitim binası şeklinde organize edilmişti ve içerisinde kendi amerikalı gönüllülerle yabancı ülkelerden gelenleri bir araya getirip kaynaştıran bir ortam sağlamıştı. çünkü amaçları yeni gelen insanları topluma entegre etmekti. amerikada çok çeşitli milletlerden amerikalı yaratma amaçlı bu çalışmanın amerikan hükümeti tarafından da desteklendiği ve bunun için fon ayrıldığını da eklemeliyim. hem kendi çocuklarına haftanın belirli günlerinde din eğitimi dışında trafik, bilgisayar, dans, ders desteği, vs aklınıza gelebilecek pek çok konuda ücretsiz eğitim kursları düzenlendiği gibi yetişkinler için de çeşitli kursları vardı. sadece kadınlar mı? erkekler için de. yalnız her ne kadar onların çok açık olduğu zannedilse de kadınlar klübünün salonun dışarıdan hiç erkek katılımcı alınmamasını sorduğumda onların bazılarının da gerçekten oldukça tutucu olduklarını öğrendim ki buna çok şaşırdım.. neyse konu şu: NEDEN BİZ CAMİLERİ SADECE İBADET DEĞİL DE BÖYLE TOPLUM MERKEZLERİ OLARAK KULLANAMIYORUZ? eğer ben böyle bir çalışma olsa gönüllü olarak orada çocuklara ve kadınlara yardımcı olmak için zaman ayırırım ve benim gibi düşünen pek çok kişi olduğundan da eminim. İslamiyette kadının biraz soyutlandığını ve dışlandığını düşünüyorum bu arada. UMARIM ÇAM DEVİRMEMİŞİMDİR:) sadece düşüncelerimi paylaşıyorum çünkü.. |
RE: "Cami " toplanmaya yeri demektir. Kadınlar neden camiden erkekler kadar yararlanamaz? :) sizin memurlar netteki islamda kadın tartışmalarınızı okudum okudum okudum..şunu öğrendim ki siz menfi düşünen değil,bilakis öğrenmeye çalışan,en önemlisi ikna olmak istiyorsunuz.oradaki kardeşimizin çabası da takdire değerdi.dünyayı ilmi bilimi ayağınıza getirir ama siz ıslarla gedik aradınız durdunuz:) buna çam devirmek diyemeyız.çam yetiştirmek inşaallah:) bu arada diyanet işleri başkanlığımızın böyle bir çalışması vardır.inşaallah umuyorum ki tüm camilerimizde kadınlara yönelik özel mekanlar imar restore eder..bu büyük eksiklik bence. küçücük bir not:islam kadınları değil,kadınlar kendilerini islamdan islami eğitimden dışlamışlardır. :) |
RE: "Cami " toplanmaya yeri demektir. Kadınlar neden camiden erkekler kadar yararlanamaz? diyanetin bu projesi hakkında daha çok bilgi verebilirseniz memnun olurum. içeriği nedir tam olarak? :)memurlarnette evet çok tartıştık. fakat gedik aramaktan çok sanırım fazla sorguluyorum:) neyse.. bence bu konu önemli. kız çocuklarının - kadınların eğitimi konusu benim için hep önemli olmuştur. benim gibi düşünen ve bu konuda gönüllü çalışacak olan çok kişi var inanıyorum. ben kendi adıma okulda aile eğitimi kapsamında çok sayıda seminer de verdim.. fakat buradaki önerim tamamen seminer vermekten öte pratik olarak eğitimin içinde yer almak ve daha aktif çalışmak.. camilerimizi gerçek anlamda toplum merkezi haline getirdiğimizde kimse neden okuldan çok cami yapılıyor diyemeyecek o zaman..bilirsiniz çoğu zaman bu eleştiri konusu olmuştur. elbette bizim halk eğitim merkezlerimiz vs. bunlar da mevcut. fakat camilerin kapılarını kadınlara ne kadar çok açarsak inanın gerçek anlamda islamiyetin ne olduğunu daha çok insan öğrenecek ve en önemlisi içine sindirecektir. ben derim ki bunun yolu eğitimden geçer. ibadet elbette şart. ama neye neden niçin ibadet ettiğini bilmek ve bilinç sahibi olmak işte gerçek sorun bu.. islamiyete batının bakış açısını da merak ettim ve okumaya çalıştım. bir kısmının çevirisini yaptım bazılarını da direkt olarak not etmeden okudum. batı bizi cahillikle barbarlıkla suçluyor. onlara verilecek en iyi yanıt, islamiyetin aslında ne olduğunu göstermek ve iyi temsil etmek olmalıdır. bunun yolu da bilinçli olmaktan, okumaktan, araştırmaktan geçer.. |
RE: "Cami " toplanmaya yeri demektir. Kadınlar neden camiden erkekler kadar yararlanamaz? DİB lığının kadınlara camiilerde yer hazırlamak,onları camiilere katılımını sağlamak,kuran kursları gibi eğitim yuvalarına ısındırmak,musait olan camiilerde bunu fiiliyata geçirmiştir zaten.musat olmayan camiilerde ise nasıl bu sorun çözülebilir ,kaynak,ortam vs çareleri üzerinde çalışmaktadır. diyanet teşkilat yasasıyla inşaallah umarım busorunun önüde açılmaktadır.din görevlilerin imam-uzman imam-baş imam gibi tasnifi eğitim kalitesine ,din hizmetleri çalışmalarına kalite sağlıyacaktır inşaallah. halk karşısında yetişmiş imam ister.hutbeye çıkan imamın karşısında prof vardır dr savcı hakim eğitimci vs vardır.imamın eğitimi en az onlar kadar olmalı ki,kaynaklı islam hizmeti verilebilsin. batının islama bakışını biliyoruz.ve bu bakışların sorumlusu konusunda kendimize pay çıkarıyoruz ayrıca... devam ederiz.. saygılar. |
RE: "Cami " toplanmaya yeri demektir. Kadınlar neden camiden erkekler kadar yararlanamaz? camide kadınlar için yer ayarlamaktan öte.. camilerin eğitim merkezleri gibi aktif bir yer olması gerektiğini düşünüyorum. sadece kadınlar değil çocuklar için de ..sadece dini konularda değil toplumasa her konuda.. kadınını ve kız çocuğunu eğitmeye toplumlar geri kalmaya mahkumdur.. aslında okulların da yaz tatillerinde ve akşaları kullanılması ..atıl kapasitede kalmaması gerektiğini de düşünüyorum ama bu ayrı bir konu. diyanetin projesinde benim bahsettiğim sistemdekine benzer bir gönüllü katılımı programı ye alacak mı peki? din adamlarının iyi yetişmiş olmaları gerektiği fikrine katılıyorm. umarım bunun için gerekli çalışmalar yapılıyordur. |
RE: "Cami " toplanmaya yeri demektir. Kadınlar neden camiden erkekler kadar yararlanamaz? düşündüğünüz projenin olabileceğini sanmıyorum.halkı dini anlamda eğitilmesi projesi mümkündür.ama kastettiğiniz geniş ufuklu katılım pek ihtimal vermiyorum.buna ne diyanetin kadroları nede yer mekanlar müsait. gönüllü konusuna gelince.diyanetin bunu kabul edeceğini sanmam.çünkü gönüllü din adamlarını (fahri)ayıklama derdinde şimdi.. |
Cuma günleri okunan sala, peygamberimize getirilen salavatlardandır. Cuma günü salavat getirmek cumanın sünnetlerindendir. Cuma günü çokça salavat getirmeyi teşvik eden rivayetler vardır. Mesela;' Cuma günü ve gecesi bana çokça salavat getirin. Her kim bana bir kere salavat getirirse Allah teala ona on kere rahmet eder.(V.Zuhayli. İsl.Fık.Ans) Müezzin bu şekild esesli sesli sala okuyarak salavat getirmeyi ihtar etmektedir. Kur'ân-ı Kerim'de bu anlamda şöyle buyurulur: Âllâh ve O'nun melekleri Peygamber'e hep salât ederler. Ey mü'minler, siz de Ona salât (ve dua) ediniz ve samimiyetle selam veriniz" (el-Ahzab, 33/56). Bu âyeti kerimeyle, Peygamberimize salât ve selamlarımızla hürmetlerimizi sunmak farzdır; her müslüman için yerine getirilmesi gerekli bir görevdir. Her müslüman en kısa şekilde: Âllâhümme salli alâ Muhammed Allâhım Muhammedi rahmetinle tebrik et ve esen kıl" diye salât getirir. Hadislerden anlaşıldığına göre Cennette her bir insana 500 senelik, tahminen yeryüzü kadar bir yer verilecektir. Bu kadar geniş bir yerde bütün dostlarıyla beraber olacağı alemle hususi dairesi ayrı olacaktır. Bunula beraber, bütün kötü huyların Cennette yeri yoktur. Bu nedenle kıskançlık olmayacağı gibi helali olmayana şehveti de olmayacaktır. Nitekim, gözü olmayan göremiyor, duyması olmayan duyamıyor. Gözü olmayan birinin yanında sizi görmesinden rahatsız olur musunuz. Henüz şehevi duygusu gelişmemiş bir çocuğun annenizin veya kız kardeşinizin yanında olmasından endişe eder misiniz. Demek ki, Cennette kötü düşünce ve huyların yeri yok. Onlar bu alemde imtihan için verilmiştir. Orada imtihana gerek olmadığından yerleri de yoktur. Sadece helaline olan şehvet duygusu başkasına kapalıdır. Bu nedenle kimse kimseden rahatsız olmayacaktır. Cennette kadınlar cennet elbiseleri giyeceklerdir. Ancak bu dünyadaki gibi tesettür mükellefiyeti yoktur. Ayetlerde de cennetteki elbiselerin ipekten ve süslemeli oldukları şöyle haber verilmiştir: Onların üzerinde hafif ipek ve ağır işlenmiş atlastan yeşil elbiseler vardır... (İnsan Suresi, 21) Hiç şüphesiz Allah, iman edenleri ve salih amellerde bulunanları altından ırmaklar akan cennetlere sokar, orada altından bileziklerle ve incilerle süslenirler; oradaki elbiseleri ipek(ten)dir. (Hac Suresi, 23) Allah, iman edip sâlih ameller işleyenleri de altından ırmaklar akan cennetlere sokar. Orada altından bilezikler ve inciler takınırlar. Orada giysileri de ipektir.(Hacc/23) Bu hususun hadîslerdeki tafsilatı ise şöyledir: Ebû Hüreyre, Hz. Peygamberin şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir: Kim cennete girerse nimetlere garkolur ve hastalanmaz. Elbisesi çürümez, gençliği tükenmez. Cennette hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği ve hiçbir beşerin kalbinden geçmeyen nimetler vardır.(Müslim, Buhârî) Kaliteli kumaşlardan yapılmış rahat ve güzel kıyafetler giymek herkesin hoşuna gider. Cennetteki çeşitli renk ve güzellikteki kıyafetler de insanın bu yöndeki zevkine hitap edecektir. Dünya şartlarında kıyafetler ne kadar güzel olurlarsa olsunlar hep bir eksiklik söz konusudur. Tüm giysiler zaman içinde eskir, renkleri solar, kişide ilk giydiği zamanlardaki beğeniyi uyandırmamaya başlar. Bir kişinin dünyada çok sayıda giysiye sahip olması da bir önem taşımaz, çünkü bu giyimlerden alınan zevk kişinin ömrü ile sınırlıdır. Ölümle birlikte diğer tüm eşyalar gibi bunlar da geride bırakılır. Oysa cennet giysileri hem kusursuz güzellik ve çeşitlilikte hem de sonsuza kadar kalıcıdırlar. Peygamber Efendimiz (sav)'in cennet giysilerinin bu özelliklerine dikkat çektiği bir hadisleri şöyledir: ... Orada muazzam köşkler, geniş nehirler, bol ve olgun meyveler, güzel ve dilber zevceler (kadın, eş), ebedi pek çok ve renkli güzel elbiseler vardır. Orası yüksek, güzel ve selim yurtlardan parlak hayat sürülen bir yerdir... (Ramuz el-Ehadis-1, s. 170/1) Ayrıca bu kıyafetler öylesine boldur ki, kimse bir eksiklik ve ihtiyaç hissetmeyecektir. Bir hadiste bu duruma şöyle dikkat çekilmiştir: ... Onların içinde herhangi bir şeyi eksik olan kimse yok ki karşılaştığının üzerinde gördüğü süs elbiselerinden dolayı rahatsız olsun. Sözünün sonu gelmeden üzerinde daha güzel bir kıyafet bürünür... (Tezkireti'l Kurtubi, s. 325-326/563) Cennet ehlinin giyecekleri de en rahat edecekleri şekilde yaratılmıştır. Giyilen kıyafetler, cennetteki kusursuzluk ve güzellik içinde hiçbir rahatsızlığa sebep olmaz. Dünyaya ait eksiklikler -kıyafetin solması, kırışması, kirlenmesi, eskimesi vs.- de cennette yoktur. Ayrıca cennette kıyafetlerin kumaşlarının dokunması, dikilmesi gibi hazırlık aşamaları da söz konusu değildir. Cennette Allah'tan bir nimet olarak herşey her zaman en mükemmel şekliyle hazırdır. Cennetteki müminlerin kıyafetleri ile ilgili haber verilen diğer detaylar şöyledir ... Cennetin giyecekleri dokunmaz. Cennetin meyveleri yarılır da ondan elbise çıkar... (Tezkire-i Kurtubi-1, s. 21) Cennette hurma ağaçlarının dalları yeşil zümrüttür. Budakları kırmızı altındır. Yaprakları cennet ahalisi için giyecek kıyafetleridir. Onun bir kısmı kısa (iç) elbiseleri, bir kısmı da içi astarlı dış elbiseleridir... (Tezkireti'l Kurtubi, s. 314) ... Üzerinde yetmiş kat elbisesi olur. En aşağısı Tuba ağacından yapılmış, gelincik çiçeği gibi... (Ramuz el-Ehadis-1, s. 99/8) |
RE: Cuma namazından önce neden önce sela verilir.? güzel doğru ve yerinde tesbitlerinize yazdıklarınıza ilaveten; cuma günü ve gecesi sala verilmesi,müslümanlara yarın cuma ve birazdan cuma namazı kılınacak hazırlıklı olun amacını gütmektedir. bu amacı yerine gitirirken ezanda Allahı tesbih ,salada Resulune salavat ile süslendirilmiştir. birisinin amacı namaz vakti,diğerinin cuma vaktini bildirmektir. |
Cvp: Cennette Kadınlar tesettürlü mü olacak yoksa tesettürsüz mü ??? çoğunun kaynağı belirtilmiş zaten..kaynağı belirtilmemiş olanlar kütübi sittede geçmektedir.yani bana yabancı gelmedi bu hadisler..eğer kaynağında ısrarlı iseniz bulup yapıştırırız..ancak hadilserin çeşitleri var biliyorsunuz..uydurma zayıf garip hadisde olabiliyor maalesef.. saygılar.. |
RE: Cennette Kadınlar tesettürlü mü olacak yoksa tesettürsüz mü ??? kaynaksız yazı yazılmasını ben doğru bulmuyorum daha önce de bu konuyla ilgili bir başlık açmıştım -hala duruyor mu bilmiyorum- burda okunan konular günlük hayata tatbik edilmek istendiğinde sakınca çıkıyor. aramızda konuşup dağılmıyoruz sanırım. o yüzden tüm bilgiler kaynak dahilinde olmalı. zira hiç bilmeyen birine bu anlattıklarınız masal gibi gelebilir saygı bizden... |
tasavvuf hakkında bir soru benim bir sorum olacak. ben bir yerde ibn i arabinin tasavvuf hakkında "biz öyle bir denize daldık ki nebiler kıyıda kaldı "diye bir sözünü okumuştum.tasavvuf konusunda hep bu söz kafama takılıyor.tasavvufun aşamalarını da az çok biliyorum.bu durum o aşamalardan birine mi giriyor yoksa bu söz şahsi mi kabul edilmelidir?ve tasavvufta sınırımız ne olmalıdır?ilk başta bu konu bende çok merak uyandırmıştı ama kuran ve sünnete mesafesi beni düşündürüyor.belki de tasavvuf konusunda itidal üzere olmalıyız.aşırısı zarar gibi geliyor.bilemiyorum...bu konu hakkında bilgisi olan paylaşabilir mi? |
Cvp: tasavvuf hakkında bir soru Değerli NUR kardeşim; Tasavvuf alanı islamda vazgeçilmez bir yol, Lakin islama en büyük zararı veren yine bu yol.Herkes aklına geleni lastikleştirerek hurafe,şirk-hafi,ile donatılmıştır ;Tasavvuf ki; kanayan yaramız olmuş; İslam adına..Yanlış anlatışılmış ve yanlış anlatılmış.. Ben şahsen Tasavvufu çok kutuplu bir eksen olarak görmekteyim.. Her zaman bıçak_ Ekmek olayı olarak bakarım tasavvuf'a.. Bir avam'ın bilmeden tasavvufa bulaşması, Kuran_ı Kerim'i bir tek kez dahi okumadan, Tasavvuf ile ilgilenmesi o kişinin direkt kendisine zarardır.. Ehil insanlarla birlikte KURAN_SÜNNET çizgisinden şaşmadan yürünen tasavvufi seyir ise, kişilerin bulunduğu kademelere göre bir anlayış tarzı getirmektedir. Şimdi Muhyiddin_ İ Arabi üstadımızın kişiliğini araştırdığımızda, son derece sırlı bir kişilik olduğunu ve gerek kurani, gerekse tasavvufi alanda, bizlerin aklının ermeyeceği bir seviyede olduğu aşikardır. Ben Arabi'nin sözlerinde ŞAHSİ'LİK olmadığına inanıyorum. Sadece zamanı geldiğinde ANLAYABİLECEK islam ER'leri olacaktır, (ki olmuştur, ÖRN: Fatih Sultan Mehmet ) Tasavvufta sınırımızın ne olması gerektiğine gelince; tasavuf;bir insanın nefsini nasıl teskiye terbiye etmesinin,sofuluk dediğimiz ibadetlere azamı dikkatıin,bir lokma bir hırkanın talebinin,Allaha aşık olmanın yaşantımızla ıspatın,nar nur değil rüyetullah hasretinin,bir mürşidi kamilin(gündüz kalkancı değil) kontrolunde kurumsallaşmasıdır.Şahsi görüşüm : İLİMSİZ TASAVVUF, TASAVVUFSUZ İLİM OLMAZ.. İKİSİ DE BİRBİRİNİ TAMAMLAYAN BİRER EKSENDİR , AMMMAAA ÖNCE İLİM, SONRA TASAVVUF... Tasavvuf isee bir mÜrşit ister.. Fakat nasıl olmalıdır o mürşit dersen nur kardeşim ; 1-Bir mürşit; yaşantısıyla,edebiyle ahlakıyla tüm hücreleriyle safsatalardan hurafelerden arınmış saf berrak kuran hadis islamını yaşayacak. 2-Müritlerine emrettiklerinin azamisini kendisi yaparak örnek olacak. 3-Alim olacak(işkembeden sallamayacak,saçma sapan düşüncelerini islam diye yutturmuyacak,kuran derki,hadis der ki diyecek.Rüyamda bunu gördüm,şunu sezdim,kalbime geldi,şeyhim,kerametim,uçarım kaçarımlardan uzak duracak). 4-ilimsiz tasavuf,abdestsiz namaz gibidir. 5-maddi anlamda asla beklentisi olmayacaktır mürşidin. 6-insanların cehaletlerini,saf duygularını kendi emellerine alet etmeyecek. Syglr.. YAĞMUR |
Cvp: tasavvuf hakkında bir soru Alıntı:
katılmakla beraber eklemek istediğim bir nokta; arabinin kullandığı o cümle kuran sünnete aykırıdır zahiren,batınen ise doğru bile olsa ,müslümanların kafasını karıştırmak noktasında ulu orta sarfedilecek cümle olamaz.zahiren bunun şirk olduğu tartışılmazdır.yağmurun dile getirdiği nokta ise bizim bilmediğimiz olabilir gibi,acziyeti dile getiren,muğlak kafa karıştırıcı ve en önemlisi küfür sayılan bir cümleyı kamufle etmek mazur göstermek çabası ayrıca düşündürücü olsa gerek.. günümüzde,özellikle ülkemizdeki tasavuf laçkalaşmış,ya bir siyasi partinin oy deposu,ya bir sakal sarık elde etmekle kendisini şeyh ilan etmesi noktasındaki cehaletin doğurdu bir çeşit din,ya menfaat üzeri kurulu,ya kızlarımızı istismar eden bir çeşit kirli emel yuvaları,ya da sadık temiz alim bir insanın etrafında toplanan mürid dediğimiz islamdan habersiz,şeyhinin her dediğini ayet kabul eden ayrı bir dert sorun çıkmazlık...vs vs vs... istisnalar kaideyı bozmaz.. saygılar.. |
Cvp: tasavvuf hakkında bir soru Sevgideğer dostlar , Tasavvufi konuda buradan yola çıkarak her türlü soruyu soralım tartışalım düşünelim ve düşündürelim . Muhakkak vardır bu konuda hepinizin sormak istediği, merak ettiği; cevabını bilmek istediği sorular.. Elimizden geldiğince Kuran_ Sünnet Eksenli cevaplar alacağınıza emin olabilirsiniz.. Syglr... |
RE: tasavvuf hakkında bir soru Önce böylesi bir Ramazan gecesinde ; biraz acılı pizza gibi algılansada damak tadında bir yazı... Başta Nur kardeşimizin sorguluyan ama isabetli sorusu... Ardından Yağmur kardeşimin buna verdiği harika bir cevap... Hatta o sahtekarların yerinde olmak istemem bu sözlerden sonra... Evet yara sahiplerinin acısıyla orantılı olarak gönlü yakarken ; uzaktan bilmeyenler çekilen acıları anlıyamazlar. sevgi değer doslar rabbim sizede bizede basiret ve feraset bi okardarda fehim nasibeylesin amin. Biliyorsunuz ülkemiz bilinçli bir batılılaşma sürecinde önce "SEKOLASTİKLEŞTİRİLMEK" istendi , başarılamayınca "SEKÜLER MANTIĞIN DİYALEKTİĞİNDE SÖZDE ÇAĞDAŞ VE AYDINLAŞMANIN ÇİZGİSİNE" çekildi...Bu gün halkın inançlarıyla çelişen ve ilahiyatçı bir kısım proflarında dahil olduğu 70'liyılların o Reformist akımına baktığımızda bunları görmek mümkün... Ancak öz kültürünün böylesine yozlaştırılarak gelinen ikibinliyıllarda konular hakikaten konu mankenlerinin provakatif seneryolara alet edilişiyle bir hayli kutsallarımızı yaralamıştır. Dikkat edilirse yirmisekiz şubat öncesi seneryolaştırılıp aczimendi gibi bir itici ve toplumun ekseriyetine hoş gelmeyen bir kısım ne olduğu meçhul kişiliklerle yeni bir üslub; tarikat ;meşrep ne derseniz işte o denilen bir çok senaryolar tertip edilirken göz ardı edilen neydi biliyormusunuz ??? Beyoğlu'nda masonluk tarihinin o en ilkel ;fakat gizemli otuzüç derecelilerin ;şeytana tapışlarının ayinlerini deşifre edenlere bir misilleme olaraK talimatı; İsrail yüce konseyinden iskoç ritine ; oradanda Fransa büyük mason locasına ve oradanda o günkü ülkemizi idare edenlerin kurdukları hükümetlerin bu işe destek oldukları vehimiyle ülkenin hükümetini alaşağı etme adına bir dizi senaryoların gerçekleştirilmesi biraz ibretle baktığımızda bu konuya çanak tutan bir medya ve onun andıç karekterli derin kişilikli kalemşörlerinin kullandıkları kelimelerde tıpkı "Vurun Kahpeye" filmindeki seneryo gibiydi... İşte o günlerin kalkancıları ve gündüzleri dikkat ederseniz isimleri bile seçilmişti...[HIGHLIGHT=#ffff00]MÜSLİM- FATMA-ALİ [/HIGHLIGHT]ve aradaki derin tarikat ilişkileriyle sulandırılan islam aile ahlakı ; ve bir kısım şeyhlerin şehvet tiryakiliğinde başta Efendimiz (as )'a saldırılar ardındanda tabi kötülerin istismarları bahane edilerek ; bir hayli islama ve mukadesata saldırılar ve ardından derin bir uyku... Bu gün ülkemizin başta istanbul Ankara Bursa ve Anadolu kaynaklı bir çok İinde kişisel istismarlarıyla bir çok kişiyi adeta zombileştirip kendilerine bende eden bir sürü tarikat görünümlü istismarcı; "sözde mürşit" var ; bunlar medya yoluyla deşifre edilmiş olsalar da malesef hala aktif olarak insanlarımız tarafından saygı duyulup hürmet edilmekteler........ Bütün bunlar "Cehaletin" bir farklı yansımaları... İnsanların gönüllerinde elbette ki Allaha adanmış bir sevgi ve o sevginin amele dönüşüp kullukla kemal bulması gerekirken ; bir kısım kişilerce istismar edilip malesef aslından uzaklaştırılıyorlar..Tabi bu da cehaletin bir farklı yanı.. Sorarım size "Kişi ilim sahibi olsa acep bu hataya düşermi"?? İnşallah yazdıklarınızı akıllıca düşünerek okuyacak olanlar sanırım gerçekleri anlarlar... Gönül Dostu _ Bursa |
RE: tasavvuf hakkında bir soru Sanırım bu yolda değil "Muhiddin Arabi" yi anlamak günümüzde Aşk'a aşina hak aşıklarını bile anlıyamıyacak kadar önyargılı insanların yaşadığı bir alemde biz ; Muhiddin Arabi'nin söylediği o söze takılmayalım ne olur !!! Ve gerçek hakikatli hak dosltarının seslerine kulak verelim hani derler ya bir kısım kişiler "Gelin gelin hak yol biziz bize gelin bu alemde bizden daha hakikisi yok koşuuun gelin ; ölünün yıkayıcıya teslim olduğu gibi gelin ; hiç bir şey düşünmeyin ne dersek inanın ve her tür nimetlerinizide getirerek gelin"diye seslenmektedirler; Hiç düşündünüzmü sevgi değer dostlar bir tanesi çıkıpta "Ey Ümmeti Muhammed ;ne olur bana değil kendinize gelin" diyorlarmı??? Asıl mürşitler insanların kendilerine gelmesini sağlarlar öyle değilmi rabbim her birimize basiret nasibeylesin.. Amin... |
Cvp: tasavvuf hakkında bir soru Saygıdeğer üstadım, Aslolan kaynaga inmektir, Kaynaktan beslenmektir, Kaynak ise Kurandır, Asrımızda bize geliin biz mükemmeliz diyenlerden şeytan görmüş gibi toparlanıp kaçmak gerek.. Bu zamanda insanlar hakiki mürşid arayıp durmaktalar.. Halbuki en hakiki mürşidin [HIGHLIGHT=#ffff00]İLİM [/HIGHLIGHT]olduğunu bilmediler bilemediler.. Ölünün yıkayıcıya teslim olması dahi yanlış anlaşılmış.. Nasılını bilememişler.. [HIGHLIGHT=#ffff00]Halbuki; ÖLÜNÜN YIKAYICIYA TESLİM OLMASI dahi, çok ince bir iş.. Düşünmeyin demek ise, baştan yolu kesmek.. Oysa müslüman, ilim ile teslim olmalı.. Koyun gibi değil...[/HIGHLIGHT] Vay ki koyun gibi teslim olanların haline ki, teslimiyeti bilemediler.. Bildirmediler ki bilsinler.. Tabii ya!!! Menfaat ve çıkar dünyasında bunuu bildirirler mi hiç ?!! Sözüm meclisten dışarı, hakikatten o teslimiyet olgusunu çook güzel işleyen alimlerimiz de var , gül gibi yetiştirmekteler talebelerini.. Teslimiyetin kul'a değil gerçek bir alim kul'un hal ve tavırlarından beslenerek, taklidi iman'dan tahkiki imana geçiş oldugunu , gerçek teslimiyetin bu oldugunu hal tavır ve yaşayışlarıyl anlatanlarımız var kii , işte eli öpülesi insanlar onlardır.. Allah razı olsun... Syglrrr Yağmur |
RE: tasavvuf hakkında bir soru gelelim üstada ben bi hiçtim ve gafildim sanki kuru turabi ruhumu özümle bildirdi muhiddin arabi işbu mana deminde bir gönül dostunun o namütenahi sözü öylesine bir gizem arzederki bunu anlamak için kişi hem ilim hem muhammedi bir aşkın ateşiyle yanmalıdır sanırım bir keresinde efendimiz ashabım gökteki yıldızlar gibidir hangisinden aydınlanmak isterseniz aydınlatırlar bir başka deyişinde ise benim ümmetimin alimleri beni israilin nebileri gibidir diyerek bir teşbihle bu ümmetin hakiki halini anlatıyordu ancak bir konu ve bir ifade aşkın sırlı o kelam denizinden gönle yansırken hele bir de muhişiddin arabi gibi bir aşk erinin dilinde sırlarla terennüm edilirse bunu ancak aşk ehli tefsir etmelidir sanırım soruyu soran kardeşim kısmende olsa kendisine verilen bu malumattan gönlüne düşeni almıştır allahu alem. |
Cvp: tasavvuf hakkında bir soru hocam yüreğinize sağlık.meramımı o kadar güzel dile getirdiniz ki..dikkat ederseniz özetle altını çizdiğim konuların detayına girdiniz..sadığınız tüm proplemlerle,tuzaklarla,senaryolarla,andıçlarla,ma sonların toplumu yıkma harekatıyla,iktidarı devirme planlarıyla,islama vur abalıya senaryosu uygulandı...aczimendilerde verdiğiniz örnek ile,itici bir kesimi islam diye,islama saldırı ve islama saldırı ile sav e halifelere sahabelere gönderme şeklinde herşey yapıldı..senaryo bitti,emellerine ulaştılar,aczimendilerde bitti ne tuhaf değilmi?..! diğer tarafta,şu an tüm bu senaryolardan uzak,kişisel bir takım tarikatlerin heryerde türemesi rastlantımı bilmiyorum.öözelikle marmara bölgesinde...maalesef acısını biz çekiyoruz,gençlerimiz çekiyor..buna birileri dur demelidir.gözyaşlarının dinmesi gerek.sanalda ulaşabildiğim bazı kardeşlerimizin bu konuda nasıl çıkmaz sokaklara sürüklendiğini duyuyoruz...:( .... tasavuf laşkalaçtırıldı derken bu konuları kastettim.. saygılar. |
RE: tasavvuf hakkında bir soru kuran ki efendimizle özdeşen bir vahiydir ve o rabbimizin hakikati ifade edişi ni en güzel izhar ederken elbetteki başka mürşide gerek yok lakin yolda emekliyenler taliboldukları bilgiye ererken elbetteki talebe hoca ilişkisinide göz ardı etmemeliler değilmi efendimizin o ince ve rikkatli sözlerinden diyorlarki ya öğreten ya öğrenen ya dinleyen ol böyle bir hiyararşiden mütevazice yola çıkan beşikten mezara kadar ilmin yolunda olacaktır onu kim kandırabilirki rabbim böyle hakiki talib olanlardan eylesin bizleri amin. |
Cvp: tasavvuf hakkında bir soru elbette hocam..haklısınız sadakna..emekleyenleri eğiteyım diye perişan etmek nedir?bu yozlaşmaya dikkat etmek gerek. yoksa tasavuf=islamdır.tasavufa karşı değiliz ki haşa...bu gün islam adına zekeriya beyaz ne kadar geçerli ise,bu tür adı geçen tasavufçuların da aynen islam için geçerlidir...!!!!!!!!!!!!! Allah cümlemizi ikisinden de korusun. |
RE: tasavvuf hakkında bir soru teşekkür ederim verdiğiniz bilgiler için... gerçekten konuyu aydınlattınız.sonuç olarak yüce kitabımız k kerim ve sevgili peygamber efendimizin sünnetinden dışarı çıkmadığımız sürece tasavvuf Allah a götüren güzel bir yoldur. ibn i arabiye gelince yalnız bu konudaki görüşünü değil ,genel manada ortaya koyduğu vahdet i vücut ve diğer görüşlerini de incelemeye çalıştım fakat tam manada ne demek istediğini anlayamadım.zaten konunun başında belirttiğim görüşü de onun sünnetle arasındaki mesafeyi açıkça ortaya koyuyor. |
Cvp: tasavvuf hakkında bir soru evet gerçekten arabinin uslubu bir ilahiyatçıyı ,ilim adamını bile anlamakta zorluk çektiriyor,düşündürtüyor.ilimle tanışmamış biri okuduğunda ne düşünür ,bunu düşünmek bile istemiyorum. |
RE: tasavvuf hakkında bir soru evet sevgideğer dostum haklısın sizin o yazdıklarınızıda saygıyla yad ediyorum bende marmarada yaşıyan bir kişi olarak çevremde yaşananları ibretle görüyor fakat gönlümden üzülmekten başka bir şey gelmiyor gibi davranmıyorum yıllardır gerçekleri hatırlatan bir üslubla sabrımla sınanıyorum belki belkide insanlar kendi aldanışlarının bir sahih gerçeğine muhtaçlar fakat sahtelerinde gerçeklere fırst kalmıyor sanırım evet batılılaşmanın bu seksen yıllık yeni sürecinde üç kuşak yitiren bir milletin torunlarından ginede aslına dönen bir samimi nesil var gerçek muhammedi muvahidliği halle yaşayarak ifade ediyorlar bir tarafta derin asimilasyon taşaronlarının tarikat kimliğini yozlaştırıcı gayretleri bir taraftanda medya aktüelliğinde özlerin közlerini söndürme hamleleri bu ülke insanlarının bu gayretteki samimilikleri sanırım haylice sınanmakta ve bizler safımızı belirlemekle mükellef olduğumuzuda unutmamak durumundayız ginede böylesi bir hoş forumda bunları dillendirmek bir mutluluktur benim için sizlewre kalbi teşekkürlerimi arzediyorum |
RE: tasavvuf hakkında bir soru sevgi değer nur kardeşime sizi tanımıyorum fakat sorularınızdan gönlünüzün bu güzel sufi hayata meyilli olduğunuda gözlemliyoruz bu alem resul as mın peygamberliği öncesindeki o güzel ve sade yaşamında bil fiil yaşadığı ve uyguladığı biçimlerin kulluk versiyonu diyebilirim yani sufi hayat islamdan sonra değil hatta islamdan bile önce hemde efendimizin uygulamalarına bakınca görmekteyiz ne varkı vahdet konusu ap ayrı bir konu ve elbetteki şuan söylediklerimizlede iniltili ne varkı gerek vahdeti vücut gerekse vahdeti şuhut sadece ilimden yoksun biz avamın bu konudaki kuruntularından başka bir şey değil hakikat ehlinin ne bir vücut nede şuhut ile bir sorunu yok ancak bu konuların farklı manalara çekilmemesi için alt yapısınıda kurmak gerekiyor bu yolda sizinle özel görüşebiliriz meilinize yazabiliriz yani sevgi saygı ve hürmetlerimle |
Cvp: tasavvuf hakkında bir soru kaynaklarıyla tasavvuf.. makalat..ve üzerinde düşünmeye sevk eden bir kaç yapıt.. tasavvuf ve mevlana..mevlana ve halvet..halvette açılan gönül.. muhabbette incelik.. insan ve manası üzerine bir yol olduğuna inancım sağlam..çünkü basamak basamak bir açılmadan bir sıyrılmadan bahseden sukut yolculuğu..ama aklı karışık olan ve ruhunu maneviyat ile belirli bir kıvama ve olgunluğa getirmemiş gönüller için bir çıkmaz sokak gibi gelir bana..yer belirliyor kişiye tasavvuf..okuduğumuz bir kaç eserde bu yolun yolcusundaki bazı hallerin yazı ile anlatılmasıyla kişi kendini bir arayışa sürüklüyor..şahsen biz, bir aralar okuduğumuz eserlerin yansımalarını acizliğimizle kendimizde aramaya ve görmeyi istedik..çünkü tasavvufta duyular,yaşam ve algılar arasında manevi bir enginliğin izlemini hissetmek başlı başına bir gidişin ve oluşun habercisidir.. önce hal.. hal ve dili..halin dillenmesi..kendini bir eminliğe teslim edip seyre koyulman..işte bir an koyulduğunuz bu dinleyiş ile bir irkilme ile yüzleşiyorsunuz..acaba benzemeye mi çalışıyorum ..yoksa olduğumdan mı ibaretim..tasavvuf..derin bir konudur..çünkü derin olan, bir halin vecde ve aşka gelip kişiyi kendin sıyırması..sadece yaşanır.. ilim ile bir bütünlük arz ettiği oldukça doğru..ama tasavvufun mertebesini kişi an be an hayatındaki değişim ile fark edebilir.. bu kendini öncelikle vücüt, duyular ve algılamaların farklığıyla gösterir.. tat..duyu..görme..temas..hepsinde farklı bir netlik, farklı bir algılama süreci başlar..halin ilk mertebeleri olarak bunlar ile yüzleşmekten bahsedilir.. sonra bu hal ile gönül ve manevi alem aynı anda kişiyi ,ruhunun enginlikleriyle farklı bir boyutta yaşıyormuş izlenimiyle kendini hayat ile sıyrıldığının kanısına vardırır...çünkü bu dönem ile bir yabancılaşmanın içine düşmüştür..benziyenler..kendine benzeyenlerir arar..kendi gibi olmayanların içinde.. bu arayış daima devam eder..çünkü tasavvufun mertebesi O na ulaşmak..O nun ile olanlarla halleşmek ve varlıkta yokluğun tadını yaşamaktır.. uzun ve meşakatli bir yoldur..herkesin harcı olmadığına inanırız..günümüz ile yaşanılan tasavvuf artık manandan sıyrılıp bir şekle bürünmektedir..bunu geçenlerde bir program açılışında fark ettik..mevlanayı anma şölenlerinde..şaaşalı bir gösteriden bize yansıyan günümüz ile tasavvufi yaşam arasındaki uçurumun nedenli renklendirildiğiydi..şölen havası ile bir mekanda dönen bayan semazenler ve alkışlar ,ıslıklar bir an bize mana nerde dedirtti.. tasavvuf ehli bir çok gönül insanın eserleri en güzel hali ile bu yolun derinliğinden bahsetmektedir..inşşallah manası ile buluşurda bizlerde nasiplenenlerden oluruz... son olarak şunu ifade etmek isterim ki bu bilme işi ,sadece ilmi herşeyi kuşatanın sınırları ile insana manevi derinliğindeki mertebeye göre aslı ile sunulacaktır..bir nevi hayal alemi ile yüzleştirdiği doğrudur..çünkü bu yolun yolcusu olan şayet gerçekten engin bir gönül dostunun gözetimi altında değil ise neyin ne olduğunu tamolarak bilemeyip ,bir şaşkınlıkla başbaşa kalacaktır.bu inanmış ve aşkını dilemiş her kişiye Allah ın izniyle sunulur..sadece dilemek ve istemekle, kendini teslim etmekle alakalı bir şey olsa gerek..bir şey diyorum..çünkü bunun muhabbetini bulabilmek muhabbete aşk olmakla kişiyi kendinden sıyaracaktır..ister dört duvar arasında olsun..kişiyi daima gören bir Allah ın açmayacağı kapı ve gösteremeyeceği hal yoktur..inşaallah.. ama günümüz ile tasavvuf arasındaki bağlamı belirleyen ve bu yolu anlatmaya çalışan bir çok yayın,kuruluş ve kişiler varlığını aklı ve ruhu karışık insanlar üzerinde gösterip ,kendi çekimalanlarına alamaktadırlar..magazinleştirilmiş bir halin dili olmaz.. ilim ile kişinin buluşması ve bunu algılaması en doğru olanıdır..niyet ve akıbet hayır ile buluşur.. inşaallah..bu konu maneviyat ile açıklanan bir sır olduğı için sadece bu zamanda yaşanmakla hissetmekle insana yansıyan bir yol olduğuna inanıyorum...ama anlatmak bizlerin ve bir çok anlatmaya kalkanın harcı değil.. arayanlar inşaallah bulanlardır.. acizce yorumda bulunduk..paylaşımlar oldukça güzel.. |
RE: tasavvuf hakkında bir soru aslında bende dinin ,tasavvufun halis , karmaşık olmayan ,anlaşılır olanından yanayım ama okuduğum terimlerinde ne manaya geldiğini de bilmek isterim tabi ki... bu yüzden öyle bir soru yönelttim. sağolsun forumdaki arkadaşlarda tatmin edici cevaplar verdiler Allah hepinizden razı olsun.bir de olaylara tam vakıf olmadan ,anlamadan tasavvuf konusunda bir görüşe varmak istemedim.gerçekten iki ucuda keskin bir konu çünkü.. |
RE: tasavvuf hakkında bir soru sevgi değer nur kardeşime bir tasavvuf dillenmesi lütfen ibretlice okuyun NAATI ADEM Âdem kerem sahibi, hiçliğiyle bilinir, İş bu sırra erenler, deryada yok edilir. Yokluk beka billâh’tır, âdem onun kapısı, Hüve yokluğun remzi, Muhammed’se tapısı. Rakamlar birle başlar, bir sıfırla çoğalır, Nurun başlangıcından, marifetler dağılır. O âdemi bildinse, âdeminden geçersin, Onun olanı verip, sıfırlığı seçersin. Sıfır daire gibidir, çapı üç yüz altmıştır, Başlangıcı sonuna, on dokuzla katmıştır. Besmele on dokuz harf, insan onun şifresi, Âdem, dünya ve felek, bilinenin cifresi. Tasavvuf kir temizler, akıl şaşar ne kiri? Masivadan kurtul da gör, Huve ile sekiri. Özün sözün olmadan, gönül gözün olmadan, Bu haller anlaşılmaz, aşk meyinden dolmadan. Vücudun mahviyeti, kesretinden arınmak, Vahid’in Vahdet’inde, hiçlik ile sarınmak. Ne Beyazıd şaşmıştır, ne Hallac yalan söyler, Muhyiddin faş eylemiş, insanlar hayret eder. Varlık bir kuru emel, ben yok olup, O vardır, Aklına güvenene bu yol engel, duvardır. Bilinmeyen meçhule, kılavuzla gidilir, Âdemliğin şükrüyle, hamdi ona edilir. Çare-i iksir odur, onla zikir edilir, Ebeden canın koyan, Hay’dan, Hu’ya gidilir. |
RE: tasavvuf hakkında bir soru SEVGİ DEĞER İNZAR KARDEŞİME bazen hani destektir birkaç kelamda olsa işte böylesi bir hoş konuya harika katkılarınızla gerçekten bir mana hazzı kattınız kalbi teşekkürler evet haklısınız yaşayanlar o halleri dillendirmede bile haya eylemişler ancak günümüzde bu aşkı ve iştiyakı ruhlarında hissedenlerle bir şeyleride paylaşmak gerekiyor ve siz üslubunuzla bunları dile getirirken bir farklı dille de acizane biz ifadelendiedik rabbim gayretinizi ve gayretimizi huzuri ilahiyesindeki aşıklarla onandırsın amin |
Cvp: tasavvuf hakkında bir soru Bir yıl kadar önce, yaşayan bir meczup ile tanışmak kısmet oldu. Zaman zaman gidip gelen aklı ile oradan buradan anlattıklarının satır aralarında çok manalı sözler dinledim. İşte aldığım bazı notlar: -Allah müslümanı değil, sıfat ve esmaını açığa çıkaranı sever!.. Batılılar ilim ve fende çalışarak Allah’ın İlmini, Sıfatlarını açığa çıkardılar. İnsanlığa hizmet ettiler. Allah, çalışanı, hizmet edeni sever. -Ben Allah değilim ama, Allah benim!… Şaşırmayın, çözmeye çalışmayın, zaten çözülmüş. BENİMsediğim için ALLAH BENİM!... Anladınız mı?.. Kim kendini Allah’a verirse Allah da kendini O’na verir!.. Hazineyi, hazine olan alır… -Allah’ı Bilmekle Allah’ı Bulmak bir değil!... Cereyanı bilirsin. Elektrik mühendisi olup santraller de kurabilirsin. Bu, elektriği bulman, hakikatine varman demek değil. Ne zaman bulur, hakikatine varırsın?Cereyan seni çarpınca!.. Çarpınca cereyanın hakikatini anlarsın!... Hak Aşkına çarpılanlardır Allah’ı Bulanlar!... -Kendine kadın almak için bir sürü para döktün. Hanımı kolay vermediler sana değil mi? Şimdi Allah’ı istersin. Bir hanım bile çeyiz, düğün, masraf istiyor da Allah kendini sana ucuz mu verir? Pahası ağırdır Allah’a talip olmanın. Çile, sıkıntı, dertle verir Allah kendini… Anladın mı?!... -Allah’ı bulmak için kendimi bulmam lazım. Kendimi tanımam için kendime gelmem lazım. - Allah sende yoksa, sen de yoksun!.. Sen de yoksan, Allah da yok... İKİ DİYE BİR ŞEY YOK!.. İkilik yok, hepsi BİR, hepsi kendisi ZATen… ………………. Değerli Dostlarım, İster “Akılları yerinde değil, itibara almaya değmez” diyerek es geçin, ister bazı sözlerinden ilhamlar alın, Meczup Veliler; sıradan kulların anlayamayacağı ilahi cezbeye kapılmış ilginç zatlar. Onlar üzerine araştırma yaparken Pîr-i Meczubân olarak ÜVEYS EL KARANİ (k.s) nin zikredilmesi bana oldukça ilginç geldi! Rasülullah’ın, hırka-i şerifini verecek kadar önemsediği, ”Rahmanın kokusunu Yemen’den duyuyorum” diyecek ölçüde yücelttiği, sahabesine; ”O geldiğinde duasını almaya bakınız. O kıyamette Beni Rebia ve Mudar kabilelerinin koyunlarının kılları adedince kişiye şefaat edecektir “ dediği Üveys el Karani de meczup ise; ben onların hiçbirine deli yada sıradan insan diyemem!... Halleri kendilerine özel, durumları Allah İndinde Sırdır. Aslolan elbette cezbeye kapılıp kendini yitirmek değil, cezbeyi yaşayıp dengede tutarak cazibe merkezi bir mümin, nur saçan bir fener, ilim ve hal yansıtan bir gönül eri olmaktır. Üveys El Karani(k.s) başta olmak üzere meczubân, dervişân, arifân, mürşidân, âşıkân vb Gönül Ehline selam olsun… İlim Okuyanlara da tıpkı İmam-ı Azam ve Hanbel gibi,kalp ehlinden feyizlenmeyi isteyecek farkındalık nasip olsun!.. Syglr... |
RE: tasavvuf hakkında bir soru bide tüm forum sakini doslara bu beyanla bir şiirin iz düşümünde tefekkür eylemelerini ve bu yazılanların hakikatimize neler katabileceğini yüzleşerek hatırlatırım Yalan olan bu âlemde ne yaptığımızı anlamadan, Nasıl ve niçinlerin bile cevabını düşünemeden, Düşler denizinde düşe bata bir yaşamdır, hayatımız. Hay’dan gelip, Hu’ya gidilen bir seyahattir bu. Böyle diyenlere gülüpte, abdal denilen âlemdir Dairenin çemberinde, dolap beygiri gibi dönülen dönerkende fark edilmeyen yanmalardır tuuli emeller Ne yanmayı, biliriz bu âlemde ne de sönmeyi. Ama bir yangın vardır herkesin gönlünde. Oysa doğmak ve ölmeklik ne demek? Buna bile vakıf olamadıktan sonra, Yaşamak neye yarar hedefi olmayan herkes gibi, herlikte feri sönmüş bir gönülle, erliğe, soyunmak Adam olmak, erliğe soyunmak mı acep, Yoksa er kişi niyetine Kılınırken duyulan o “er” komutunun, İş işten geçtiğini, ölene değilde henüz Gözü açık olan dirilere bir mesaj gibi sunuluşumu gerçek?- Aslında, açık gözle kapalı göz arasındaki nüans farkı, O farkı fark edememenin sancısıdır gönlümüzdeki, herhal. Aslında bu sancı gönlümüzü burarken, Biz hala mali hülya hayalleri kurmakta değilmiyiz? Şu an bir düşünün nerdesiniz, Neylesiniz ne yapmaktasınız Ya ben, Ah nefsim niçin bu kadar asisin, Asiliğin hükmünü sürdürürken beden sperlerinde, Sana ram olunan bir ömrün Heder oluşunu seyretmekten başka ne yapabildim ki? Özünde ve sözünde dimdik bir irşat edenle Birlikte olamadın ve bilemedin levvamenin kirizlerini gönlünde! Levm, bir isyandı, belki bir baş kaldırmaydı, Bir itiraftı gerçeğe, Bir tevbe, bir tezkiye, bir gözyaşıydı zahir. Ruha pranga vurulmuş esarete müptela Ve insan bu müptelalığa rağmen zindanda. Hatta gün ve gecelerini bilmeden yaşayan, Sonrada bir merhamet elinin sımsıcak güveninde, Açılan kapılardan gün yüzüne, yani hürlüğe azad edilen. İşte bu karmakarışık fikirlerin fırtınalarının dinipte, Asude bir latif denizin durgunluğuna yansıyan güneşle mülhime sahillerinde rıza merhametinde, Saf ve duru kumlar üzerinde, Rahman güneşinin şualarında şifa bulmak Ne kadarda güzel olurdu. O ıssız, bakir ve temiz sahillerin gönül korsanları, Denizlerin amazonları mesabesinde bir su perisi Veya denizkızı gibi masum ilhamları, Şehvet kanıyla kara kâbuslara dönüştürürken, Hürlüğe hasret hayatını Hz. İnsan olarak Bu sahilin ötesine götürüp, Rahmet padişahına Emanet sunması gerekirken insanın; Bilemeden ve bulamadan İlimden yoksun olarak yakalananlar, O saf gönlerini ve o saf denizin, o saf kumlarında, O saf demde mülhimenin hilesinde heder eylerler ki; O zamanda “ah mürşit, vah mürşit” diye inlerler... İnlerler. Lakin iş işin içinde hiç olmuştur gayri. İşi, işin seyrinde ilmedenler, Sabrın çile tezgâhında tevekkül ipini dokurlarda... Gönüllerinde “Rabbi zidni ilma” okurlar. Ve dalarlar hikmet denizinin sularına, Varırlar sevgilinin diyarına. Bir rüzgâr eserki, cennet kokularıyla. Selam sukünetinde sunulur, Can kâselerle, kâfur şerbetleri. Göz, görebildiğine mest olur, Gönül ferahın afi tabında itminana erer. Bir fitnei ahu gözlerinde ceylan. Ve o ceylan bakışlarla okunu gönderir ki, Ne devran kalır, nede seyran. İtminan, isyan-ı şiddete döner Emredici nefsin hırsında yücelerin ihtişamından, Aczi yetin en alt derecelerine, inerek Bir anda yine bel hum adal olabilir. İşte o zaman, bütün geçen zaman, Bütün emanetler, bütün gayretler heba olur. Ve bir ömrün sağından gelen sadalar sukut eder Ve başlar şimalin cinnet anarşisinin ceberut cengi. Ne oldum” demeden, “ne olacam” diyenlerin Gönül tokluğunu oluşturan tezkiye, İmdat eylemezse vay ki vay “ Ben neymişim” diyenlere. Allame ve hazerfen sahibi, Ve sahib-i zemin, sahib-i zaman Ve bed-i zamanlıkla ünlenipte, Hocalıkta koca olamadan, İlmin hevasından kemal bulamadan, Rahmet sahilindeki, rıza koyuna ulaşalabilirmi acep insan? Bir nida hitabı gelir gönül kavuzlarından Ve ancak gönül kulaklarından dinleyen algılayabilir. Nice büyük, büyük âlim, bu haliyle yok oldu. Onların bu büyüklüğü sorsanıza ne oldu? Tövbenin tezkiyesi, teslimiyetin tebessümünde Mecal ver ipte kullara, Ol raziyenin koynunda Kucaklarsa kişi, rahmet damlalarını... O rahmet damlalarının nefs kabuğunda Ruh istiridyelerinin incilerini Nasıl büyüttüğünü, Bir damla rahmetin katresinde Bir âlem can bulduğunu, Selamın saf rengini nurun şuasında Şafak bakireliğinde bilenler, Şükrün rıza beratında tebrik edilip, Şefaat-ı Resul adına onanırlar ki, Artık raziyede rızaya teslim bir bilge olupta, Muhabbet sarayına Muhammed’i konuk olarak, Davete hak kazanır. Ve böylece, merziye sarayına girmenin bedeli, Mersiye okumaktır. Muhabbetin “bela” sırrını aşk ederek, Muhatabı hazzetmek ve hasretmektir aşka. Âşık gönlün o tertemiz vadilerinden akan, Hasret sularının şırıltılarında Coşkulu bir sayha ile davudi bir ritmin eşliğinde Okurken mersiyesini, ruh, Rızkın bin bir lezzetini tatmanın saflığında, Adeta Rezzak’a şükrünü hammdin binbir ismiyle İfade ederki, ol dem Vuslat ve Vedud tecellisi istila eder varlık âlemini. Kulluk, amel ve beden, aşk, sabır Ve vuslat birbirine karışıp, mürekkep olurlar. Ve o mürekkep olur ki, her bir ağza Bir olur ve dil O’nu söyler, Kulak O’nu işitir, göz O’nu görür, Beden O’na gider. Tasa, tevbenin sabrı ile akrabalığını bilip, utanır söylemekten, üzüntüsünü, zulmün ramında bilip,tevbeye sarılır ve susar. Huzur gözlerinde tatlı bir hazla ulu divanın kıyısında rahmetlerini görüp, razı olarak rıza tespihlerine gark olur. Ve kul, ezel ve ebedin zahiri ve batınında, Hayrında O Hu’da oluşuna ayn-el haz ile ilm-el haz, hakk-al haz nidasıyla Bir tadil-i hal eylerki, Artık makam, mevki, merzuklukta Saf bir gönül suretinin, siretindeki Vedud-i şualar nur-u muhabbette sinleşerek, Saf bir gönül, saf bir beden, saf bir kul eyler insanı, O zamanda ben, sen yoktur, yalnız O vardır. Yani Huvellahu ehad dır o, huvellahu la ilahe illallah, huuu Muhammedun Resulullah. Ezel zaman anı, anla dem bu an. Özler Onu özler, sözler Onu söyler, Gözler Onu gözler, sesler Ona sesler, Onsuz bu âlem sonsuz, sonsuz sen olmasanda, Senle bu âlem müzeyyen. Âlem Allah’ın lutfu kullarına, kullar ihsanı kollar, Kollar semaya kalkar, diller Ona yakarır, Sema ile sena sevgiyle selam olup, Sunarlar kulluk sevdasını sevgiliye. Sudan sudur eden varlık, Mürekkebin karmakarışıklığından eğer arıtabilirse kendini, suskunluğunu sabahında bilir saflığının fendini. Nazar eyleyen Hak’tır, Ömür bir ihsandır ki, kul olana bilmemek ahlaklaşmamaktır. Bilmek istersen eğer, bil, bul bilge birini, Birliğe ermek başlamaktır. Besmeleyle başla, Öğrenenle öğreten övülmeye namzettir. İlim tahsil eylemeyene hayat, hayırsız zahmettir. Talip ol, talep et ki, matluba eresin! Bilmek, cahillik ile irad ederse eğer, Bu sözü sona erdir, sözlerse talibe değer. Harf ateşi, cümleyi yakıpta kor eyledi, Söylemeyi O murad eyleyip, lakin yine dil söyledi. Her kimki bu sözlere gönülden “beli” derse, Ezelde hal böyleydi, şimdide kal böyleydi. Ya Rab! Hamdimizki hamdine tab eyleriz, Naat-ı şiirler ile yâre selam söyleriz, Şu yalan dünyamız yazgısı devamına Dostlara bu geceden bir kez daha Merhaba deriz ve emaneti peyleriz. varıdatı sır yani GÖNÜL DOSTU |
RE: tasavvuf hakkında bir soru hatime sevgi değer doslara işbu hazlı sohbetin gece boyu kimliğini gerek sorguladık gerekse hakkını verdik bir çok gönülde yeri bir türlü oturmamış taşların yerlerine oturmasına vesile olduk yaşanmış hallerin yaşanmakta olan islamsı taklidleriyle çelişkilerini dillendirip kıyasladık sufi hayatın bir ruh ve gönül damıtımı olduğunu kişilerin kendi dünyalarında yaşarken hazlarını paylaşabildikleriyle anlaşılabilenleri açıklamaya kalktık edebiyat üslubuyla ve dahi üveysi bir gönlün dilden kelama mana bakış açısıyla sufi tezkiyenin şiirsel kimliğiyle sizleri tefekküre daldırdık gayretimiz ve muradımız rab katında bilinirken bir kez daha teyid eyliyerek derimki sevgili canlar her birimiz bu alemde özelimizde hakka muhatabız sözelimizde ise tüm insanlıkla bir ve cem olarak yaşanan bir islama talibiz işbu mana muradı ilahiyedirki biz kullarına ahir demin nebisiyle sunuldu oki alemlere rahmetliği kuranca beyan edilirken biz başka bir mürşid niçin aramaktayızki bir an şöylede düşünebiliriz sanırım allah celle ala bize efendimizin tercumanlığında bir reçete sundu çünkü onu tabib olarak seçti tüm alemlere ve özelinde ise gine oydu tek sevgili habib bu algılamaların ilmi açılımında gönlün basiretinnden yola çıkarak kuranı kadime nazar gerekiyordu velakin dili furkandı onun evet kuran konuşuyordu ancak furkani dili bilmeyenler nekadar ezberleyipte hava atsada bir türlü anlıyamıyorlardı nasib olmak muradı olanlar çareyi senanın samimicesiyle dua sigasında dillendirdiklerinde bir anda bile kendilerine açılıyordu o furkan sırrı işbu beyanla maksadım sizleri sınamak değil bilakis siz doslarımla bir olup tevhidin vahdet hazzına ermek ve dahi bir birimize gıyaben dua eylemek bil miyenleri uyarıp bilenleride bu yolun çile ve cilvelerinden nasiplendirmek son olarak dillendirilen bir kaç kelamda olsa örneklenen şu satırlara değinelim İmâm-ı Mâlik hazretleri buyurdu ki: (Fıkhı öğrenmeden tasavvuf ile uğraşan dinden çıkar, zındık olur. Fıkhı öğrenip tasavvuftan haberi olmayan bid'at sahibi, sapık olur. Her ikisini edinen hakikate kavuşur.) [Merec-ül bahreyn] evet doğrudur ve haza gereklidir bütün yolların kılavuzu olduğu gibi allaha giden bu müttaki yolunda kılavuzları olmalı değilmi ama o kılavuzlar günümüzde yozlaşmışsa veya bizler bilgide yabanlaşmışsak elbetteki bu tarlanın ıslahı gerek hatta nadasa bırakılması lazım sonrada tohumda veya fidede poülasyon denen bir fenni ilim gerekirki bunun yolu aklımızı kıyaslıyarak geçmiş allah doslarının yaşamlarından dem vuracağımıza kendi gerçek dünyamızın içindeki yaşama dönerek bu gerçeklere çözümüde kendimizce sonuçlandırıp yeni bir dünyaya muhammedi bir muhabbetin hazzıyla tebesüm edebilmektir ama dedikya ilimle ve itminana ermiş bir gönülle kimse doymamış bir gönlün açlığında içindeki canavarı kuzu olarak görme gibi bir hayale kapılarak sürüyü bu yolda heder edeceğini göz ardı eylemesin çevremizde bir kısım alim ve veli sıfatı giyinip binlerce masumun gerek akaidini gerekse uygulamadaki fıkhını nasıl dejenere edbildiklerini hepimiz ibretle görmekteyiz rabbim bu sahte din yobazlarının hüriyetlerini en karibuzzamanda izmihlele erdirsin amin. vedahi rabbim her birimizin kuran ve sünnet çerçewvesinde mazideki allah doslarına gıyaben sevgiyle yaklaşarak sözlerindeki muğlak gibi görünen o ince nüansı da ferasetle algılama nasibeylesin amin. ön yargısız gıyablarında dualarımızda yed eyleyerek ruhlarına bu ramazan deminde üç ihlas ve bir fatiha yollarken selatu selamıda başlarına tac eyliyelim.amin sizi allah adına mümin din kardeşlerim olarak ve dahi muhammedi canlar olarak seviyorum. cafer tayyar kendir 17 eylül 2007 bursa |
Cvp: "Cami " toplanmaya yeri demektir. Kadınlar neden camiden erkekler kadar yararlanamaz? sevgi değer admin bu hanımefendi kardeşimiz ahim kararındaki son gelişmeyi duymamış anlaşılan sevgi değer kardeşim bu ülkede sizin gibi iyi niyetli bu hoş girişimi düşünen okadar çok gönüllü varki ne çare daha ülkenin evlatlarına din eğtimini bile bir tavsiye olmaktan öte veremezken batıda bu böylemidiri sizin vicdanınıza bırakıyorum her ne kadar camiler bu fonksiyonunu icra eylemek istesede bu atıl brokraside her bir samimi gayretin ardında bir kılıf arayan zihniyetle ne yapabilirsinizki siz batıya amerikaya giderek oradaki kilisenin sosyalleşmesinden özenle dillendiriyorsunuz bu niyetinizi oysa batıya almanyaya gittiğinizde orada kurulan camilerin bu sizin anlattığınızdan çok daha kapsamlı bir sosyalleşmenin olduğunu görürsünüz bunlar insanımızın dışlanışı değil bilakis bu hizmetin kadın erkek ayrımı olmaksızın yürüdüğününde göstergesidir siz isterseniz bu ülkenin bir sürü sivil toplum konseptinde görev alıp hizmet edebilirsiniz sanırım o dediğiniz biçimdeki ideal cami fonksiyonuda gelecek nesillerin bizden daha güzel çalışmalarıyla bizimde onlarla iftiharımıza vesile olacaktır yeterki siz hedefinizi belirleyip hizmet gayretinizi eksiltmeden istikbale yürüyünüz. selam ve dua ile |
Cvp: "Cami " toplanmaya yeri demektir. Kadınlar neden camiden erkekler kadar yararlanamaz? zeynep hanım ,düşünceleriniz gayet güzel ve hayata geçirilebilir şeyler.sizin düşüncelerinizi okuyunca osmanlı devletindeki camilerin yanlarına yapılan medreseler geldi aklıma...ecdadımız her caminin yanına ilim yuvaları inşa etmiş ve burada gerek din eğitimi gerek sosyal eğitimler verilmiş.ama günümüzde bunu kadın ve çocuklara uygulamak caminin içinde biraz sorun olabilir.yani bazı çevrelerce sorun olabilir.ama yine son günlerde bayanlara yönelik kuran kursları açılmakta ,kış dönemi tıpkı bir okul gibi devam etmekte.bende bu kurslardan birinde fahri olarak görevliyim.ve sizin de belirttiğiniz gibi yalnız kuranı kerimin öğretilmesi dışında bir çok şey yapmak istiyorum.kafamda bazı projeler var.örneğin ramazanda mukabele okuyoruz.ama manası hakkında hiçbirşey bilinmiyor.kısa kısa meal çalışmaları yaptık,Kuran ı anlamaya çalıştık ama karşılıklı görüş alışverişiyle...böylece yalnız kuran okumanın dışında islami bilinci de kazanmış olduk.yine yapılabilecek birçok şey vardır tabi ki... kadın toplumun temel taşıdır.yeni nesiller onlardan yetişiyor. onlara yalnız dini eğitimi vermek yetmez,sosyalleşmesi de sağlanılmalıdır.o kadar çok hurafeye,asılsız şeylere inanıyorlar ki üstelik bu din adına yapılıyor.inş.sizin gibi duyarlı insanlar oldukça bu sorunları aşabiliriz diye düşünüyorum. selam ve dua ile... |
Cvp: "Cami " toplanmaya yeri demektir. Kadınlar neden camiden erkekler kadar yararlanamaz? Efendimiz Aleyhis Salatu Ves Selam Bu Hususta Kadınların Evlerinde İbadetlerini Yapması Gerektiğini Ve Bunun Kadınlar İçin Daha Makbul Olduğunu Bizlere Bildiriyor. Bunu Eleştirmek Bizlere Düşmez . Ancak Bu İfade Mü'mine Hanımlarımız İçin Çok Büyük Bir Kolaylıktır. Nedeni; Arapçada _Zevce_ Kelimesinin Bir Manası Da Bir Çift Ayakkabı Demektir. Yani Kadın İle Erkek Bir Çift Ayakkabı Kadar Eşittir. Görünüşte Sağ Ve Sol Tekin Bir Biri İle Farkı Yotur. Ancak O Ayakkabılar Nasıl Olsa Eşit Canım . Bu Gün De Şu Teki Şu Ayağa Öbürünü Diğer Ayağa Giyiyim De Bakiyim Ne Oluyor. İşte Kadın İle Erkeğin Fıtrati Yapısı Da Bu Şekildedir Demek İstediğim İslaMda Kadının 1.Rolü Daha Çok Evin İç İdaresidir. Erkeğin İse Dış İdaredir. Çünkü Rabbimiz Fıtratlarımızı Bu Yönde Tayin Etmiştir. Ve Bizim Bunları Eleştirme Lüksümüz Olamaz. İşte Bu Yapı İle Yarımlıklar Tamamlanır Ve Her Şey Tam Tamam Olur. Kadın Daha Çok Evinde Olmalıdır. Çünkü Sorumluluğunda Olan İdareleri En Güzel Şekilde Yerine Getirilmesi İçin Gereken Budur. Yani Bu Tamamen Kadınlara Verilen Bir Kolaylıktır. Yanlış Anlaşılmamalıdır. Her Halde Rabbimiz Ve O'nun Habibi Her Şeyi Bizden Daha İyi Bildikleri İçin Bu Hükmü Koymuşlardır. Değil Mi Kardeşim ? |
Cvp: tasavvuf hakkında bir soru İBNİ ARABİ HAZRETLERİNİN BU SÖZÜ BANA DİREKT EFENDİMİZ ALEYHİS SALATU VES SELAMIN ; BENİM ÜMMETİMİN ALİMLER BENİ İSRAİL PEYGAMBERLERİ GİBİDİR. İFADESİNİ ÇAĞRIŞTIRDI Kİ, İBNİ ARABİ HAZRETLERİ İSLAM ALEMİNİN YETİŞTİRDİĞİ , GERÇEKTEN BU İFADE İLE ÖRTÜŞÜR VASIFLARA SAHİP BİR ALİMİMİZ. BENCE BURADAN BİZLERE DÜŞEN HİSSE ŞUDUR Kİ ONLAR NASIL OLSA PEYGAMBERDİ, BİZ NE UĞRAŞIRIZ-!- OOOOO OOOO ONLAR GİBİ OLMAK İÇİN 40 FIRIN EKMEK YEMEK LAZIM-?- SEN KİİİİİİİİİM, ÖYLE OLMAK KİM -?-.......... İFADELERİNE CEVAP VERİR BİR NİTELİKTE. AYETİ KERİME 'KAD EFLEHA MEN TEZEKKA KİM KENDİNİ TEMİZE ÇIKARDI, O KURTULUŞA ERDİ' MÜJDESİNE YÖNLENDİRİR BİR MAHİYETTE. BİZE DÜŞEN DİĞER KARDEŞLERİMİZİN DE BELİRTMEYE ÇALIŞTIĞI GİBİ FITRATIMIZA UYGUN HAK BİR MÜRŞİDİKAMİLE TABİ OLMAK İLE BAŞLAR . VES SELAM. |
Cvp: "Cami " toplanmaya yeri demektir. Kadınlar neden camiden erkekler kadar yararlanamaz? Alıntı:
|
Cvp: Cuma namazından önce neden önce sela verilir.? cevaplarınıza ilaveten, bildiğimiz gibi kıyamet cuma günü kopacaktır. 1 tabiki cuma günü getirilen sala evvela aleyhis salatu ves selam efendimize münhasırdır. ve o şöyle buyurur herkim bana salevat getirirse onun selamı bana bir malek vasıtasıyla gelir ve o ümmetinden şu zat sana salevat getirdi buyurur. ancak kim bana cuma günü salevat getirirse , o salevevat bana o zatın bizzat kendi sesi ile ulaşır... işte bu nedenle cuma günü getirilen salevatlar daha bir önem arzeder. 2-en başta dediğim gibi biliyoruz k, kıyamet cuma günü kopucaktır ve o sala adeta bize şöyle der sanki - en azından bu günü öldün say salayı senin salan ölüm çok ırağında değil uyan artık hala dünyalık meşgalelerin peşinde misin yazık sana - ve bizler kendimizi şöyle bir silkeler kıyamet topluluğu gibi dünyalıklardan sıyrılır ve içtimai bir bilinçle diğer kardeşlerimizle tek vücud oluruz...... 3- cuma günü bizim haftalık bayramımızdır. eğer bizler bu mübarek günü değerlendirir ve hakkı ile istifade eder isek rabbimiz, kıyametin kopucağı o cuma yı da inşallah bir bayram haline getirir. bizi büyüklerin ellerinden harçlık bekliyen çocuklar misali mahcub etmez ve affına mazhar edip, i çimize o bayramların sürurunu koyar inşallah . o zor gün için şu maşuk kardeşinize de dua edin Allah a ısmarladık. |
Cvp: "Cami " toplanmaya yeri demektir. Kadınlar neden camiden erkekler kadar yararlanamaz? camiler.! bayanlarda yararlanıyor. örneğin teravih namazı. ancak yeterlimi. değil! zaten sadece dört duvarı olan minaresi olan, belli bir hocası olan heryer mi camidir. biraz geçersiz bir bahane buna bakarsak. buyrun bayanlar. camiyemi gidemiyorsunuz, yermi yok, uygunmu olmuyor, yeteri kadar önemmi verilmiyor:eş dost birleşin eviniz caminiz olsun allahı zikredin. sevgilerle... |
Cvp: Cennette Kadınlar tesettürlü mü olacak yoksa tesettürsüz mü ??? cennetde bayanlar tesettürlümü olacak?! cennette nefis olacakmı! nefis, kötü yol varmı cennette! kuran defalarca dünyanın iğreti yönlerine vurgu yapar. belirli kurallarda bunun için vardır. ve ibadetlerimiz... cennetin iğreti yönü varmıdır?? o zaman tesettürlü tesettürsüz farkedermi? dünyada şarap kelimesini ağızınıza almaktan korkarken, cennet için cok kullanılan bir kelimemidir? daha doğrusu günah sevap dünyalıkmıdır? evet dünyalıktır. AÇIK OLANADA, KAPALIYADA SAYGIMIZ VARDIR. AMA SAKINA CENNETTE BAŞÖRTÜSÜ VARMI TARTIŞMALARINA GİRMEYİN. LAİK CENNET ARAYANLAR ÇIKABİLİR. NEREYE YORUMLANMADI Kİ BU LAİKLİK!!! |
SAAT: 13:29 |
vBulletin® Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
User Alert System provided by
Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) -
vBulletin Mods & Addons Copyright © 2025 DragonByte Technologies Ltd.