Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Soru Cevap Arşivi (https://www.forum.medineweb.net/650-soru-cevap-arsivi)
-   -   Bir Sorum var Hocalarımızdan cvp bekliyorum... (https://www.forum.medineweb.net/soru-cevap-arsivi/21414-bir-sorum-var-hocalarimizdan-cvp-bekliyorum.html)

FECR 19 Şubat 2014 18:50

Cevap: Bir Sorum var Hocalarımızdan cvp bekliyorum...
 
(Kefir Konusunda Gimdes'in sitesinde şu bilgiler yer alıyor)

Yaklaşık bir yıl önce bir kardeşimiz Kefir hakkında bilgi talep eden bir mesaj göndermişti. Biz de GIDA RAPORU olarak bir çalışma yapmış, kardeşimize göndermiştik. Başka kardeşlerimizden de sorular gelince, 26.02.2005’te sitemizde haber olarak yayınlamayı uygun gördük. Haber büyük ilgi gördü ve bugüne kadar 3686 okuma sayısı ile en çok okunanlarda 14.cü sıraya yükseldi. GIDA RAPORU çalışma gurubumuz araştırmayı biraz daha derinleştirerek konuyu daha açık anlaşılır hale getirmeye çalışmıştır. Bu çalışmayı, ilgilenen kardeşlerimize ekte sunuyoruz.

Bu konuda fikri olan, görüşü olan, daha doğru olduğuna inandığı bilgi kaynağı olan kardeşlerimiz için kapımız her zaman açık olacaktır. Niyetimiz ve hedefimiz en doğrusunu bulmak ve hayatımıza uygulamaktır.

GIDA RAPORU


Kefir tanelerinin süt içerisinde kapalı bir ortamda belli bir sıcaklıkta ve belli bir zaman içerisinde bekletilmesi ile kimyasal bir olay olan Fermantasyonun devreye girmesi sonucunda, ayran veya yoğurt benzeri oluşan kıvamlı sıvıya Kefir denmektedir. Yoğurt ve ayranın oluşumundan farklı olarak, kefirin Fermantasyon sonucu oluşması sebebi ile beraberinde alkolün oluşması problemini de getirmektedir. Bu konuda bilgi veren kaynakların orijinal bilgi notunu aşağıda bilginize sunuyoruz. Bu bilgiler ışığında kefir içkisini tükettiğimizde, az da olsa bir alkol maddesini de tüketmiş olabileceğimiz anlaşılmaktadır. Çoğu sarhoşluk veren maddenin azından da kaçınmamız gerektiğini düşünüyoruz.

En iyisini Allah(cc) bilir

1.”In its strictest sense, fermentation is the anaerobic metabolic breakdown of a nutrient molecule, such as glucose, without net oxidation. Fermentation does not directly produce energy in cells; it merely allows glycolysis to continue. Fermentation yields lactate, acetic acid, ethanol, or some other simple product.

Fermentation is also used much more broadly to refer to the bulk growth of microorganisms on a growth medium. No distinction is made between aerobic and anaerobic metabolism when the word is used in this sense.

This process is often used to produce or preserve food. Fermentation typically refers to the fermentation of sugar to alcohol using yeast, but other fermentation processes include the making of yogurt. Fermentation usually implies that the action of the microoganisms is desirable.” (Wikipedia the free encyclopedia)

En genel manasıyla, Fermantasyon, oksijen katışmaksızın glukoz gibi bir besin molekülünün havasız bir ortamda metabolik (hücre içerisinde) olarak bozulmasıdır. Fermantasyonda enerjinin doğrudan hücre içinde üretilmesi durumu söz konusu değildir, sadece glikolizin devam ettirilmesi söz konusudur. Fermantasyon sonucunda laktat, asetik asit, etil alkol v.b. gibi bazı basit ürünler ortaya çıkar.
Fermantasyon için verdiğimiz açıklamadan daha çok kullanılan ve ayrıntılı açıklaması ise küçük mikro organizmaların beslenmeye ve büyümeye elverişli ortamlarda yüksek miktarda çoğalması olayıdır. Bu açıklama açısından bakıldığı zaman oksijenli (aerobik) veya oksijensiz (anaerobik) metabolizmalar arasında bir fark olmadığı görülmektedir.
Bu işlem genel olarak besin üretiminde veya besinlerin korunması amacıyla kullanılır. Fermantasyon genellikle şekerin alkole fermante edilmesi olarak ifade edilir bunun yanında diğer fermante işlemleri sonucunda yoğurt oluşması durumu da söz konusudur. Fermantasyon, genellikle arzu edilen mikro organizmaların aksiyonunu dolaylı olarak içerir ve diğer zararlı mikro organizmaların gelişmesini önler. Gıdayı patojenik ve çürüme bakterilerinden korur.

2.What does kefir taste like? Kefir tastes somewhat like buttermilk or yogurt. However, it is much richer and more flavorful. That is partly due to the broad spectrum of probiotic bacteria, and partly to its small alcohol content. That is because it is a fermented product, like champagne. It has the zing you get from fermented foods, such as beer, pickles, and sauerkraut.(Kefir FAQ)

Kefirin tadı neye benzer? Kefirin tadı ayrana veya yoğurta benzemektedir ama kıyas edildiği zaman daha lezzetli ve hoştur. Bunun sebebi kısmen birçok probiotic bakterinin işlem esnasında görev almasında, kısmen de içinde küçük bir miktar alkol bulunmasındandır. Bunun bir sebebi de şampanyanın fermante edilmesine benzer bir şekilde fermante edilmesidir. İçinde dile hoş gelen birada ve turşuda bulunan hafif bir ekşilik vardır.

3. Dolapta bekleyen kefir sağlık açısından bir olumsuzluk etmeni oluşturmaz. Düşük sıcaklıklarda bile, içerisinde bulunan Acetobakterler tarafından üretilen asetik asit nedeni ile ekşiliğin artmasına neden olur. Hatta bir araştırmada bir yıl boyunca bekletilen kefirin tadının biraz ekşi olduğu ve içerisinde yer alan mayalar nedeni ile alkol miktarının % 4 civarına çıktığı belirtilmiştir. ( RAHMİ LALE)

4. Kefir has a uniform creamy consistency, a slightly sour refreshing taste, with a mild aroma resembling fresh yeast [or beer like]. Kefir also has a slightest hint of natural effervescent zesty tang. There are an assortment of approx. 40 aromatic compounds, which contribute to the unique flavour and distinctive pleasant aroma of kefir. To round this all off, kefir may contain between 0.08% to 2% alcohol. However, between .08 to .5% alcohol are realistic figures for 24 hour brewed kefir. (Dom's Kefir )

Kefir krem gibi kaygan bir kıvamdadır. Bir parça ekşi lezzette ve bira gibi hafif taze maya aromalıdır ve tabii olarak köpürtülüdür. 40 civarında aromatik bileşenden oluşur. Bütün bunların yuvarlatılması durumunda, 24 saatte demlenmiş kefir %0.08-2 arasında, daha gerçekçi bir yaklaşımla %0.08-5 arasında alkol içerir.

5.Kefir is a fermented milk drink originating in the Caucasus. This drink is prepared by inoculating cow's or goat's milk with the grains - or "beads" - of previous kefir batches. Kefir grains are a combination of probiotic bacteria and yeasts in a matrix of proteins, lipids and sugars. Lactobacillus acidophilus and Saccharomyces kefir are widely used, though the exact combination of bacteria and yeasts vary between cultures. The milk is incubated at room temperature for a day or more, during which the lactose is fermented. The resulting beverage is a sour, carbonated, slightly alcoholic drink. The consistency is similar to yoghurt. (Wikipedia the free encyclopedia)
Süt, bir veya daha fazla gün oda sıcaklığında, kapalı bir ortamda kefir daneleri ile birlikte bekletilirse, bu esnada laktoz fermente olur. Sonuçta ekşi, karbonatlanmış, bir parça alkol ihtiva eden bir içecek elde edilir. Kıvamı ise yoğurda benzer.
6.Yoghurt or yogurt, less commonly yoghourt or yogourt, is a dairy product produced by bacterial fermentation of milk. Any sort of milk may be used to make yoghurt, but modern production is dominated by cow's milk. It is the fermentation of milk sugar (lactose) into lactic acid that gives yoghurt its gel-like texture and characteristic tang. (Wikipedia the free encyclopedia)
Yoğurt, sütün bakteriyel Fermantasyonu yolu ile üretilen bir mandıra ürünüdür. İşlem, süt şekeri(laktoz)u laktik aside dönüştüren, bir Fermentasyondan ibarettir. Sonuçta keskin lezzeti olan ve pelte kıvamında yoğurt elde edilir. Bakteriler, doğal süt şekerini yer ve yan ürün olarak laktik asidi serbest bırakır. Artan asitlik, süt proteinlerinin sıvı kitle içerisinde lifleşerek çökmesini sağlar. Yaklaşık 4-5 pH değerine çıkan asitlik, aynı zamanda potansiyel patojenik bakterilerin hızla oluşmasını da engeller…
7.Ayran or airyan is a popular drink in Turkey and Bulgaria, made up of a yoghurt and water mixture. The ayran made from yoghurt that has been from sheep milk has a quite thick taste, fatty but also tasty. Salt is usually added to ayran for flavour, and sometimes ground black pepper. It is served cool, and usually accompanies döner, kebab, banitsa or pastry. (Wikipedia the free encyclopedia)

Ayran, yoğurt ve suyun karıştırılması ile ve lezzet vermek için bir miktar tuz eklenerek elde edilen bir içecektir

8.“Kefir çeşitleri mayalama süreleri itibariyle; tatlı ekşi-sert, normal ekşi-sert, orta ekşi-sert ve çok ekşi-sert diye sınıflandırılmaktadır. Doğal alkol oluşumu bu mayalama süreleri ile doğru orantılı olarak gerçekleşmektedir.

Elbette dünyada üretilen kefir çeşitleri genellikle çok sert-ekşi sınıfındandır.
Örneğin arpa ve bira mayasından elde edilen ürünlere baktığımızda alkollü ve alkolsüz bira olarak oluşumlar çok iyi bir örnektir”(altıkılıç)

9. "Kefiriniz tatlı ise ve ekşi seviyorsanız mayalanma süresini 48 saate
kadar uzatın. Kefir ekşidikçe faydası artar. Ayrıca alkol miktarı da artar.
Tatlı kefir istiyorsanız mayalanma süresini 24 saatten fazla uzatmayın ve
kefiri buzdolabında saklayın. Kefirinizin daha katı olmasını istiyorsanız
ayırdığınız kefir ayranını birkaç saat buzdolabında tutun."(Prof.Dr. Ahmet
AYDIN)([Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...])

İslam Fıkhında Durum Nedir?

Kur’an ı Mübin’de, sarhoşluk veren içkilerin kademeli bir şekilde yasaklandığını bildiren ayetler dikkat çekicidir. Bu ayetler incelendiği zaman sarhoşluk veren içkinin(hamrın, şarabın) haram oluşu ile ilgili on delil çıkartılabilir: 1. Cenab ı Hak Hamrı kumar ile birlikte ele almış ve kumara atfetmiştir. 2. Hamra necis demiştir. 3. Hamrı şeytanın amellerinden saymıştır. 4. Hamrdan sakınılmasını emretmiştir. 5. Selameti Hamrdan sakınmaya bağlamıştır. 6. Şeytanın Hamrla düşmanlığı yayma özelliğini belirtmiştir. 7. Buğzu yerleştirmeyi Hamra bağlamıştır. 8. Allah’ın zikrinden uzaklaşmayı Hamra bağlamıştır. 9. Namazdan menetme özelliğini Hamra bağlamıştır. 10. Tehdidi ilân eden soru sigasıyla açık bir yasaklama getirmiştir.
Bu şartlar altında Hamr(şarap), liaynihi, yani bizatihi aynıyla haramdır. Hamr sarhoşluk vermesi şartıyla haram değildir, bilakis onun tek damlası dahi haramdır. Hamr, galiz bir necasettir. Çünkü Cenab ı Hak onu rics olarak adlandırmıştır. Yani sidik ve akıtılmış kan gibidir. Onu helal gören kâfir olur. Onun içilmesini kesinlikle haram kılan, onun alışverişini, onun bedelini yemeyi ve üretimini de haram kılmıştır. Onu çamur karmada da kullanmak haramdır. Tedavide de kullanmak haramdır. Başka yerlerde de kullanmak haramdır. Hamr içene had vurulur. Sadece ölüm tehlikesi halinde susuzluğu giderecek miktara izin verilmiştir.

Konu ile ilgili Peygamberimiz(s.a.v.)’in hadislerine bakarsak:

“Her sarhoş edici hamrdır, Her sarhoş edici haramdır.”, “Çoğu sarhoşluk verenin azı da haramdır.”O dönemde hamr genellikle üzüm ve hurmadan yapıldığından konunun genelliliğini açıklamak için “Kesinlikle buğdaydan bir hamr, arpadan bir hamr vardır. Kesinlikle kuru üzümden bir hamr vardır. Kesinlikle baldan bir hamr vardır.”

El Kuhistani’ye göre: “Hamrın asılları üzüm ve hurma gibi meyvelerden; buğday, arpa, darı, mısır gibi hububattan; şeker, paluze ve bal gibi tatlılardan; deve ve kısrak sütü gibi sütlerden meydana gelir, ayrıca her birinin çiğ ve pişirilmiş olmak üzere iki çeşidi vardır.”

Hamrı oluşturan Fermantasyon olayının başlangıcı ile hamr noktası arasında, farklı maddelerden oluşturulmuş içecekler söz konusu olmuştur. Bunlar “Tılâ”, “Bâzîk”, “Seker” ve “Nakî” isimleri ile anılan içeceklerdir. Bu içecekleri içenlere had vurulmasında farklı görüşler ortaya çıkmasına karşılık alîmlerin yaygın kanaati, bu içeceklerin haram olarak nitelenmeleri istikametindedir.

Bunların dışında “Nebiz” denilen bir içecek daha var ki, bu içecek konumuz olan kefire benzer tarafları ile dikkatimizi çekmektedir. Nebiz, kuru veya yaş üzüm ve hurmadan başka bal, incir, buğday, arpa, darı veya başka danelerden yapılabilen bir içkidir. Bu daneler suya atılır ve bir müddet bekletilir. Çiğ veya pişirilmiş şekilde olabilir. Bu şekilde elde edilen içki ister sarhoşluk versin, ister vermesin Nebiz ismi ile anılmaktadır.
Nebis konusunda, birbiri ile taarruz halinde olan rivayetler arasında iki rivayeti burada zikredelim. İbn-i Abbas(r.a.) kanalı ile gelen rivayette; İbn-i Abbas(r.a.) şöyle demiştir, ”Resulullah(s.a.v) nebiz yapıyor ve bundan üçüncü günün akşamına kadar içerdi.Bu zamandan sonra kapta bir şey kalmışsa içmez, dökerdi.”(Muslim,Eşribe 79-82; Nesaî, Eşribe 56 )

Diğer rivayette ise Firuz(r.a.) şöyle demiştir; “Resulullah(s.a.v.)’e gittim ve şöyle dedim.”Ya Resulallah, Allah Teala, içkiyi haram kılan ayetini indirdi. Bizim bağlarımız var, üzümleri ne yapalım?” dedim, Resulullah(s.a.v.) “kurutursun” dedi.”Kurusunu ne yapacağım?” deyince, “sabah ıslatır, akşam içersiniz; akşam ıslatır, sabah içersiniz” dedi. “Köpürünceye kadar bekletebilir -miyiz?” diye sorduğumda da O, “ testilere koymayın, tulumlara koyun, tulumlarda bekleyince sirke olur.” cevabını verdi.”(Nesaî,Eşribe56; Ebu Davud, Eşribe 10)

Farklı ve bazen birbiri ile taarruz eden rivayetlerin temelinde nebizin oluşmasındaki şartların çokluğu söz konusudur. Ortamın sıcaklığı, kullanılan kabın cinsi, kapların açık veya kapalı oluşu gibi şartlar Fermantasyon olayının hem hızını ve hem de istikametini değiştirebilir. Nebiz sıcakta ve toprak kapta bekletilirse, alkolleşme daha kısa zamanda gelişecektir. Tulumda bekletilirse bu sefer alkolleşme yerine sirkeleşme olayı oluşacaktır.
Neticede, nebiz ya da kefir içkisinin oluşumunda helal-haram sınırını tespit etmekte önemli derecede bir müşkülat söz konusu olmaktadır. Bu hususta, El- Kuhistani’de şöyle denmiştir: ”Eğer bu tarz bir nebiz içkisinden maksat yemeği sindirmek ise veya geceleri ibadete kuvvet bulmak, gündüzleri oruçta kuvvet kazanmak, İslam düşmanları ile savaşmakta kuvvet elde etmek veya elemleri defetmek suretiyle tedavi olmak ise, bu dahi âlimler arasında ihtilaf edilen bir noktadır.”(İbn-i Abidin, Eşribe bahsi)

Yukarıdan itibaren, tarafsız bilim kaynaklarından ve fıkıh kitaplarından aktardığımız bilgiler önümüzdedir. Şunu bilelim ki Fermantasyon olayı ucu açık bir olaydır. Yani bir içecekte Fermantasyon olayı başlamışsa ve bu olay alkol oluşturan bir olaysa zaman ve sıcaklığa bağlı olarak alkolleşme sonuna kadar devam eder. Kefir oluşumu ile yoğurt oluşumunun farklı olaylar olduğu da yukarıdaki belgelerden açıkça görülmektedir. Ansiklopediler ve kefir üreticileri de kefirde az veya çok bir alkol oluşumunu kabul etmektedirler. Bilhassa Türkiye’de kefir üreten firmanın bize gönderdiği broşürden alıntıladığımız 8 no.lu belge de bizi teyid etmektedir. Nebiz gibi, kefir gibi, boza gibi Fermantasyon sonucunda alkol oluşturan içeceklerin ticarî bir mal olarak piyasada pazarlanmasının, günlerce raflarda durmasının dinine bağlı Müslümanlar için tehlike arz ettiği bilinmelidir. Bu sebeple, ilanlarda, reklâmlarda, Üniversite raporlarında, bulunmaz bir nimet gibi takdim edilen kefir içkisine karşı dikkatli olmamız gerektiğini hatırlatırız. İslamî kesime hitap eden yazılı, sesli ve görsel basın kurumlarımızın, bu tip ürünlerin reklâmını yayınlamadan önce inceleme yapmalarının önemini de vurgulamak isteriz.
En iyisini Allah(cc) bilir.
GIDA RAPORU
Kaynakça: 1- Wikipedia Ansiklopedi
2- Dom’s kefir sitesi
3- Kefir FAQ
4- Rahmi Lale kefir yazısı
5- Altıkılıç Kefir Firması Broşürü
6- İbn Abidin Eşribe bahsi
7- Şamil İslam Ansiklopedisi Nebis bahsi
8- İslam Fıkhı Ansiklopedisi,4.cü cilt, İçecekler bahsi(Prof.Dr.Vehbe Zuhaylî)
9. (Prof.Dr. Ahmet AYDIN)([Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...])


KAYNAK:
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

muallime 19 Şubat 2014 19:59

Cevap: Bir Sorum var Hocalarımızdan cvp bekliyorum...
 
Sayın Fecr hocam ,Bu tür helal gıda sitelerinde çokça dolaşmış biri olarak şunları paylaşmak isterim.Bu sitelerden ;önce Allah razı olsun.Helal yeme haramdan sakınma bilincini aşılıyorlar lakin şöyle bir sorun var.

Bütün araştırmaları yapıyorlar ama sonuç olarak yenebilir mi yenemez mi Okuyucuyu muallakta bırakıyorlar. Halbuki soru soran kişinin şuna ihtiyacı var.yiyebilir miyim yiyemez miyim?helal mi,haram mı mekruh mu?
cevap yok ..

Bu sitelere girdiğiniz zaman yoğurt,ekmek,peynir,mayalı herşey,kırmızı şekerlemeler vs...hiç bir şey yiyemezsiniz.?Türkiyenin büyük alimlerinin evine gidiyorsunuz. Bunlar rahatlıkla yeniyor.

O zaman doğru olan nedir ,nasıl davranmalıyım sorusunun cevabını şöyle buldum.Bu sitelerdeki teferruat (önemli)bilgiler daha çok araştırmacıları ilgilendiriyor.Bizler güvendiğiniz alim kim ise onun bu konudaki görüşüyle amel etmemiz en doğrusudur.Yine diyanet te fetvalarıyla sorumludur.Onların fetvalarıyla da amel edilebilir.

mesela sizin paylaştığınız yazı da öyle ,bu yazıda ne diyor ? Dikkatli olalım tamam.Yenilebilir mi yenilemez mi?

Bizler şüphe duyduğumuz mamullerde firma sahibine mail gönderir.içerik sorarız.Bazı mamullerde alkol yazmaz jelatin (meyva suları )yazmaz ama içinde vardır.maillere göre o maddenin yenip yenmeyeceği ortaya çıkar.

bilmem ne demek istediğimi anlatabidim mi?

FECR 20 Şubat 2014 11:01

Cevap: Bir Sorum var Hocalarımızdan cvp bekliyorum...
 
Meramınızı gayet iyi anlıyorum

Bu konuda ölçümüz şu hadis olmalı herhalde:
"Şurası muhakkak ki, haramlar apaçık bellidir, helaller de apaçık bellidir. Bu ikisi arasında (haram veya helal olduğu) şüpheli olanlar vardır. İnsanlardan çoğu bunları bilmez. Bu durumda, kim şüpheli şeylerden kaçınırsa, dinini de, ırzını da tebrie etmiş olur. Kim de şüpheli şeylere düşerse harama düşmüş olur, tıpkı koruluğun etrafında sürüsünü otlatan çoban gibi ki, her an koruluğa düşebilecek durumdadır. Haberiniz olsun, her melikin bir koruluğu vardır, Allah'ın koruluğu da haramlarıdır. Haberiniz olsun, cesette bir et parçası var ki, eğer o sağlıklı olursa cesedin tamamı sağlıklı olur, eğer o bozulursa, cesedin tamamı bozulur. Haberiniz olsun bu et parçası kalptir." [Buharî, İman 39, Büyû 2; Müslim, Müsakat 107, (1599); Ebu Davud, Büyû 3, (3329, 3330); Tirmizî, Büyû 1, (1205); Nesâî, Büyû 2, (7, 241).]

Tuba_ 05 Mart 2014 17:26

Cevap: Bir Sorum var Hocalarımızdan cvp bekliyorum...
 
Selamun aleykum hocalarim bir sorum olacak sut annelik icin emzirme miktari nedir? Sut emen cocuklardan onceki ve sonraki cocuklarin durumlari nedir?

FECR 05 Mart 2014 18:27

Cevap: Bir Sorum var Hocalarımızdan cvp bekliyorum...
 
Süt annenin süt emzirme dönemi ilk 2 yaş dönemidir.
Mezhep imamları akrabalık ve evlenme haramlığı doğuran emmenin süresi ve miktarı konusunda farklı düşünürler.
Mesela Hanefiler süt emme süresini ayetin işaretinden çıkararak iki tam sene olarak görürler ve iki seneden sonra emilen sütün mahremiyet oluşturmayacağını söylerler. Ayrıca bu iki sene içerisinde velev ki bir yudum olsun emilen sütün, sütkardeşliği oluşturduğu görüşündedirler. Şafiiler ise beş kez ve doyuncaya kadar emmedikçe süt akrabalığının oluşmayacağını söylerler. Onlar da bu içtihatta başka bir hadisi şerife tutunurlar. Bazı münferit görüşler de emmenin on beş on altı yaşına kadar, hatta ileri yaşlarda bile haramlık oluşturabileceği yönündedir. Hepsinin birleştiği nokta, süt emmenin mahremiyet ve evlenme haramlığı oluşturacağıdır. Çünkü bunu bizzat Kuranı Kerim söyler. Değer teferruat hadisleri anlamadaki içtihatlardan kaynaklanır.
Bir anneden mesela 5 kişi süt emse, o 5 kişi de süt kardeşi sayılır ve birbirleri ile evlenmeleri haram olur

muallime 05 Mart 2014 21:34

Cevap: Bir Sorum var Hocalarımızdan cvp bekliyorum...
 
Alıntı:

Tuba_ Üyemizden Alıntı (Mesaj 321719)
Selamun aleykum hocalarim bir sorum olacak sut annelik icin emzirme miktari nedir? Sut emen cocuklardan onceki ve sonraki cocuklarin durumlari nedir?

İslam'da Süt akrabalığı nedir?

Bir çocuğun annesinden başka bir kadından süt emmesiyle ;emen ve emziren ve emzirenin belli derecedeki yakınlarıyla ortaya çıkan ,meydana gelen hısımlık akrabalığa denir .

İslamda süt kardeşliği de ;emen kişinin emzirenin çocuklarıyla kardeş olmasına denir.
Süt kardeşliği; mahrem olma, evlenme engeli bakımından aynı kardeşlik hükümlerini taşır.
Kuranı kerim Nisa 23.ayette evlenilmesi haram olan kadınlar arasında ''süt anneleri ve süt kardeşleri'' de sayar.
Rasulullah Efendimiz ''Süt emmek soy bağının haram kıldığı her şeyi haram kılar.''buyurmuşlardır.(1)
.
Bir çocuğun annesinden başka bir kadından süt emmesiyle ilgili ortaya çıkan hükümler
1-Çocuğun süt annesi ,süt babası,süt ninesi ,süt dedesi ve bunların çocukları (süt hala ,süt teyze ),süt kardeşler -yukarı ve aşağı -(kendinden önce doğmuş ve kendinin emmesinden sonra doğmuş ) ile evlenilmesi haramdır.Yani süt hısımlığı değil de soy ,kan hısımlığı olsaydı kim evlenilmesi haram ise süt hısımlığında da aynı evlenme haramlığını getirir ve kardeşlik hukukunu doğurur.
2-Hukukçuların çoğunluğuna göre ,süt akrabalığının olması için ilk iki yaş içinde ( az olsun çok olsun )emmesi gerekir.(2)
3-İmam Şafi'ye göre ;ilk iki yaş içinde fasılalı, beş defa doyurucu bir şekilde emmiş olması gerekir.
4-Süt hısımlığı ve kardeşliği Miras ve velayet hükümleri doğurmaz.
5-Süt hısımlığı ve süt kardeşliği sadece emen çocuğu hükme bağlar.Emen çocuğun kardeşlerini anne babasını hükme bağlamaz.Misal:Emen çocuğun Süt kardeşleri ile kendi öz kardeşi arasında böyle evlenme yasağı bulunmamaktadır.
6-Halk arasında ''süt aşağı akar yukarı akmaz.''sözü İslama uygun bir söz değildir.Emen kişinin ;Hem kendinden büyük hem küçükler hepsi süt kardeş olurlar.

Kaynaklar;
1-Buhârî, 2553; Müslim, 1444;
2-Hz.Ali,ibn-i Mesud,ibn-i Ömer,ibn-i Abbas,Hasan Basri....
3-Abdullah ibn-i Mesud ''Süt emzirmenin sadece İlk iki yıl içinde et ve kemik oluşturanı haram eder.''demiştir./El Asar./134 syf.
4-Delilleriyle Hanefi fıkhı/Nikah/603 syf.
5-Diyanet İlmihali 2.cilt/Süt Hısımlığı/215 syf.
 





muallime 06 Mart 2014 00:03

Cevap: Bir Sorum var Hocalarımızdan cvp bekliyorum...
 
Alıntı:

pehlivan Üyemizden Alıntı (Mesaj 321749)
Misal:Emen çocuğun Süt kardeşleri ile kendi öz kardeşi arasında böyle evlenme yasağı bulunmamaktadır.

hocam bu maddeyi anlamadım,emenin süt kardeşleriyle kendi öz kardeşleri evlenebilir mi ?

Alıntı:

pehlivan Üyemizden Alıntı (Mesaj 321750)
yani süt emenin kardeşleri,süt kardeşleriyle kardeş hükmünde olmuyor mu ?

Bu sorulara daha önce sorulmuş bir soruyu örnek vererek açıklayalım.

1-Ayşe hasan ile evlenecek .Ayşenin ablası ve abisi ,hasanın annesinden süt emdiler.Ayşe nin abisi ablası ve hasan hepsi süt kardeştir.Ama Ayşe, Hasanla süt kardeş değildir.Evlenebilir.Yalnız Ayşenin abisi ve ablası ,hasanın kardeşleriyle evlenemez. süt kardeştirler.

Süt emen çocuğun çocukları, bunun süt anası veya süt babası ile evlenemez.(Torunları hükmündedir.)
Süt Çocuğun hanımı, çocuğun süt babası ile(kayınpeder hükmündedir.)
süt çocuğun kocası da, çocuğun süt anası ile evlenemez.(Kayınvalide hükmündedir.)

Aynı kadından emen oğlan ile kız, süt babaları başka olsa ve başka yıllarda emmiş olsalar bile, birbiri ile ve birbirlerinin çocukları ve torunları ile evlenemez.




Emen çocuğun öz kardeşleri ,emen çocuğun süt kardeşleriyle ,Kardeş olmazlar.

alya dua 06 Mart 2014 00:33

Cevap: Bir Sorum var Hocalarımızdan cvp bekliyorum...
 
Icenin nefsi icilenin nesebini haram kilar.

gökçen0421 11Haziran 2014 15:07

Cevap: Bir Sorum var Hocalarımızdan cvp bekliyorum...
 
hayırlı günler..sorum kur'anın okunuşuyla alakalı ... arapça da malumunuz ü harfi yok ama kuranı okurken ü harfini kullanıyoruz kalın harflerle kullanımı haricinde arap dili okuyanlar buna kati bir şekilde karşı çıkıyorlar şimdi biz kuranı yanlış mı okuyoruz ? gibi bi düşünce ortaya çıkıyor aynı zaman da tı ve dad harflerinin de yanlış okunduğu ve diyanet tarafından yanlış öğretildiği belirtiliyor. bildiğimiz üzere dad harfi dişlerin dili hafif ısırılarak çıkarılır ve tı harfı de patlak da şeklinde... bunun anlam bozukluğuna sebebiyet verdiği düşünülmektedir...dad harfinin da olarak tı harfinin de olması gerektiği gibi okunması yönünde eliştiriler var ve diyanet tam tersi bi eğitim vermekte..bunun doğrusu nedir araştıran bilen var mıdır? inşallah meramımı anlatabilmişimdir.

FECR 11Haziran 2014 17:47

Cevap: Bir Sorum var Hocalarımızdan cvp bekliyorum...
 
Alıntı:

aybikegökçen Üyemizden Alıntı (Mesaj 340840)
hayırlı günler..sorum kur'anın okunuşuyla alakalı ... arapça da malumunuz ü harfi yok ama kuranı okurken ü harfini kullanıyoruz kalın harflerle kullanımı haricinde arap dili okuyanlar buna kati bir şekilde karşı çıkıyorlar şimdi biz kuranı yanlış mı okuyoruz ? gibi bi düşünce ortaya çıkıyor aynı zaman da tı ve dad harflerinin de yanlış okunduğu ve diyanet tarafından yanlış öğretildiği belirtiliyor. bildiğimiz üzere dad harfi dişlerin dili hafif ısırılarak çıkarılır ve tı harfı de patlak da şeklinde... bunun anlam bozukluğuna sebebiyet verdiği düşünülmektedir...dad harfinin da olarak tı harfinin de olması gerektiği gibi okunması yönünde eliştiriler var ve diyanet tam tersi bi eğitim vermekte..bunun doğrusu nedir araştıran bilen var mıdır? inşallah meramımı anlatabilmişimdir.

Evet, Arapça'da "ü" harfi yoktur. "ü" şeklinde okumamaya gayret etmeliyiz. "Ü" okumak anlamı değiştirir mi? değiştirmez. Eğer anlamı bozan bir bir okuma olursa o zaman okumak caiz olmaz. Mesela;
"Yarattı" anlamına gelen "khalaka" ifadesini "halaka" diye okursanız anlam değişir.
"khalaka" yarattı anlamında "halaka" traş etti anlamına gelir. "khı" harfini "ha" olarak okursak anlam değişiyor

tı ve dad harflerinin okunuşları ile ilgi bazı telaffuz farklılıkları vardır. Ama bunlar anlam değişikliğine sebep olmayabilir. Mısırlıların telaffuzları ile Suudlulların telaffuzları ve Türklerin telaffuzları farklı olabiliyor. Ama kast edilen anlam aynıdır. Bu yüzden onların okuyuşu yanlış , bizimki doğru diye bir anlayışa girmemek gerekir.
Bugün Türkçe'de bile farklı telaffuz yok mu?
Kimizi laz aksanıyla konuşurken , kimisi Türkmen aksanıyla kimisi arap aksanıyla Türkçe konuşuyor. Ama kast edilen anlam aynıdır. Ama hepside yazarken aynı şekilde yazıyor.
Mesela; Ankara diye yazılan kelime okunuşta kimisi Ankara diye okurken kimisi Angara diye telaffuz edebiliyor. Yazılışta aynı ama telaffuzda az bir farklılık olabiliyor. Durum bundan ibarettir.İnş. anlaşılmıştır

gökçen0421 11Haziran 2014 17:56

Cevap: Bir Sorum var Hocalarımızdan cvp bekliyorum...
 
peki "talebe" ye "daleb"e demekte anlam bozulmuyor mu bu açıdan bakarsak? bir de "u"şeklinde okumak yeterlilik mülakatında sorun oluşturur mu?

FECR 11Haziran 2014 18:17

Cevap: Bir Sorum var Hocalarımızdan cvp bekliyorum...
 
Alıntı:

aybikegökçen Üyemizden Alıntı (Mesaj 340852)
peki "talebe" ye "daleb"e demekte anlam bozulmuyor mu bu açıdan bakarsak? bir de "u"şeklinde okumak yeterlilik mülakatında sorun oluşturur mu?

"talebe" ye "dalebe " demek tabiiki anlam bozukluğuna neden olur. "ta"nın okunuşu ile "da" okunuşu arasında fark vardır. Telaffuz edilirken hiç bir harf başka bir harfi gibi okunmuyor. Sadece telaffuzdaki harfi çıkarırken ağzın ve dilin hareketleri önemlidir. Farklılık burda başlıyor. Türkçede ramazan diye okunan terimi aslında "ramadan" diye yazılır. Telaffuz edilirken "dad" harfinin okunuşu önemlidir. "dad"ın okunuşu keskin "ze" de değil , "zı" da değildir. Okunuşu yapılırken bazıları bu kelimelere yakın telaffuz ettiğinden kendi okuyuşlarını doğru kabul ediyor. dad harfini ne "ze" ne "zı" gibi okumasınlar yeter, onlara yakın gibi okunması sorun teşkil etmez.

Yeterlilik mülakatında "u " şeklinde okumak sorun teşkil etmemesi lazım. Ama bazıları bu konuda bağnaz olup aksilik çıkarabilir.

gökçen0421 11Haziran 2014 18:26

Cevap: Bir Sorum var Hocalarımızdan cvp bekliyorum...
 
Alıntı:

FECR Üyemizden Alıntı (Mesaj 340853)
"talebe" ye "dalebe " demek tabiiki anlam bozukluğuna neden olur. "ta"nın okunuşu ile "da" okunuşu arasında fark vardır. Telaffuz edilirken hiç bir harf başka bir harfi gibi okunmuyor. Sadece telaffuzdaki harfi çıkarırken ağzın ve dilin hareketleri önemlidir. Farklılık burda başlıyor. Türkçede ramazan diye okunan terimi aslında "ramadan" diye yazılır. Telaffuz edilirken "dad" harfinin okunuşu önemlidir. "dad"ın okunuşu keskin "ze" de değil , "zı" da değildir. Okunuşu yapılırken bazıları bu kelimelere yakın telaffuz ettiğinden kendi okuyuşlarını doğru kabul ediyor. dad harfini ne "ze" ne "zı" gibi okumasınlar yeter, onlara yakın gibi okunması sorun teşkil etmez.

Yeterlilik mülakatında "u " şeklinde okumak sorun teşkil etmemesi lazım. Ama bazıları bu konuda bağnaz olup aksilik çıkarabilir.

dad harfi telaffuz edilirken neden bu kadar zorlaştırıldığı da ayrı bi soru aslında.
Bilgilendirdiğiniz için Allah razı olsun:)

muallime 12Haziran 2014 06:34

Cevap: Bir Sorum var Hocalarımızdan cvp bekliyorum...
 
Alıntı:

aybikegökçen Üyemizden Alıntı (Mesaj 340840)
hayırlı günler..sorum kur'anın okunuşuyla alakalı ... arapça da malumunuz ü harfi yok ama kuranı okurken ü harfini kullanıyoruz kalın harflerle kullanımı haricinde arap dili okuyanlar buna kati bir şekilde karşı çıkıyorlar şimdi biz kuranı yanlış mı okuyoruz ? gibi bi düşünce ortaya çıkıyor aynı zaman da tı ve dad harflerinin de yanlış okunduğu ve diyanet tarafından yanlış öğretildiği belirtiliyor. bildiğimiz üzere dad harfi dişlerin dili hafif ısırılarak çıkarılır ve tı harfı de patlak da şeklinde... bunun anlam bozukluğuna sebebiyet verdiği düşünülmektedir...dad harfinin da olarak tı harfinin de olması gerektiği gibi okunması yönünde eliştiriler var ve diyanet tam tersi bi eğitim vermekte..bunun doğrusu nedir araştıran bilen var mıdır? inşallah meramımı anlatabilmişimdir.

Harfleri yerine ü ,u veya ı,i okmak manayı bozmaz ama harfi başka harf olarak okumak (bazen )manayı bozar.Her Müslüman tecvid ilmiyle beraber kıraat ilmini de talim etse keşke.

Yalnız ,Kuran Kıraatı Alimden alime göre ve Ülkeye göre bile değişebiliyor. Biz Asim kıraatıyla okuruz. Mısır alimleri başka kıraatlarle okyorlar.Mısırdan gelen imam efendiler Türkiyede öğrendiğimiz kıraat ilminden biraz farklı okuyor ve öğretiyorlar.
Hem Türk hocaların hem mısır hocalarının talim derslerinde bulunmş biri olarak ,(Çocuklarım da Suud okullarında Kuran öğrendiler)Mısırlıların (Arapların )Kuran okuyuşları daha güzel .

Diyanet ve özellikle bazı cemaatlerin u harfini neden ısrarla ü diye okuttuklarını da anlamış değilim.

Araplar Türklerin okuyuşlarını beğenmiyorlar.Ben Davut kaya ve Fatih Çollak'ın Kıraat derslerini netten takip etmenizi tavsiye ederim.

''Kuran Mekkede indi,Mısırda okundu,Türkiyede yazıldı ''sözü meşhrdur.yani Bu sözle Mısır Karileri ve Türkiye Hattatları övülmüştür.

Medine-web 12Haziran 2014 17:00

Cevap: Bir Sorum var Hocalarımızdan cvp bekliyorum...
 
gerek mısır gerek Araplar ve gerekse genel anlamda Afrika-Mezopotamya kıraatleri daha makul gelir bana. Bunların boğaz ağız ve gırtlakları Arapça ile uyumlu çünkü dilleri Arapça ile barışık.
Türklerin dil yapısı ve boğaz-gırtlak Arapçaya entegre edilmesi hayli eğitim gerektiriyor ve maalesef sonuç suni olmaktan kurtulamıyor,Yani orijinal olamıyor.
Türkler ısrarla Arapçanın orijinaline entegre olmak yerine, Arapçayı kendi dillerine uydurmakta ısrarlıdırlar. Örneğin Arapçada olmayan ü ı harfi için olmadık yollara baş vuruyorlar ve bunu bizden de ısrarla istiyorlar. bir örnek daha Arapçada waw harfi mevcut. Türkler( son dönemde diyanet) bunu vav olarak okumakta ısrarlıdırlar. Oysaki vav diye harf yok Arapçada.
Ben Abdulbasit Abdussamed kıraatini çok severim. Bu aşk ile bir oğlumun Adını vererek anti waw'lara sevimli bir tepki gösterdim :)

FECR 26Haziran 2014 16:34

Cevap: Bir Sorum var Hocalarımızdan cvp bekliyorum...
 
Alıntı:

Fatıma-i Zehra Üyemizden Alıntı (Mesaj 342636)
Selamun Aleykum . küfre düsürecek bir sözü söyleyen ( örneğin bu devirde faiz tabi ki olmalı diyen) babanın, abinin,dedenin vb. yanında bas açık dolasılabilir mi ? bu konuyu arastırdım ve farklı cevaplarla karsılastım.bir taraf bu kisilerle evlenilmesi ebedi haram olduğu için kafir de olsalar bas açık dolasılır derken, diğer taraf kesinlikle onların yanında tesettürlü olmalısın diyor. bu konuda beni aydınlatırsanız sevirim.

a.selam

Öncelikle tesettür nerede farzdır, nerede farz değildir sorusunun cevabını vermek gerekir.
Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini bakılması yasak olandan çevirsinler, iffetlerini korusunlar. Süslerini, kendiliğinden görünen kısmı müstesna, açmasınlar. Baş örtülerini yakalarının üzerine salsınlar. Süslerini kocaları veya babaları ve kayınpederleri veya oğulları veya kocalarının oğulları veya kardeşleri veya erkek kardeşlerinin oğulları veya kızkardeşlerinin oğulları veya müslüman kadınları veya cariyeleri veya erkekliği kalmamış hizmetçiler, ya da kadınların mahrem yerlerini henüz anlamayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizledikleri süslerin bilinmesi için ayaklarını yere vurmasınlar. Ey inananlar! Saadete ermeniz için hepiniz tevbe ederek Allah'ın hükmüne dönün.(24/Nur-31)
Bu ayette kimlere karşı örtülüp /örtülmemesi gerektiğini belirtiyor:
1-Koca
2-Baba
3-Kayınpeder
4-Kocasının oğlu
5-Kardeşleri
6-Erkek kardeşlerinin oğlu
7-Kız kardeşlerinin oğulları
8-Müslüman kadınlar
9-Cariyeleri
10-Köleleri
11-Erkekliği kalmamış erkekler, yaşlı kimseler
12-Henüz ergenlik çağına gelmemiş küçük erkek çocuklar

Bu ayete baktığımız tesettürdeki hükümlerin daha çok kan bağıyla ve evlilik hukukuyla ilgili olduğu görülüyor.
Kişinin anne ve babasının müşrik/kafir olmasından dolayı onların yanında tesettürlü olması farz değildir. Ama farz değildir diye onların yanında açık durması da edep ve ahlak olarak uygun değildir.Günümüzde teknolojinin geliştiği ve cep telefonlarının yaygın olduğu düşünülürse bir kadının babası, erkek yeğenleri de olsa onların yanında saçını açmamaya özen göstermesi takvaya daha uygundur. Mahremlerinizin yanında başı açık olduğunuz halde sizin haberiniz olmadan resminizin çekilmesinin engel olamayabilirsiniz.
Tesettür konusunda her zaman hassas olmak hem ihtiyaten hem tedbiren ,hem de takvaca en uygun olanıdır.

FECR 26Haziran 2014 18:47

Cevap: Bir Sorum var Hocalarımızdan cvp bekliyorum...
 
Alıntı:

Fatıma-i Zehra Üyemizden Alıntı (Mesaj 342640)
ArO* hocam. müşrik/kafir dede,amca,dayının hükmü ne peki ? ya da müşrik/kafir teyze,hala vb.nin ? fetva.net 'e sormuslar orada; "dede “baba” mesabesinde olduğu için kadınlar dedelerinin yanlarında da başları açık bir şekilde bulunabilirler" yazıyor bu doğru mu ? birde kayın birader yazmıssınız orada kocanın babası mı demek istediniz ?

Kayınbirader değil kayınpeder olacaktı ozr*
Dedeler baba mesabesindedir. Ama amca ve dayının yanında açık durulmaz.
Kayınbirader ve enişte namahrem olduğu için yanında başı açık durulmaz

Fatıma-i Zehra 26Haziran 2014 19:07

Cevap: Bir Sorum var Hocalarımızdan cvp bekliyorum...
 
Alıntı:

FECR Üyemizden Alıntı (Mesaj 342653)
Kayınbirader değil kayınpeder olacaktı ozr*
Dedeler baba mesabesindedir. Ama amca ve dayının yanında açık durulmaz.
Kayınbirader ve enişte namahrem olduğu için yanında başı açık durulmaz

ArO* hocam anladım.


müşrik/kafir teyze,hala ya karsı da, gayrimüslim kadına karsı aldığımız tavrı mı almalıyız peki ? çok soru sordum hakkınızı helal edin.

FECR 26Haziran 2014 19:37

Cevap: Bir Sorum var Hocalarımızdan cvp bekliyorum...
 
Tavır derken tesettür konusunu soruyorsanız onların yanında da tesettüre riayet etmek gerekir.



Hz. Ömer, Ebû Ubeyde (r.a)'ye yazdığı bir mektupta şöyle demiştir: "Bana, müslüman kadınların hamamlara müşrik kadınlarla birlikte girdikleri haberi ulaştı Allah'a ve ahiret gününe inanan hiç bir kadının kendi dininden olmayanın avret yerine bakması helal olmaz" (İbn Kesîr, Muhtasaru't-Tefsîr, II, 600, 601).

nurşen35 27Haziran 2014 13:33

Cevap: Bir Sorum var Hocalarımızdan cvp bekliyorum...
 
Hocalarım yıllardır, Ramazan orucu için , kalp hastası olan hastaların sordukları bir sual oluyor. '' Dil altı orucu bozar mı? '' diye ,
Sayın hocalarım dil altı vücuda nüfus ediyor ve oruç bozuluyor.
Fakat televizyondaki hocalarımızda bozulmadığı kanaatindeler.
Bu soru bir çok hocayı ikiye ayırmış durumda, ben bozulduğunu biliyorum .
Rica ediyorum sitedeki hocalarımın düşünceleri ve bilgileri benim için önemli.
Bu konuda ben yanlış mı? biliyorum. Cevaplarınızı bekliyorum.


Saygılarımla.....

FECR 27Haziran 2014 18:50

Cevap: Bir Sorum var Hocalarımızdan cvp bekliyorum...
 
Alıntı:

nurşen35 Üyemizden Alıntı (Mesaj 342791)
Hocalarım yıllardır, Ramazan orucu için , kalp hastası olan hastaların sordukları bir sual oluyor. '' Dil altı orucu bozar mı? '' diye ,
Sayın hocalarım dil altı vücuda nüfus ediyor ve oruç bozuluyor.
Fakat televizyondaki hocalarımızda bozulmadığı kanaatindeler.
Bu soru bir çok hocayı ikiye ayırmış durumda, ben bozulduğunu biliyorum .
Rica ediyorum sitedeki hocalarımın düşünceleri ve bilgileri benim için önemli.
Bu konuda ben yanlış mı? biliyorum. Cevaplarınızı bekliyorum.


Saygılarımla.....

Dil hapıyla ilgili mesele günümüzün sorunlarından birisidir. Bu soruya cevap bulmaya çalışan kimi alimler/hocalar eski kitaplarda yazılan şeylere kıyas yaparak ağızda dil altına konularak eritildiği ve vücuda karıştığını söyleyerek orucun bozulacağına fetva vermişlerdir.
Başka alim / hocalar da dil altı hapı kullanmanın orucu bozmayacağını söylemişlerdir. Diyanetin fetvası da bu yöndedir.
Bu ikisinden hangisinin görüşünün isabetli olduğuna söylemeden önce dil altı hapının ne için kullanılması gerektiğinin ortaya konulması gerekir. Dil altı hapını kalp rahatsızlığı olanlar kullanmak zorundadır. Kalp rahatsızlıklarında dilaltına konulan ilaç, doğrudan ağız dokusu tarafından emilip kana karışarak kalp krizini önlemektedir. Eğer kullanmazsa kalp krizinden gitme ihtimali yüksektir. Allah insanları zulmetmez. Onların ölümüne sebebiyet veren şeylerden sakınmalarını ister. Kullanmadığı zaman ölme ihtimali olan kimselerin Müslüman bir doktor tarafından dil altı hapını kullanması gerektiği söylenen kimselerin dil altı kullanmaları orucu bozmaz. Bu konuda Diyanetin görüşü daha sağlıklı ve gerçekçi gözüküyor.

muallime 12 Temmuz 2014 01:30

Cevap: Bir Sorum var Hocalarımızdan cvp bekliyorum...
 
SORU:
""Tencere tava tepsi gibi şeyler çizilirse sagliga zararlı oluyormuş onlarda yemek yapmak böyle seylerde yapılan yemeği yemenin hükmü nedir ? Ya da yağda soğanı savurmak vs gibi şeyler sagliga zararlı olduğundan böyle yapılan yemeği yemek uygun olur mu? Hasta olan bir insan hastalığının ilerlemesine sebep olacak yiyeceği yerse yediği ona haram midir? Böyle şeyleri yerken besmele çekse küfre düser mi? yasadığım yerde helal gıda marketleri yok ve alısverisi de annemler yapıyor. onlar da bu konularda hassas olmayan insanlar, günümüzde de yediğimiz seylerin her birinde domuz katkı maddesi olabileceği söyleniyor, soya lesitininin genetiği değitirilmis olabilir deniyor, ama paketin üzerinde yazmadığı için bilmiyoruz tabi. bazılarında ise yazıyor onları biliyoruz ama bilmediklerimiz süpheli konumuna geçiyor. bu durumda süpheli yiyeceklere karsı tavrımız ne olmalı ? o kadar bunaldım ki hocam,yiyecek bir sey kalmadı eleye eleye,bir de evde fitne çıkıyor yemiyorsun diye... napmalıyım,lütfen bir yol gösterin. ""

Cevap:

Tencere tava tepsi gibi şeyler çizilirse sagliga zararlı oluyormuş onlarda yemek yapmak böyle seylerde yapılan yemeği yemenin hükmü nedir ?

Öncelikle tencere tava tepsi gibi şeylerin çizildiğinde sağlığa zararlı olduğu mu kesin mi? Bu soruya net cevap vermek zordur. Tıpta bugün sağlığa zararlı şey olarak lanse edilenlerin daha sonraki yıllarda sağlığa yararlı olduğu söyleniyor. Mesela yıllarca insana köy tereyağını kullandırmadılar, sana yağını reklamlarla insanlara alıştırtırdılar. Sana yağının faydalarından , tereyağının zararlarından bahsettiler. Son yıllarda sana yağ gibi margarin yağların ne kadar zararlı olduğu ortaya çıktı.
Tava ve tencere konusu da buna benziyor. Eskiden insanlar bakır tencere ve tava kullanırlardı.Çok da sağlıklı bir hayat sürerlerdi, bakır kap ucuz idi. Eğer eskirse hemen bakır tencereler kalaylanırdı.Daha sonraları bakır tencereler medya tarafından kötülendi ki insanlara kendi ürettikleri ve fiyatça daha pahalı şeyleri satmanın ve insanları lükse, tüketim köleliliğine alıştırdılar.Bugün her çıkan yeni tava , tencere önceki tavaların zararlı olduğunu söyleyerek piyasada yer tutmaya başlıyor.
Aslında en sağlıklı yemek yapılacak tava ve tencereler topraktan yapılandır. Bunun haricindeki bütün her şeyde katkı maddeleri vardır. El yapımı topraktan yapılan güveçler yemek için en sağlıklıdır.İmkan varsa bunları kullanmak gerekir. Diğer tencere ve tavaları kullanmak haram değildir. Fıkıhta esas olan mübahlık ilkesidir. Haramlığına delil olmadıkça kullanmakta beis yoktur. Ama sağlık açısından zararlı olduğu kesinleşmiş ise ve zararı örnekleri ile ortaya konmuşsa kullanmak sakıncalıdır. Kullanan haram işliyor diye de itham edilemez. Sağlığa zararlı olan o kadar şey var ki hayatımızda, onları yapan haram işlemiş diyemeyiz. Mesela,pet şişelerden su içmek, cep telefonun radyasyonu , teknik ve teknolojinin vücuda verdiği zararlar ,bilgisayar başında uzun süreli durmak vs örnekleri çoğaltabiliriz.
Kısaca açıkça zararı belli değilse tencere ve kaplardan yemek yemenin mahzuru yoktur.

Soru:

Hasta olan bir insan hastalığının ilerlemesine sebep olacak yiyeceği yerse yediği ona haram midir?

Cevap :

Hasta olan kişiye doktor yasak yiyecek ve yemek listesi veriyorsa ona dikkat etmesi gerekir. Bu yiyecekleri yemek ona yasaktır. Yememesi gerekir. Eğer yediği zaman hastalığı artıyorsa ve yemeğe devam ediyorsa bu kişi kendi eliyle kendini ateşe atıyor demektir. Ki bu Kur’an’da yasaklanmıştır. Günümüzde kanser vakalarında doktorlar hastalarına sigara ve içmeyin diye söylerler ama bakıyorsunuz hastaların bazıları doktorları takmıyor ve içmeye devam ediyorlar. Bu bir nevi intihar etmek demektir ve ateşe atılmaktır. Allah’ın yasak kıldığı işlerdendir. Hastalığı iyileştikten sonra yemekte sakınca yoktur. Hastalıkta yer ise Allah’ın ona verdiği emanete hiyanet etmiş olur, sağlığına dikkat etmemiş olur. Bu dikkat etmemesinin elbette hem dünyada hem de ahirette bir sonucu olacaktır
.
SORU :

Ya da yağda soğanı savurmak vs gibi şeyler sagliga zararlı olduğundan böyle yapılan yemeği yemek uygun olur mu?

Cevap :
Yağda soğanı savurmanın ne olduğunu anlayamadım. Eğer soğanı yağda iyice kızartmak ise kastınız bu sadece soğan için değil bütün yiyecekler için geçerlidir. En güzel ve faydalı olan ,yiyeceklerin kızartılarak değil de haşlanarak yenmesidir. Sağlık açısından bunlara dikkat etmek gerekir. Allah bize temiz ve helal şeyleri yememizi emretmiştir.Sağlığımıza zarar verecek şeylerden kaçınmamız gerekir.

Böyle şeyleri yerken besmele çekse küfre düser mi?

Küfre girmez. Delaleti ve subuti kati olan haramları yerken besmele çekilirse küfre girer. Mesela içki içerken , domuz eti yerken vs..


Soru:

yasadığım yerde helal gıda marketleri yok ve alısverisi de annemler yapıyor. onlar da bu konularda hassas olmayan insanlar, günümüzde de yediğimiz seylerin her birinde domuz katkı maddesi olabileceği söyleniyor, soya lesitininin genetiği değitirilmis olabilir deniyor, ama ppaketin üzerinde yazmadığı için bilmiyoruz tabi. bazılarında ise yazıyor onları biliyoruz ama bilmediklerimiz süpheli konumuna geçiyor. bu durumda süpheli yiyeceklere karsı tavrımız ne olmalı ?

Cevap:
Avrupa ülkelerin Müslümanları yiyecek sorunu maalesef vardır. Domuz şüpheli şeylerden uzak durmalı, yenmemelidir. Genetiği değiştirilmiş yiyeceklerden de uzak durması en güzelidir. Bu tür yiyeceklerin yan etkisi hemen göstermese bile yıllar sonra insanda olumsuz etkisi çıkıyor.
Şüpheli yiyeceklerden uzak durulmalıdır.
“Helal olan şeyler bellidir, haram olan şeyler de bellidir. Bu ikisinin arasında halkın bir çoğunun helal mi haram mı olduğunu bilmediği şüpheli konular vardır.
Şüpheli işlerden sakınanlar dinlerini ve ırzlarını korumuş olurlar. Şüpheli şeylerden sakınmayanlar ise zamanla harama dalıp giderler. Aynen sürüsünü başkasına ait bir arazinin etrafında otlatan çoban gibi ki, onların o araziye girme tehlikesi vardır.
Dikkat edin! Her hükümdarın girilmesi yasaklanmış bir arazisi vardır. Unutmayın Allah’ın yasak arazisi de haram kıldığı şeylerdir. Şunu iyi bilin ki, insan vücudunda bir et parçası vardır. Eğer bu et parçası iyi olursa bütün vücut iyi olur. Eğer o bozulursa bütün vücut bozulur. İşte bu et parçası “kalb”dir.” (Buhari, İman, 39; Müslim Müsakat, 109)


Cevaplayan FECR hoca

muallime 12 Temmuz 2014 01:43

Cevap: Bir Sorum var Hocalarımızdan cvp bekliyorum...
 
SORU :

Ya da yağda soğanı savurmak vs gibi şeyler sagliga zararlı olduğundan böyle yapılan yemeği yemek uygun olur mu?


Soru soran;yagda kavurmak diye sormus olmali ..

Süphelilerden uzak durmaya calismak ,hele herseyin birbirine karistigi su zamanda takva sahiplarinin yapabilecegi seylerdendir.Guzeldir.

lakin süphelilerden uzak durmaya ,haramlardan kacmaya calisirken ,vesvese boyutuna kacmamaya calismak gerekir.
Neredeyse Butun yemekler soganin yagda oldurulmesiyle yapilir.Bunu haram gorerek vesveseye düsmek itidal den ayrilmak demektir.Kurani Kerimde sadece 4 seyin (domuz eti,kan.meyte,Allah adindan baskasi adina kesilmis hayvan ) Haram kilindigini ve cogu sey helalken az seyin haram oldugunu aklimizda tutmak da faydali olacaktir.

Özellikle Ebeveyn söz konusu ise daha hassas davranmak gerekir.Onlari kirmadan etrafa da cok belli etmeden süphelilerden kacmak güzeldir.

Daha cok bekar ve yol göstericisi olmayan genclerde bu gibi hassasiyetlere rastliyoruz.Ama evlenip coluk cocuga karisip hayatla karsilasinca (hayati kendimize cekilmez kilmadan )daha orta bir yol tuttuklarini müsahede ettim.

Rabbim cumlemizi sirati mustakimde eylesi
n.

bilinmez 12 Temmuz 2014 04:57

Cevap: Bir Sorum var Hocalarımızdan cvp bekliyorum...
 
""Tencere tava tepsi gibi şeyler çizilirse sagliga zararlı oluyormuş onlarda yemek yapmak böyle seylerde yapılan yemeği yemenin hükmü nedir ? Ya da yağda soğanı savurmak vs gibi şeyler sagliga zararlı olduğundan böyle yapılan yemeği yemek uygun olur mu? Hasta olan bir insan hastalığının ilerlemesine sebep olacak yiyeceği yerse yediği ona haram midir? Böyle şeyleri yerken besmele çekse küfre düser mi? yasadığım yerde helal gıda marketleri yok ve alısverisi de annemler yapıyor. onlar da bu konularda hassas olmayan insanlar, günümüzde de yediğimiz seylerin her birinde domuz katkı maddesi olabileceği söyleniyor, soya lesitininin genetiği değitirilmis olabilir deniyor, ama paketin üzerinde yazmadığı için bilmiyoruz tabi. bazılarında ise yazıyor onları biliyoruz ama bilmediklerimiz süpheli konumuna geçiyor. bu durumda süpheli yiyeceklere karsı tavrımız ne olmalı ? o kadar bunaldım ki hocam,yiyecek bir sey kalmadı eleye eleye,bir de evde fitne çıkıyor yemiyorsun diye... napmalıyım,lütfen bir yol gösterin. ""


CEVAB....Birşeyin sağlığa kesinlikle zararlı olduğu kanıtlanmışsa bundan kişinin uzak kalması dinende aklende en doğru olanıdır.Yalnız bunun gerçekten sakıncalarının doğuracağı illet kişinin hayatı üzerinde tesir eddiğine dair KESİN KANITLAR,BULGULAR OLMALI,YOKSA BEN ŞÜPHELENİYORUM DİYEREK ,genele dair bi kaide[yasaklama oluşturulmaz,hükme varılmaz]..örneğin siz bi kaç doktora gittiniz ve bu doktorların ortak bulguları üzerine size bu tava tencere ve taklavat ,yiyecek kavurmanın sakıncalı olduğu ve sağlığınıza zararlı olduğu söylendi,doktorların bu İLLETİ SADECE SİZİN İÇİN VERME HÜKMÜ GEÇERLİ VE SİZE HARAM[YASAK] lama yetkisi olur,Yalnız BU İLLET ORTDAN KALKINCA BU haram[yasak] lıkta ortadan kalkar.yai devamlılık arz etmiyen bir illetse böyle hükme varılır.Bu hükümde GENELE HİTAB ETMEZ,bi başkasınada bu tür şeyler sakıncalı gelmese BUNA HARAM[YASAK] OLMAZ..

HELAL GIDA ÜZERİNE İSE GENEL KAİDE ŞUDUR..


İstihale; Temiz olmayan pis, necis olan bir maddenin, pis ve necis olma özelliklerini kaybedip temiz bir maddeye dönüşmesidir.

Ve bu mesele dört mezhep imamlarının kabul ettiği bir kaidedir. Bilakis bir çok alanda kullanılan bir kaidedir. Mesele çok uzun olduğundan hakkında hacimli yazılar yazılabildiğinden bizler kısa olarak değineceğiz. Şöyle ki;

Bir maddenin necis olduğu ve hakkında nas olduğu biliniyorsa hüküm buna göre verilir. Dolayısıyla alimler dediler ki; Üzerine hüküm bina edilen illet yok olunca hükümde kalkar. Örneğin; içki haramdır. Haram kılınma illeti sarhoşluk vermesidir. İçkinin ne olduğu ve haram olduğuna dair kesin deliller vardır. Şayet içki başka temiz olan, yani sarhoşluk vermyen bir maddeye (örneğin; sirkeyeye) dönüşürse, o artık haram olan içki değildir. Dolayısıyla içkiye verilen haram hükmü yeni oluşan temiz maddeye verilmez.

Şimdi ise bütün mezheplerin bu konuda ki bazı sözlerini ve verdikleri örnekleri zikredelim ki; bu meselenin fıkıh kitapların az geçtiğini iddia edenlerin yanlışlığı ortaya çıkmış olsun;

Hanefiler, Malikiler, bazı Hanbeliler, Ahmed b. Hanbel’in bir rivayetine göre; Necis olan bir şey temiz olan bir maddeye dönüşürse temiz olur.

Ve bu alimler bir takım örnekler verdiler;

- Necis olan hayvan yakıldıktan sonra külü necis olmaz.
- Bir domuz, köpek zamanla tuza dönüşürse necis olmaz.
- Bir necaset kuyuya düşer, çamura dönüşürse temiz olur.
- İçki sirkeye dönüşürse temiz olur. Temiz maddeye dönüşme ister başkasının eliyle ister kendiliğinden dönüşsün yine aynı temiz olur.

Şeriat maddeye belli olan özelliklerinden dolayı necaset hükmünü vermiştir. Bu necis olan madde, kendisiyle alakası olmaya başka temiz bir maddeye dönüşürse necaset hükmü kalkar.

-Şayet pis olan kemik, domuz eti veya kemiği tuza dönüşürse artık bu tuz hükmündedir. Tuza dönüştüğü için tuzun hükmünü alır, domuz etinin hükmü almaz. Zira tuz temiz olan ayrı bir maddedir. Domuzun eti ve kemiği gibi necis değildir. Bu yüzden yeni oluşan maddenin hükmü verilmesi gerekir. Eğer temiz bir madde oluşmuşsa (tuz gibi…) temiz hükmü verilir.

-Üzüm suyu temizdir. İçkiye dönüşürse pis olur. İçki ise sirkeye dönüşürse temiz olur. Meyve suyu içkiye dönüşürse başka bir madde oluşmuş olur. Aynı şekilde içki başka bir madde olan sirkeye dönüşürse bu temiz sayılır, içkinin hükmünü almaz.

Maliki mezhebinde Eş-Şerhil Kebir, Haşiyetü'd-Desuki’yle berarber şöyle geçiyor;

“Yemekten çıkan kusmuk mideye yerleştikten sonra kusmuk olursa artık bu kusmuk necis olur. Çünkü başka bir maddeye dönüşmüştür, artık yemek değildir. Fakat yemek başka bir maddeye, kusmuğa dönüşmezse tahir kalır.” (Eş-Şerhil Kebir, Haşiyetu’d- Desukiyle beraber 1/57)

Maliki mezhebine göre: Bir insan, necaseti yakar ve kül haline gelirse bu kül temiz olur. Bu yüzden bu kül, namazda veya tavafta taşınabilir. Ve bunun temiz olmasının sebebi başka bir maddeye dönüşmesidir.

Maliki mezhebinde aynı kitaplarda; İçki sirkeye dönüşürse temiz olur. Zira artık sarhoşluk verme özelliği, sıfatı, haramlık ileti ortadan kalkmıştır. Haram olmasının illeti ve necis olmasının illeti ortadan kalkınca artık haram ve necis sayılmaz. Zira icma ile içki haram olup ve yine icma ile sirke helaldir.

Domuz eti, yağı ve kemikleri necistir, haramdır. Fakat bu yakılmakla kül haline gelirse veya domuzla alakası olmayan bir maddeye dönüşürse başka bir madde olmuştur. Ve temiz bir maddeye dönüşmüşse temiz sayılır. İçki de domuz haram ve necistir. Nasıl içki sirkeye dönüştüğü için helal oluyorsa domuz ve domuz gibi necis olan şeyler başka helal olan bir maddeye dönüştüğünde elbette başka bir hüküm alması gerekir. Zira ondan artık necislik ve haramlık illeti kalkmıştır. İllet kalktığında o illete bağlı olan hükümde kalkmış olur. Zira şöyle bir fıkhi kaide vardır;

“Bir şey belirli bir illet için haram kılınmışsa, illetin kalkmasıyla haram hükmü de kalkar."

İçkinin haram olma illeti sarhoşluk vermesidir. Sarhoşluk verme özelliği yani haram kılınma illeti kalkarsa ve sarhoşluk vermeyen temiz bir maddeye dönüşürse artık haram kılınma illeti de kalkmış ve haram olmamış olur. Aynı şekilde necaset olma hükmü de kalkar. Çünkü vasfı ve ismi kalkmıştır. Bu şey artık içki değildir, sirkedir. İçki haramdır, sirke ise helaldir. İçki necistir, sirke ise temizdir. Aynı şekilde ölü hayvan, domuz da galiza necasettir ve haramdır. Temiz olan bir maddeye dönüşür ve haramlılık illeti ortadan kalkarsa haram olma hükmü de ortadan kalkar.

İmam Karafi, Maliki mezhebinde bu mesele hakkında çok güzel açıklamalar yapmıştır. Keşif’il Kur’ab sayfa: 56’ya bakabilirsiniz.

Hanefilerde bu kaide üzerinde durmuşlardır. Tesis’in Nezar kitabına, Ebu Zeyd Ed-Debusi’nin kitabına bakabilirsiniz. Kava’id’ul Kerhi’ye de bakabilirsiniz.

Şerh’il Zerkani A’ la Muhtasar Hali 1/ 29, İstihale mevzusu anlatılıyor. Ve yine içkinin sirkeye dönüştüğünde temiz olması ve fare miske düşer, ölüp, miske dönüşürse temiz olur. Ve yine sabuna ölü veya domuz eti karışırsa ve başka bir maddeye dönüşürse temiz olur.

El-Muhalla 2/2’ye de bakabilirsiniz. İstihale meselesi çok güzel anlatılmaktadır.

Ve hatta Maliki mezhebine göre: domuzun derisi tabaklanmayla temizi olur. Tabi ki diğer mezhepler temiz olmuyor dediler. İmam Malik’e göre olan hüküm, Kurtubi’de geçiyor.

Ed-Zahira الذخيرة (Maliki mezhebi) 1/171’de domuzun derisinin tabaklandığı zaman temiz olacağı geçiyor. Ed’zahira kitabının 157-179-180 sayfalarında bu mevzular hakkında bir çok bilgi vardır. Ve yine Ed-zahira 1/155 sayfasında İmam Karafi’nin bu konu hakkında çok güzel bir sözü vardır. Ve yine El-İz İbn Abdisselam kitabında şöyle bir kaide zikreder;

“الأصل فى الطهارات أن تتبع الأوصاف المستطابة ، وفى النجاسات أن تتبع الأوصاف المستخبثة ، ولذلك إذا استحال العصير خمرا ينجس للإستخباث الشرعى ، وإذا استحال خلا طهر للطيب الشرعى والحسى ، وكذلك ألبان الحيوان المأكول لما تبدلت أوصافها إلى الاستطابة طهرت ، وكذلك المخاط والبصاق والدمع والعرق واللعاب ، وكذلك الحيوانات المخلوقة من النجاسات ، وكذلك الثمار المسقية بالمياه النجسة طاهرة محللة لاستحالتها إلى صفات مستطابة ، وكذلك بيض الحيوان المأكول والمسك والأنفحة . واختلف العلماء فى رماد النجاسات باستحالة أوصافها ، فكذلك تطهر الأعيان التى أصابتها نجاسة بإزالة النجاسة (” (El-Kavaid’il Kubra 2/285 Bu alimin istihale ile ilgili sözleri vardır. Kavaid kitaplarında geçmektedir.)

Hanefi mezhebine gelince; Ed-Durul Muhtar 1/209, El-Bahrir-Raik 1/238 kitaplarına bakabilirsiniz.

“Necasetin vasıfları ve manası ta ki necasetin varlığı gidinceye ve vasıfları kalmayıncaya kadar başka bir şeye dönüşürse o şey helal olur.” (Bedaiu’s Senai 1/85)

İçlerinde Ali (r.a), İbni Abbas (r.a), Ebu’d Derda (r.a), Ata b. Ebi Rebah, Ömer b. Abdulaziz’in de bulunduğu sahabe ve tabiinden bir çok kişiden içkinin sirkeye dönüştüğünde temiz olup kullanılabileceğine dair rivayetler vardır. (İ’lau’s Sunen 18/41)

Ceylanın temiz olmayan kanı miske dönüşürse temiz olur.

Ebu Said el-Hudri (r.a) dedi ki: Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu:

“En güzel koku misktir.” (Tirmizi c: 3 Kitabul Cenaiz bab 16/991)

“Necaset yakılıp kül haline gelirse temiz olur. Necis olan yağ, sabuna dönüştürülürse temiz olur. Necaset kuyunun dibinde birikip çamur haline dönüşürse temiz olur. Aynı şekilde temiz olmayan kuru üzümden yapılan pekmez, temiz olur. Pisliğe bulaşmış susam tahine dönüşürse temiz olur.”(Reddu’l Muhtar 1/316)

Bu konuda İbni Teymiye’nin de görüşü vardır. Mecmu’ul Feteva 21/481, 21/70’e bakabilirsiniz.

-El-Feteva Hindiye 1/50
-Mecmu’ul Feteva 21/60
-Mecmu’ul Feteva 21/601
-İmam Şevkani Es-Seylü’l-Cerrâr
-İbn Hazm El-Muhalla
-El-Bahrir Raik 1/39
-İ’lam’il Muvakkain 1/487

Sonuç olarak; Necis olan bir madde istihale yoluyla temiz bir maddeye dönüşebilir. Bu cumhurun görüşüdür ve kuvvetli olan görüştür. Fakat bir kısım alimler bazı konularda buna muhalefet etmişlerdir. Yani bu kaideyi genelleştirmediler. Hanefilerden Ebu Yusuf, Malikilerin bir görüşü ve Şafiilerin bir görüşü de buna muhalefet etmektedir. Fakat bu kaide cumhuru ulemaya göre geçerli ve sahihtir. Jelatin temiz bir maddeye dönüştüğü için temizdir, helaldir.




Buna göre gerek Hanefiler, gerek Malikiler ve gerek onların tabileri, ayrıca İbni Teymiyye, İbnu’l Kayyım istihale yoluyla necis olan şeylerin temiz şeylere dönüşeceği meselesiyle ya da necis olan şeylerin temiz olan şeylere dönüşeceği meselesiyle ilgili şunları söylemişlerdir:

1– Eğer ki bir necaset yakılır, kül veya onun gibi bir şey ya da toprak olursa işte bu yeni şey temizdir.

2– Ölü yakılır, kül veya onun gibi bir duruma dönüşürse o şey temizdir.

3– Eğer [Yasak Kelime], domuz ve bunlara benzer bir hayvan değişim yoluyla tuz veya kimyevi bileşiklere dönüşürse temiz olur.

4– Ölünün kemiği küle, dumana, buhara veya herhangi bir kimsayasal maddeye dönüşürse temiz olur.

5– Temiz bir şey istihale yoluyla habis bir şeye dönüşürse, meyve suyunun içkiye dönüşmesi veya su ve yemeğin sidik ya da necasete dönüşmesi halinde bu dönüşüm necistir.

6– Necis bir şey istihale yoluyla temiz bir şeye dönüşürse, içkinin sirkeye, necasetin veya hayvan gübresinin ağaçların meyvesine veya toprak ürünlerine dönüşürse o şey temiz olur.

7– Necis olan şeyler kimyevi tepkimelerin etkisiyle istihale yoluyla temiz olan sanayi maddelere dönüşmesi halinde şayet bu dönüşen maddeleri almakla bir zarar söz konusu olmuyorsa alınmasında bir mahsur yoktur.

8– Şüphesiz ki hükümler Allah (c.c)’ın verdiği hüküm üzere gerçekleşir. Bir isim üzerinde Allah (c.c) hüküm bildirmişse o ismi o hükümle alırız. Eğer o isim o şeyden düşerse bu durumda Allah (c.c)’ın diğer düşen yeni isim üzerinde hükmü üzere amel edilir. Örneğin; necaset, topraktan ya da külden başka bir şeydir. Aynı şekilde içki, sirkeden başka bir şeydir. İnsan, kandan başka bir şeydir. Oysa Allah (c.c) insanı kandan yarattı. Yine ölü, topraktan başka bir şeydir.

9– İlaç ve gıda sanayinde necasetten istihale yoluyla elde edilmiş kimyevi bileşiklerin kullanılması şayet o elde edilen yeni madde; necis olmayıp temiz ise veya zarar verici özelliği yoksa bu durumda alınmasında, kullanılmasında, yenilmesinde, içilmesinde bir mahsur yoktur.(Bu konuyla ilgili ayrıntılı bilgi sahibi olmak isteyenler şu eserlerden faydalanabilirler: Şerhu’l Kebir Maa Haşiyeti’d Desuki, 1/57, Feteva Hindiyye 1/44-45, Haşiyetu Reddu’l Muhtar li İbni Abidin, c: 315-316, El-Mugni ve Maahu’ş Şerh, c: 1/740, Mecmu’ul Feteva, 21/72, El-Mugni, c: 1/97, İ’lamul Muvakkiin, c: 1/12, Şerhu Kadir, c: 1/200)

Fatıma-i Zehra 12 Temmuz 2014 13:10

Cevap: Bir Sorum var Hocalarımızdan cvp bekliyorum...
 
Alıntı:

bilinmez Üyemizden Alıntı (Mesaj 345531)
Sonuç olarak; Necis olan bir madde istihale yoluyla temiz bir maddeye dönüşebilir. Bu cumhurun görüşüdür ve kuvvetli olan görüştür. Fakat bir kısım alimler bazı konularda buna muhalefet etmişlerdir. Yani bu kaideyi genelleştirmediler. Hanefilerden Ebu Yusuf, Malikilerin bir görüşü ve Şafiilerin bir görüşü de buna muhalefet etmektedir. Fakat bu kaide cumhuru ulemaya göre geçerli ve sahihtir. Jelatin temiz bir maddeye dönüştüğü için temizdir, helaldir.[/SIZE][/SIZE]

"Jelâtin Meselesi

Jelâtin tabii olarak bulunan bir protein değildir; belki lifli proteinlerden yapılır ki, bu madde de temel olarak hayvan derisi, kemik, sinir ve bağdokudan teşekkül eder. Jelâtin elde edilebilmesi için çok karışık bir kimyasal işlemler gereklidir. Sekiz aşamadan sonra kullanılabilir hale gelir.

Tıbbi malzemeler ve gıda üretiminde kullanılacak jelâtinlerin ham maddesi, genelde domuz veya dana derisi yahut kemiğidir. Bazı fabrikalar, hayvan sinirleri, bağdoku, kıkırdak ve toynak kullanır. Jelâtinin ana maddesi olan hayvan derileri kullanıldığında, dericiler onları özel maddelerle yıkarlar ve üzerindeki kılların temizlenmesi için bazı kimyasal maddeler kullanırlar. Deri üretiminden arta kalan parçalar jelâtin için kullanılır. Bu derile çok önemli kimyasal muamelelere tabi tutulur. Hayvan derileri pH 13-14 denilen bir madde ile korunur ve küçücük parçalara ayrılırlar. Kostik içinde 2-3 hafta tutulur ve sıcak suda çözülecek hale gelir. Daha sonra pH 1,5-2,0 maddesi de kullanılarak yıkamaya tabi tutulur. Daha sonra bu deri parçaları büyük sızdırma tanklarına atılır ve 50 derece altın da yavaş yavaş pH 3,0-3,5 maddesinin de yardımıyla jelâtin teşkil edilmeye başlanır. Bunu üç ayrı sızdırma işlemi daha takip eder. Daha sonra jelâtin solüsyonu temizlenir. Filtreden geçirilerek tuzlardan arındırılır. Bunu buharlaşma prosedürü takip eder. Kurutmadan evvel bu sefer sterilize edilir. Daha sonra da kurutulur. Ticari manada jelâtin kullanma farklı tarzlarda sunulur. Soğuk suda çözülmez, ama yumuşar.

Jelâtin öncelikle kırılgan parmak tırnakları ve mantar hastalığını tedavisinde kullanılır. Ayrıca çoğu macun ve tutkal üretiminde ve boğaz pastillerinde de kullanılır. Jelâtin bütün katı ve yumuşak kapsüllerin ana maddesidir. Çoğu tabletler jelâtini bağlayıcı ve yapıştırıcı bir unsur olarak kullanırlar. Tıbbi alanda da kullanım şekilleri çoktur. Yenilebilir jelâtin gıda sektöründe de kullanılmaktadır; dondurma sanayi, pastalar ve şekerlemeler, çikolatalar, tatlılar, et endüstrisi ve en önemlisi de gıdalarda parlatıcı ve düzgün hale getirici madde olarak kullanılmasıdır. Jelâtin ayrıca, kauçuk, çimento, baskı mürekkepleri, tekstil ve benzeri sanayi dallarında da kullanılmaktadır.

İslam Hukuku açısından Helal bir kaynaktan elde edildiği müddetçe Jelâtin caizdir. Eğer haram ve meşkuk bir kaynaktan elde ediliyorsa haram mütalaa edilmelidir. Yukarıda zikredilen bütün kimyasal değişikliklere rağmen, Jelâtin temel kimyasal dengesini korumaktadır. Dolayısıyla İslam Hukukunda cevaz için kapı açan mahiyetin değişmesi=tebdil al-mahiyet olayı gerçekleşmemektedir. Bu sebeple Müslümanlar haram ve muhtevası şüpheli şeylerden kaçınmalıdır. Mesela kapsülleri kullanmak yerine tablet veya sıvı yoluyla tedavi tercih edilmelidir. Helal gıda konusunda ise Müslümanlar için daha rahat bir yol bulunmaktadır. Zira Avrupa’da bir gıda maddesini muhteviyatını üzerinde açıklama kanuni bir mecburiyettir. Müslüman ülkeler ve kuruluşlar, Jelâtine alternatif olacak başka malzemeler bulmak üzere yatırım yatmakla mükelleftirler.


Prof. Dr. Ahmet Akgündüz

Rotterdam İslam Üniversitesi Rektörü"



burada Jelâtin'in kimyasal bir değisime uğramadığı söyleniyor ama düşünceli000

bilinmez 12 Temmuz 2014 17:41

Cevap: Bir Sorum var Hocalarımızdan cvp bekliyorum...
 
İslam hukuku açısından kaide dört meshep alimleri tarafından ortaya konmuş zaten...sizin verdiğiniz yazıda açıklama yapan kişi İSLAM HUKUKU AÇISINDAN dedikten sonra, KENDİSİ KENDİ KAİDESİNİ ORTAYA KOYUP,helal olan birşeyden jelatin elde ediliyorsa HELALDİR diyor bu sadece bu kşinin kanaatidir.

yoksa İSTİHALE,islam hukukunagöre haram olan bir şeyin,bazı durumlardan sonra farklı bir şeye dönüştüğünde ve dönüştüğü bu şey eğer HELAL İSE,helal olur..

yukardaki paylaşımımdada buna örnek verilmiş,içki haramdır,sirkeye dönüşürse helal GİBİ...

Fatıma-i Zehra 12 Temmuz 2014 18:09

Cevap: Bir Sorum var Hocalarımızdan cvp bekliyorum...
 
Alıntı:

bilinmez Üyemizden Alıntı (Mesaj 345567)
İslam hukuku açısından kaide dört meshep alimleri tarafından ortaya konmuş zaten...sizin verdiğiniz yazıda açıklama yapan kişi İSLAM HUKUKU AÇISINDAN dedikten sonra, KENDİSİ KENDİ KAİDESİNİ ORTAYA KOYUP,helal olan birşeyden jelatin elde ediliyorsa HELALDİR diyor bu sadece bu kşinin kanaatidir.

yoksa İSTİHALE,islam hukukunagöre haram olan bir şeyin,bazı durumlardan sonra farklı bir şeye dönüştüğünde ve dönüştüğü bu şey eğer HELAL İSE,helal olur..

yukardaki paylaşımımdada buna örnek verilmiş,içki haramdır,sirkeye dönüşürse helal GİBİ...

benim anlatmak istediğim sey su: siz "Jelatin temiz bir maddeye dönüştüğü için temizdir, helaldir." demissiniz ama jelatin kimyasal islemlere uğramasına rağmen temel özelliğini koruyor,yani istihale gerçeklesmiyor,bir dönüsüm yok. yoksa tabi ki istihale gerçeklesirse o sey helal olur.

bilinmez 12 Temmuz 2014 18:15

Cevap: Bir Sorum var Hocalarımızdan cvp bekliyorum...
 
Alıntı:

Fatıma-i Zehra Üyemizden Alıntı (Mesaj 345579)
benim anlatmak istediğim sey su: siz "Jelatin temiz bir maddeye dönüştüğü için temizdir, helaldir." demissiniz ama jelatin kimyasal islemlere uğramasına rağmen temel özelliğini koruyor,yani istihale gerçeklesmiyor,bir dönüsüm yok. yoksa tabi ki istihale gerçeklesirse o sey helal olur.



istihale,gerçekleşmiyorsa helaldir demiyorum,dememişimde.sizin paylaştığınız yazıda KİŞİ SADECE KENDİ KANAATİNİ söylüyor ve bunuda İSLAM HUKUKU böyledir diye açıklıyor...

Örneğin bu jelatini yoğurt yapımında kullanmıyorlar mı,yoğurda dönüşünce,yoğurt helal değil mi.....

Fatıma-i Zehra 12 Temmuz 2014 18:24

Cevap: Bir Sorum var Hocalarımızdan cvp bekliyorum...
 
Alıntı:

bilinmez Üyemizden Alıntı (Mesaj 345580)
istihale,gerçekleşmiyorsa helaldir demiyorum,dememişimde.sizin paylaştığınız yazıda KİŞİ SADECE KENDİ KANAATİNİ söylüyor ve bunuda İSLAM HUKUKU böyledir diye açıklıyor...

Örneğin bu jelatini yoğurt yapımında kullanmıyorlar mı,yoğurda dönüşünce,yoğurt helal değil mi.....

kullanılan jelatinin muhtevasında domuz varsa o yoğurdu yemek uygun değildir. çünkü belli bir islemden geçmesine rağmen, jelatin temel kimyasal dengesini koruyor. sunu söyleyeyim,ben konumuzla ilgili bir eğitim almadım ama yapılan arastırmalara göre konusuyorum.

bilinmez 12 Temmuz 2014 18:34

Cevap: Bir Sorum var Hocalarımızdan cvp bekliyorum...
 
Alıntı:

Fatıma-i Zehra Üyemizden Alıntı (Mesaj 345581)
kullanılan jelatinin muhtevasında domuz varsa o yoğurdu yemek uygun değildir. çünkü belli bir islemden geçmesine rağmen, jelatin temel kimyasal dengesini koruyor. sunu söyleyeyim,ben konumuzla ilgili bir eğitim almadım ama yapılan arastırmalara göre konusuyorum.


sizin dediğiniz gibi,eğer halen DOMUZLUK VEYA HARAM OLAN HER NEYDEN yapılıyorsa,yani domuzluğunu korumuşsa tabaki halen HARAM HÜKMÜNDE OLUR..

Yalnız helal olan ,farklı bi şeye dönüşmüşse,DÖNÜŞTÜĞÜNÜN HÜKMÜNÜ alır...

helal olandan elde edilmeside daha hayırlıdır...

FECR 12 Temmuz 2014 18:59

Cevap: Bir Sorum var Hocalarımızdan cvp bekliyorum...
 
Jelatin meselesi günümüz meselesidir.Bu konu hakkında yüzyıllar önce yazılmış kitaplarda aramak gerekmez. Bu sorunu bu konuda uzmanlaşmış kimseler ve gerek İslam fıkhını gerekse günümüz tıp alanında bilgi sahibi olan kimseler çözebilir.
Jelatin konusu hakkında çok önemli araştırmalar vardır:
Yoğurta Domuz Jelatini
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

JELATİN KAPSÜL İÇİNDE BALIKYAĞI....
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

TÜRKİYE’YE ALENEN DOMUZ JELATİNİ İTHAL EDİLİYOR..
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

DOMUZ JELATİNLİ ŞEKERLER
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]


DOMUZ JELATİNLİ ŞEKERLEMELER

[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

TEKRAR JELATİN ÜZERİNE...

[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]


Meşrubatlarda Ve Dondurmalarda Jelatin
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]


Elinizden geldiği sürece hazır yoğurtlardan ve ayranlardan uzak durun
Elinizden geldiğince çilek aromalı yiyeceklerden uzak durun
Elinizden geldiğinde hazır meyve suyu , süt vs den uzak durmaya çalışın
Elinizden geldiğince meşrubatlardan uzak durun
Elinizden geldiğince doğal/organik ürünler tüketmeye çalışın

FECR 12 Temmuz 2014 19:16

Cevap: Bir Sorum var Hocalarımızdan cvp bekliyorum...
 
Bilinmez kardeşim
Şunu "meshep" yazma artık:) Doğrusu "mezhep" :)

Jelatin "şüpheli" olduğundan sakınılması isteniyor. Jelatin eğer inek,dana kemiğinden yapılırsa sorun yok. Ama Türkiyeye jelatin yurt dışından geliyor. Yurt dışında da jelatin yapımında domuz kemiği daha çok kullanılıyor. Türkiye'de jelatin konusunda yeni yeni uyanmaya başladı ve Türkiye'de üretmenin yollarını aramaya başladılar ve sanıyorum bir kaç girişimci bu yönde çalışma yapıyordu.
Aslında bir şeyin helal olan maldan yapılıyor olması sağlık açısından iyi olduğu anlamına gelmiyor. Dana kemiğinden de yapılsa yediğimiz bir çok üründe sağlığa sakınca kimyasal maddeler vardır. Bu maddelere karşı da dikkatli olmak gerekir. Bir yiyecek ve çikolatada şeker yerine "glikoz" kullanılıyor ya da başka tatlandırıcılar kullanılıyor. Yapay tatlandırıcı, renklendirici , kıvam artırıcı maddelerden de uzak durmak en güzelidir.Ama maalesef uzak durulmuyor/duramıyoruz. Tüketim kültürü hepimizin benliğine kadar işlemiş maalesef. Hormunlu gıdalarla besleniyoruz ve toplumda hormonlu hale geliyor. Bu maddelerin olumsuz etkilerini yaş ilerledikçe ve çocuklarımız üzerinde görürsek şaşmamak gerekir. O zaman "kendim ettim kendim buldum" sözünü mırıldanmaktan başka çaremiz kalmaz:)

FECR 12 Temmuz 2014 19:26

Cevap: Bir Sorum var Hocalarımızdan cvp bekliyorum...
 
Alıntı:

bilinmez Üyemizden Alıntı (Mesaj 345599)
neyse,ben konunun HELAL VE HARAMLIK açısında nasıl değerlendirilirse doğru bi anlayış ve yaklaşım olur yönünde paylaşımda bulundum,bende HORMONSUZ VE SAĞLIKLI YAŞAM SLOGANINDAN YANAYIM..:)

afrn* :)

Medine-web 06 Ağustos 2014 12:15

Cevap: Bir Sorum var Hocalarımızdan cvp bekliyorum...
 
Alıntı:

aybikegökçen Üyemizden Alıntı (Mesaj 348333)
hayırlı akşamlar, sorum malum Kuran'a abdestsiz dokunulabilir mi okunulabilir mi? özelikle de kadınlar hayız halinde iken Kuran'ı okuyabilir mi?
bildiğimiz gibi vakıa suresi 79. ayetti"ona tertemiz temizlenmiş olanlardan başkası el süremez" abdestsiz dokunulmayacağının veya okunulmayacağının kanıtı olarak gösterilmekte fakat bu sürenin iniiş amacının cinleren ve şeytanlardan aktarıldığına dair ithaflara karşı meleklerle gönderildiğine cevap olarak indirildiğinin ve abdestle alakası olmadığı zaten abdestin farz oluşunun da bu sureden sonra inen maide 6 yla geldiği belirtilmekle hayız halindeyken veya abdestsiz okunulabileceği belirtilmekte. mezhepler açısından bunun açıklamasını paylaşabilir misiniz?


Bu konu sanal alemde hep tartışıla duruldu. Soruyu samimice soranlar olduğu gibi, kafa karıştırmak amaçlı soranlarda vardır. Konumuza vereceğimiz cevap kafa karıştırıcı dejenere amaçlı Art niyetli olan marazlı kafaların amacına değil, samimi ihlaslı bilgi/belgeye ulaşmak isteyen muttaki kardeşlerimize yöneliktir.

bu soru ile muhatap olduğumuzda, kaynaklarımızı incelediğimizde fıkıh ekolleri müçtehit ulemanın ekserisi kurana abdestsiz dokunulamayacağı görüşünde birleşmiştir. Hangi mezhebe bakarsanız bakınız(istisnalar hariç) fıkıh olarak alacağınız cevap bu yönde; "dokunamazsın!"

fıkıh uzmanı olmadığımızdan, müçtehit imamları tenkit etmek konumunda olamayacağımızdan bilgi ve belgeye ulaşmak amaçlı soracağımız sorular mevcuttur.
şu soruları soralım :
1-delil olarak getirilen vakia 79 abdest ayeti maide 6 dan önce nazıl olduğundan,halen farz olmayan abdest durumu ve vakia 79'u nasıl izah edeceğiz? vakia 79 bu emri abdest anlamında ise maide 6 yoktu ki o dönemde?

2-abdesti geçelim...hayız nifaz lohusa olan kadını kurandan uzaklaştırmak hem de ömrünün nerdeyse 3/1 hatta yarısı ne ila izah edilecek.hem kuran deyımı ile eza olan hayz konusunda kadının suçu ne? hem kuranla sorumlusunuz hem de ömrünüzün yarısı kurana dokunamazsınız? bunu izah etmek cidden zor. Ömründe bi kez Hacc fırsatını yakalayabilen bir kadın hayz olması durumunda ömrünün tek fırsatından uzaklaştırmak mıdır çözüm? yada 1000 aydan daha hayırlı olan kadir gecesinde o gecenin feyzinden uzaklaştırmak mıdır çözüm? bu kadın suçum nedir ki rabbimden koparıyorsunuz derse insani vicdani cevabımız ne olur ?

3-diyanette yada mesleği kuran hocası olan kuran kursu bayan hocaları ne yapacağız ? ayda 10 gün hayız izni verilen kuran kursu hocasına verilen izne rastlamadım. Bu kadın devlet memuru ve derse girmek zorunda. İzin de verilmeyeceğine göre?

4-hayızlı kadın necis ise istihaze kadın neden necis sayılmıyor? necaset kanamadan dolayı ise ikisinin farkı ne? istihaze olan kadına verilen ruhsat hayızlı kadına verilemez mi ? necis ise ikisi de necis. Yok necis değil diyorsanız ikisinin farkı yok. Bırakın kuran ile hemhal olsun. Uzaklaştırmayın...

genel anlamda fetva haddim olmamakla birlikte, şahsi kanaatim şudur ;" Allah'ın kitabına saygı edep anlamında tertemiz yaklaşmak edeptendir olması gerekendir. Roman okumuyorsunuz Allah'ın kelamını okuyorsunuz. Keyfi olarak abdestsiz lik edepsizlik saygısızlık sayılır. ama hayız nifas lohusa gibi özrünüz varsa bu sizi kurandan uzaklaştırmamalı."

Allahu alem...

2009 da sorulan soruya şu cevabı yazmışız;

Alıntı:

Abdulmelik Üyemizden Alıntı (Mesaj 83462)
nisa taifesinin hayız,nifaz,lohusalık dönemlerinde ibadet yapmaları yasaktır.
çünkü hayızlı nifaslı ve lohusa kadın;
1-namazın dışındaki şartlardan hadesten necasetten teharet ile maluldur.necaset yüklü birey ibadet yapamaz.mazurdur kuran deyimiyle eza ile maluldur.
2-bu durumdaki kadının sorunu üreme organlarıyla alakalı olduğundan ve cünüplük hükmündedir..şunu düşünmek lazım neden, istihazeli olan kadın her namaz için abdest almak kaydıyla ibadet yapmak zorundadır.kan görmesi bakımından,hayızlı ile istihazeli farkı yok netice itibariyle.
ama hayızlı-nifazlı kadın cünüp muamelesi görüyorda,istihaze(özürlü) kanı gören cünüp değil ve ibadet etmesi gerekiyor..birincisine ibadet yasak ikincisine farz..burada asıl olan kan değil kanın cinsidir...
3-eğer cünüp değil derseniz,hayızdan çıkan kadın abdestini alıp namaz kılabilmelidir mantığı söz konusudur.ama boy abdesti almak zorundadır ki,namaz kılabilsin.cünüp değilse bile cünüp muamelesi görmektedir..
4-kuran teferuat değildir ki ince meselelere girsin.ince meseleler,teferuatlar,ve kuran ahkamının tatbikatıyla görevli nubuvet makamı işidir..hayır kuran herşeyı detaylı açıklamış,kuran yeterlidir derseniz,nubuveti israf hğkmüne sokmuş olursunuz...nubuvet görevlisi ptt den farkı kalmıyor..bu durumda islamın ikinci ayağı olan nubuvet sakat olur..


Yitiksevda 06 Ağustos 2014 17:02

Cevap: Bir Sorum var Hocalarımızdan cvp bekliyorum...
 
Abdestli okunurmu dokunulurmu mevzundan ziyade abdestli ve abdestsiz okuyanlara şunlari sormak lazim:

Kurana abdestsiz dokunmaktan korktuğumuz kadar abdestli azalarimiz/ ağzımızla gıybet etmekten ,yalan söylemekten kul hakkına girmekten, namazları ertelemekten, darda kalanlari dislamaktan, düşene bir değil bin tekme atmaktan ...vs korkmadık.

Dokunmaya korkanlar insanların mahremlerini dinlemekten, gözetleyip, ifşa etmekten, iftira atmaktan, ülkeyi satmaktan pensilvanya Belam namussuzunun maşasi olmaktan korkmadılar...

Hadis üzere dinlerini bina eden bol abdestli işid el kaide nusra ve benzeri yapilanmalar Kitir.kitir insan kesmekten Kürtlerin cani mali namusu helaldir demekten. Tûrkmenleri öldürmekten. Ezidi halkini toplu katliamdan vazgeçmediler.

Aslolan beyinlere abdest aldirmaktir. Gerisi teferruattir.

mehmet akif2 10 Kasım 2014 00:39

Cevap: Bir Sorum var Hocalarımızdan cvp bekliyorum...
 
GAZZALİNİN KELAM İLMİNE GETİRDİĞİ BAZI YENİLİKLER
1)Mantığı, İslami ilimlerden biri olarak kabul etmiştir.
2)Felsefi bahislere çokça yer vermiştir
3)Bakıllaninin kabul ettiği, inkas-ı edilleyi reddederek delilin butlanından medlülünde butlanının gerekmeyeceğini söylemiştir


ben size sorum kırmızı ile işaretlediğim yerde ne demek istiyor anlata bilir misiniz

FECR 10 Kasım 2014 10:07

Cevap: Bir Sorum var Hocalarımızdan cvp bekliyorum...
 
Alıntı:

mehmet akif2 Üyemizden Alıntı (Mesaj 360572)
[B][FONT=Verdana][SIZE=3]GAZZALİNİN KELAM İLMİNE GETİRDİĞİ BAZI
3)Bakıllaninin kabul ettiği, inkas-ı edilleyi reddederek delilin butlanından medlülünde butlanının gerekmeyeceğini söylemiştir


ben size sorum kırmızı ile işaretlediğim yerde ne demek istiyor anlata bilir misiniz

Öncelikle anlaşılmayan cümledeki kelimelerin anlamlarını bir inceleyelim:

Bakıllani: Bakillani bir alim. (Ebu Bekir Bakıllani) Eş'ari kelamcısı ve Maliki fakihidir.

İnkas-ı Edille:Asıl yazılışı şudur: İn'ikas-ı edille. Anlamı: Bir şeyi isbat eden delil batıl ve çürük olursa, isbat ettiği hususun (medlul, netice) da batıl olacağı düşüncesi.Yani delil bâtıl olursa, medlul (dava) da bâtıl olur.
Butlan: hukuki işlemlerin geçersiz kabul edilmesidir. Hukukun temel kurallarına uyulmasına rağmen şekli unsurlara uyulmadan usulsüz yapılması yapılan işlemi geçersiz kılar. Mutlak butlan ve nispi butlan olarak ikiye ayrılır.
Mutlak Butlan Nedir?
Bir hukuki işlemin kanunun öngördüğü kurucu unsurlara sahip olmakla beraber kanunun emredici hükümlerine aykırı olmasıdır.
Nispi Butlan Nedir?
Nispi butlanda hukuki işlem kurucu unsurlara sahip, emredici hükümlere uygundur ancak hukuki işlemi yapan iradede sakatlık vardır.
Mutlak butlan ve nisbi butlanı örnekle açıklamak gerekirse;
Mutlak butlan akıl hastası birinin yaptığı evlilik ve bu işlemin baştan itibaren geçersiz olması. Nisbi butlan ise sonradan geçersizleşmesidir.
Medlül:Delîlin (alâmet ve işâretin) delâlet ettiği, gösterdiği şey.

Bu kavramları anladıktan sonra cümleye geçelim:
Bakıllaninin kabul ettiği, inkas-ı edilleyi reddederek delilin butlanından medlülünde butlanının gerekmeyeceğini söylemiştir

Bunu söyleyen kim: İmam Gazali
İmam Gazali kimin fikrine, düşüncesine karşı çıkıyor: Ebu Bekir Bakıllani adlı kelam aliminin sözüne
Bakillanin görüşü nedir? :İn'ikası edille kelam ilminin temel meselelerinden birisidir.
İmam Gazali ise Bakillaninin bu görüşünü red ediyor ve Bakillaniyi eleştiriyor. İmam Gazali'den önce Kelam alimleri Bakillani'nin görüşünü kabul ediyorlardı. İmam Gazali'nin Bakillani'yi eleştirmesinden sonra Kelam alimleri Gazali'nin görüşüne dönüyorlar.Bu konu hukuki bir konudur. İçtihadi bir görüştür.

Kısaca Bakillani diyor ki:
Eğer bir davada deliller çürükse dava da düşer, ortadan kalkar
İmam Gazali ise diyor ki;
Delil çürük olsa da dava ortadan kalkmaz, dava düşmez, devam eder

İnş. konuyu anlatabilmişimdir

Hâdimul İslam 17 Kasım 2014 14:52

Cevap: Bir Sorum var Hocalarımızdan cvp bekliyorum...
 
İlahî iradenin sahibi ve beşer üstü olan Allah, ezelî irade ile dileyendir.
İradesizlik (îcâb bi’z-zât) onun hakkında muhal olduğu gibi, kudret
sıfatına göre imkân bakımından eşit olan durumlardan birisinin seçimi,
irade sıfatıyla olmaktadır..



hocalarım sizlerden bu cümleye açıklık getirmenizi rica ediyorum,fıkıh dersinde kavramlar arasında baya zihin karmaşası yaşıyorum..yardımcı olursanız sevinirim..

FECR 17 Kasım 2014 16:36

Cevap: Bir Sorum var Hocalarımızdan cvp bekliyorum...
 
Alıntı:

mihrinaz Üyemizden Alıntı (Mesaj 361386)
İlahî iradenin sahibi ve beşer üstü olan Allah, ezelî irade ile dileyendir.
İradesizlik (îcâb bi’z-zât) onun hakkında muhal olduğu gibi, kudret
sıfatına göre imkân bakımından eşit olan durumlardan birisinin seçimi,
irade sıfatıyla olmaktadır..



hocalarım sizlerden bu cümleye açıklık getirmenizi rica ediyorum,fıkıh dersinde kavramlar arasında baya zihin karmaşası yaşıyorum..yardımcı olursanız sevinirim..

Öncelikle burada geçen terimleri anlamaya çalışalım:

İrade:Sözlükte istek,arzu, dilek anlamlarına gelir. Terim anlamı ise; bir şeyin yapılıp yapılmaması veya yapılacaklar arasında birini seçme özgürlüğüdür.

Maturitidiler Allah'ın iradesini ikiye ayrımışlardır:
1-İlahi irade
2-Ezeli irade
Yine Maturidiler kulun iradesini de iki yönünü belirtmişlerdir.
1-Külli irade
2-Cüz'i irade
Küllî irade, Allah tarafından kula verilmiş olan, yapma veya yapmamayı tercihte aracı kabul edilen seçme yeteneğidir. Cüz'î irade ise küllî iradenin, iki taraftan birine aktif biçimde yönelmesinden ibarettir.
Yukarıda ifade ettiğiniz zihin karmaşasındaki söz Maturidinin görüşüdür.
Maturidi diyor ki:

Alıntı:

İlahî iradenin sahibi ve beşer üstü olan Allah, ezelî irade ile dileyendir.
İradesizlik (îcâb bi’z-zât) onun hakkında muhal olduğu gibi, kudret
sıfatına göre imkân bakımından eşit olan durumlardan birisinin seçimi,
irade sıfatıyla olmaktadır..
Allah ilahi irade sahibidir ve beşer üstüdür.Beşerin dilemesi (iradesi ) ile Allah'ın iradesi bir değildir. İradesizlik Allah'ın zatı hakkında düşünülemez. Yani Allah hakkında iradesiz ithamı yapılamaz.
Allah'ın kudret sıfatına göre imkan bakımından eşit durumlardan seçimi de Allah'ın irade sıfatıyla olmaktadır. İlahi irade sahibi olan Allah'ın her şey kudreti yeter. İnsanların seçme hürriyeti iradesi veren de Allah'ın iradesidir. İman etme ya da inkar etme iradesi, gitme-gelme iradesi, sevme-sevmeme iradesi, gülme-ağlama iradesi gibi bir birinin zıttı olan şeylerin iradesini Allah var etmiştir. Ama seçme özgürlüğünü Allah vermiştir.
İnş. anlatabilmişimdir. Çünkü bu konu aslında fıkıhın değil Kelam ilminin konusudur ve biraz çetrefilli/karışık konulardır.

Hâdimul İslam 12 Aralık 2014 14:36

Cevap: Bir Sorum var Hocalarımızdan cvp bekliyorum...
 
etrafımda çokça görmeye başladığım,bir konu jhakkında bilgi istiyorum siz değerli hocalarımdan...

umre yada hac ,için mübarek topraklara gidenler..,malumunuz,gidenler,ziyaretçiler,Allah'a ısmarladığa gelenler,

dua isteyip ,inşallah bizlerde nasip oluruz,bizede dua et diyen ziyaretçiler oluyor gitmeden önceve sonrasında...buraya kadar normal...açıklamasını istediğim konu ise şu...

gidecek kişilere,etrafındakiler,bu parayı al,sadaka olarak oradaki fakirlere ,hizmetçilere dağıt diye,bir sürü parça parça para verenler,bu oyuncakları dağıt deyip oyuncak,tülbent,artık aklınıza ne gelirse verenler..umre sevabına bende nail olayım diye,verilen birsürü emanet...buradaki çocuklara verilse olmuyormu dedim,annemden terlik yiyordum az kalsın...

bu durum normalm mi?giden kişiye eziyet yada hakkına girme anlamına geliyor mu?yoksa burdan ,o topraklara ne kadar çok şey götürebilirsek,o kadar iyimi?ben mi olaya vaakıf olamamışım...açıklamalarınızı bekliyorum


SAAT: 20:14

vBulletin® Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2025 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320